Allah’a Hamd, Kula Teşekkür

Ebubekir Sifil2011, Eylül 2011, Gazete Yazıları

Ramazan ayı içindeki yazıları Ramazana inhisar ettirmek amacıyla başka yazı yazmadım. Dolayısıyla yazmak istediğim birçok husus Ramazan ayı dışına ertelenmiş oldu. Artık sırayı onlara verme zamanı.

Ancak bu yazıyı parantez içi bir açıklama olarak görmenizi istiyorum. Zira benim için önemli bir meseleyi sizlere taşıyacak.

Bundan epeyce bir zaman önce bu köşede okuduğunuz kimi yazılarda yer alan bilgi ve atıf hataları gibi hususlarla ilgili bir yazı yazmış ve sizden o yazıyı olabildiğince yaymanızı talep etmiştim. Amacım değindiğim yazılardaki arızaların olabildiğince fazla sayıda insana ulaşması ve olabildiğince fazla sayıdaki insanın o hatalı noktaların farkında varmasını sağlamaktı ki yanlışlar kalıcı olmasın.

Yine o yazıda, yazılarımdaki hataları tarafıma ileten kardeşlerimin duacısı olacağımı söylemiş ve kendilerine dua etmiştim.

Ramazanda kaleme aldığım bir yazıdaki hataların farkına varıp bir mail göndererek beni uyaran Dursun Ali Yılmaz kardeşime de huzurunuzda teşekkür ediyorum. Allah kendisinden razı olsun ki beni o hatalarımı düzeltme imkânına kavuşturdu.

İki noktada hata ihtiva eden “Oruç Keffareti” başlıklı 22 Ağustos tarihli yazıda şöyle demiştim:

“… Aynı şekilde bir fakire 60 gün süreyle sabahlı-akşamlı karnını doyurabileceği miktarı her gün ayrı ayrı vermek de, 60 günlük yiyecek miktarını bir kerede vermek de mümkündür…”

Bu doğru değil. Doğrusu, fakir doyurma işinin ya bir fakiri 60 gün süreyle veya 60 fakiri bir gün doyurmak şeklinde olmalıydı.

İkinci hatalı ifadem:

“… Araya Ramazan orucunun veya bayramın girmesi de bu hükmün istisnasıdır. Yani başlamış bir keffaret orucu bir miktar tutulduktan sonra araya Kurban bayramı veya Ramazan girse mecburen ara verileceği için keffaret orucuna baştan başlamak gerekmez….”

Doğrusu, evvelden başlanmış ve araya Ramazan veya bayram girdiği için kesintiye uğramış kefaret orucunun baştan tutulması gerektiğidir. Zira kefaret orucunu –Ramazan veya bayram dolayısıyla ara vermek durumunda kalmadan– başka zamanlarda tutmak mümkündür. Ramazanın veya bayramın araya girmiş olması kaçınılmaz bir durum (özür) değildir.

Bu vesileyle Düzce’den aziz kardeşim Ali hocaya da Sana Din’den Sorarlar’daki bir muğlaklığın giderilmesine vesile olduğu için huzurunuzda teşekkür edeyim. “Akaid/Kelam Meseleleri” bölümünde yer alan “Müslümanı Küfre Düşüren Şeyler, Büyük ve Küçük Günahlar” başlığı altında yer alan –”çıplak”lıkla ilgili– ifadelerim gerçekten de yanlış anlaşılmaya müsait idi; düzelttim.

İslam Ve Modern Çağ’ın I. cildinde “Müteferrik Yazılar” bölümünde yar alan “İslamî Tahrifat” başlıklı 3. yazıda Allame el-Âlûsî’nin Rûhu’l-Ma’ânî isimli meşhur eserine, oğlu Nu’mân el-Âlûsî tarafından sokuşturmalar yapıldığı konusunu işlerken, Rûhu’l-Ma’ânî’nin bizzat müellifin kendi hattıyla Sultan Abdülhamîd Han’a hediye edilmiş nüshasıyla karşılaştırma yapıldığı takdirde yeterli fikir edinilebileceğini yazmıştım. (Bizi bu durumdan haberdar eden, İmam el-Kevserî (rh.a)’dir.)

Bu ifade de hatalıdır. Doğrusu, Allame el-Âlûsî’nin tefsirini hediye ettiği padişahın Sultan Abdülmecîd Han olduğudur. İmam el-Kevserî’den okuduğum bu bilgi hafızamda hatalı olarak kaldığı için mezkûr kitaba da hatalı olarak geçmiş. (Bu hatamın ortaya konulduğu sitenin adresi: http://www.delikanforum.net/konu/93171-e-sifil-ve-ruhul-maani-hakkindaki-bir-bilgi.html)

Bu hataların düzeltilmesine vesile olan herkesten Allah razı olsun. Allah için hakkı söylemekten geri durmayan aziz insanlar, bizim gibi hayatı yazı üzerine kurgulanmışlar için ilahî birer lütuftur. Onlar olmasa yazıp kalıcılaştırdığımız hataların doğrusunu kim gösterir ve bizim bu vebalden –kısmen de olsa– kurtulmamıza kim vesile olur?

Not: Bu yazıyı okuyanlardan –eğer imkânları varsa– özellikle internet üzerinden mümkün olduğunca fazla sayıda insana ulaştırmaları hususi ricam ve istirhamımdır. Bu konuda katkısını esirgemeyenlerden de Allah razı olsun.

Milli Gazete – 3 Eylül 2011