Çağdaş Dönemde Kur’an Ve Tefsire Ne Oldu?

Ebubekir Sifil2010, Gazete Yazıları, Temmuz 2010

Başlıktaki soru, Ankara İlahiyat’tan Tefsir profesörü Mehmet Paçacı’nın son 10 yıllık çalışmalarını ihtiva eden eserin adı aynı zamanda. Kamuoyu, adını ilk duymaya başladığı dönemlerde İslam modernizminin belli başlı genç kuşak temsilcilerinden biri olarak tanıdı Prof. Dr. Paçacı’yı. Özellikle Kur’an ve Tefsir bağlamında modern yaklaşımı cesaret ve özgüvenle savunurdu.

Ancak aradan bir süre geçtikten sonra İslam modernizmi denen çizgiyi sorgulamaya, söylemlerini gözden geçirmeye başladı. İslam’ın modernizasyonunun bir “proje” olarak  aslında ne olduğunu, nereyi işaret ettiğini ve gerçekten “İslam’a ait” sayılıp sayılamayacağını ciddiyetle muhakeme etti.

Bu süreci şöyle ifade ediyor: “Kur’an ve Biz Ne Kadar Tarihseliz? adlı çalışmamda, İslam modernitesinin haklı bir gerekçesi olduğu görüşünü ortaya koymaya çalışmış ve bunu zamanında sahip olduğum bilgi birikimi ile savunmuştum. Ancak ilerleyen zaman içerisinde, İslam Çağdaşçılığı hakkında farklı bir görüşe sahip oldum. Buna göre aslında İslam Çağdaşçılığı, gerçek anlamda İslam’a ait kaynaklardan ve bu kaynakların her nesilde yorumlanmasıyla bize bir birikim halinde gelen İslam geleneğinden türememiş, aksine büyük oranda çağdaş durumun Müslümanlar üzerinde yarattığı etkiler sonucunda peyda olmuştur. Onun çağdaş durumu İslam açısından meşrulaştırmaktan başka bir amacı ve sonucu da olmamıştır…”

Farklı zamanlarda kaleme aldığı 9 tebliğ ve makaleden oluşan kitabında Paçacının altını çizdiği en önemli hususları şöyle sıralayabiliriz:

– İslam modernizmi temelde “Kelamî” bir problem olarak görülmelidir.

– İslam modernizminin üzerinde hareket ettiği alan İslamî değildir.

– İslam modernizminin benimsediği metot Oryantalist bakış açısının ürünüdür.

– İslam modernizminin başat meselesi mevcut (modern) durumun İslamîleştirilmesinden ibarettir.

Müslümanlar için tam bir “zihin kayması” ve “savrulma” anlamına gelen modern İslam algısı, aslında bütün dünyayı kendi doğrularına göre hizaya çekip değiştiren ve dönüştüren modernitenin “bizde” oluşturduğu etkiden başka bir şey değildir. Modern (ve de Postmodern) dönemde “İslam adına” tartıştığımız meselelere bakın: Kadın-erkek eşitliği, kölelik/cariyelik, ukubat (ceza hukuku), hadislerle sabit (kabir azabı, nüzul-i İsa (a.s), şefaat… gibi) itikat umdeleri vs. Esasen bunların “tartışma konusu” olması dahi yaşadığımız durumun normal olmadığının göstergesidir.

Şöyle diyor Paçacı: “Modern dönemde gerçekten bu soruları yeniden, en baştan sormak bir Müslüman için, dedeleri ve nineleri Afrika’dan nesillerce önce kaçırılmış Malcolm X’in veya bütün bir toplumu, geleneği, kültürel birikimi yok edilmiş, kimliğine ait birkaç kalıntısı bugün müzelere düşmüş bir Kızılderili gencin kimlik arayışı seyahatine çok benziyor. Aslında Müslümanların modern dönemdeki serüvenleri bu örneklerden çok da farklı değil.”

Müslümanların bugün karşı karşıya bulunduğu en önemli problemin “modernite”  olduğu, tartışma dışı bir hakikat. Birey, toplum ve ümmet olarak muhatap olduğumuz herhangi bir problemi ele alın ve ciddi bir arkaplan yoklaması yapın. Temelinin moderniteye dayandığını göreceksiniz.

Paçacı hocanın bu kitabı bu noktada gerçekten ufuk açıcı tesbit, tahlil, tenkit ve teklifler ihtiva ediyor. Yukarıda birkaçını başlıklar halinde zikrettiğim “çağdaş problemlerimiz”(!) üzerine cesaret, birikim ve özgüvenle gitmesi kitabın ayırt edici vasfını oluşturuyor.

Ele alınan hususlardaki yaklaşımın isabetliliği, yazarının bu noktaya “nereden” geldiği sorusunun cevabıyla doğrudan bağlantılı değil belki. Hatta bunun ilmî anlamda herhangi bir öneminin olmadığı da söylenebilir.

Ancak “geldiği yer” konusunda eleştirel bir yaklaşım sergileyen insanların, her zaman ayrı bir ilgi ve hassasiyetle izlendiği de inkâr edilemez. Zira onun, “geldiği yer” konusunda söyledikleri “dışarıdan bakmak”la eleştirilenlerin söyledikleriyle kıyaslandığında daha bir “içeriden”, dolayısıyla daha “gerçekçi” olacaktır. Özellikle de hala onların geldiği yerde duranlar bakımından…

Kitabın muhtevasına değinme imkânı bulamadan yazının sonuna geldik. İleride muhtevaya da girmek ümidiyle şimdilik “yazın ne okuyalım” diyenlere küçük bir öneri olsun.

İletişim:

Klasik yay., 0212.520 66 41

www.klasikyayinlari.com

[email protected]

Milli Gazete – 3 Temmuz 2010