“Evrensel” olduğu söylenen bir takım kalıp ifade, kavram ve değerlerin aslında sadece Batı’ya ait olup, iletişim araçları, propaganda teknikleri ve enformasyon mekanizmaları vasıtasıyla “açık toplumlara” evrensel olarak kabul ettirildiğini dile getirmeyi amaçlayan bir önceki yazının sonunda, “Arap Baharı” denen sürecin bu çerçevede nasıl açıklanabileceğine dair düşüncelerimi bu gün açıklayacağımı vaat etmiştim. Evet, Batı, ekonomik ve stratejik bakımdan kendisi için “açık kapı” hüviyetini haiz bulunan ülkelerin nasıl yönetildiğiyle hiçbir zaman ilgilenmedi. Bu sebeple Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ülkelerin … Devamını Oku
Evrensel ilkeler??
Bazı kalıp ifadeler vardır; vahyin süzgecinden geçirmeden ve gereği gibi muhakeme etmeden zihin dünyamıza buyur ettiğimiz. Üzerine fikir, kanaat bina eder sonra yerli yersiz dile dökeriz. Gerçekten bize ait olup olmadığını sorgulamadan içselleştirdiğimiz bu kalıp ifadeler, hangi inanç, düşünce ve medeniyet havzasına ait ise düşüncelerimizde, kanaatlerimizde ve giderek inançlarımızda o havza lehine dönüşümler gerçekleştirmeye başlar. Müslümanların modern zamanlarda geçirdiği dönüşüm de, postmodern zamanlarda el’an yaşamakta ve müşahede etmekte olduğumuz dönüşüm de onlar vasıtasıyla cereyan ediyor. “Evrensel ilkeler” … Devamını Oku
İki “Uç” Arasında
Gün geçmiyor ki Şiilik ya da Vehhabilik propagandasıyla kafası karıştırılmış gençlerle muhatap olmayalım. Bu toprakların dinî hassasiyet sahibi gençlerinin kaderi oldu sanki bir uçtan öbürüne savrulmak… Biri “Selef” adına, diğeri “Ümmet’in birliği” söylemini maske edinerek ayağımızın altındaki zemini kaydırıyor. Yanlış yaptıklarını söyleyenleri biri Kur’an ve Sünnet’e muhalefetle, diğeri Ümmet’i bölüp parçalamakla, “mezhepçilik” yapmakla suçluyor. Nerede hata yapıyoruz? Kestirmeden söyleyeyim: Yüzyıllar boyunca bu ümmeti her türlü savrulmadan muhafaza ederek istikamet üzere tutan Ehl-i Sünnet çizgi bize “ağır” geliyor. … Devamını Oku
Mizahın Ciddiyeti
“Ciddiyet”le “mizah” bir araya gelmez gibi görünen iki farklı, hatta “zıt” olgudur. Aslında var olduğu zannedilen zıtlık “ciddi” meselelerin “mizah” konusu yapılarak sulandırılmasından kaynaklanmaktadır. Oysa madalyonun bir de öbür yüzü var: Mizahın ciddiyetle yapılması! Ülkemizde “mizah” denince akla gelen isimler, mizah anlayışları ve mizah konusu yaptıkları şeyler, İslamî hassasiyet sahibi insanlar tarafından tabii olarak hep olumsuz çağrışımlarla anılmıştır. Bu tür işlerle uğraşanlar genellikle ne yapıp eder, sözü İslam’a, onun şiarlarına ve dindar insanlara getirir, ince ince, hatta … Devamını Oku
Tezâkir’den
Bir devlet ve ilim adamı olarak Ahmet Cevdet Paşa’nın, Balkanlar’daki teftiş görevi sırasında yürüttüğü hikmet ve dirayet yüklü tatbikata örnek olması kabilinden bugün de Tezâkir‘den (III, 46 vd.) bir pasajı –sadeleştirerek– dikkatinize sunmak istiyorum: “… Mesireden dönüp gelirken yolumuzun üstünde bir büyük hanenin önünde bir büyük kalabalık gördük. Meğer mesireden dönen kızların bir grubu bu haneye toplanıp, sokak kapısını ve pencereleri açıp şarkılar okumakta oldukları halde birtakım delikanlılar dahi sokakta dizilerek onlar ile konuşur ve aşıklık ederlermiş. … Devamını Oku