Mizahın Ciddiyeti

Ebubekir Sifil2012, Gazete Yazıları, Ocak 2012

“Ciddiyet”le “mizah” bir araya gelmez gibi görünen iki farklı, hatta “zıt” olgudur. Aslında var olduğu zannedilen zıtlık “ciddi” meselelerin “mizah” konusu yapılarak sulandırılmasından kaynaklanmaktadır. Oysa madalyonun bir de öbür yüzü var: Mizahın ciddiyetle yapılması!

Ülkemizde “mizah” denince akla gelen isimler, mizah anlayışları ve mizah konusu yaptıkları şeyler, İslamî hassasiyet sahibi insanlar tarafından tabii olarak hep olumsuz çağrışımlarla anılmıştır. Bu tür işlerle uğraşanlar genellikle ne yapıp eder, sözü İslam’a, onun şiarlarına ve dindar insanlara getirir, ince ince, hatta bazen sınırları zorlayarak “dokundururlar.” Malzemeleri Müslümanlardır adeta…

Mizah sadece onlara mı vergilidir?

Şüphesiz değildir.

Mizahın “müslümanca” da yapılabildiğini gösteren, hem de göğsünü gere gere gösteren insanlar da var çok şükür bu ülkede. Sahne sanatlarında ilk akla gelen isim Ulvi Alacakaptan olsa gerek. Artık pek göremesek de biliyoruz ki bu sahada epey emeği vardır.

Yanlış hatırlamıyorsam bir aralar “Balyoz” diye bir dergi çıkardı mesela. Çizgileri –diğerlerine göre– daha amatörce olsa da çizgisi sağlam bir mizah dergisiydi.

Şimdilerde ise –birkaç senedir– bizim eve “Cafcaf” diye bir dergi giriyor çaktırmadan! Çocuklar bir merakla toplanıyorlar başına ki, sormayın. Birbirlerine oradan okuyup ezberledikleri esprileri söylüyorlar. Ben de zaman zaman –dinlenmek maksadıyla– bazı yerlerine göz atıyorum.

Son sayısından bir yazı gösterdiler önceki gün. Modern İslam yaklaşımını gerçekten usta bir üslupla “ti”ye alan bir yazıydı. Zevkle okudum; “maşaallah” demekten kendimi alamadım. Hatta ilk fırsatta derginin diğer sayfalarını da okumayı koydum kafama “ciddi ciddi”!

Müslüman ciddi insandır ve yaşamak, sulandırılmaya gelmeyecek kadar ciddi bir iştir; amenna. Hele yaşadığımız zaman diliminde gülmek hayli müşkil iş! Ama unutmayalım, “ciddiyet”le “asık suratlı, kaba ve haşin” olmak da birbirinden farklı şeylerdir. Efendimiz (s.a.v)’in de zaman zaman şakalar yaptığını, O’ndan görüp öğrenerek Sahabe’nin de kendi aralarında dozunda şakalar yaptığını biliyoruz.

Üstelik günümüzde mizah sadece eğlenmek için yapılmıyor malum. Onu daha çok bir propaganda aracı ve etkileme metodu olarak görebiliriz hatta. İşin bu yanını da hesaba katınca mizahın ne kadar şakaya gelmez bir uğraş alanı olduğu kendiliğinden çıkıyor ortaya.

Cafcaf’ı kimler çıkarır bilmiyorum; ama son derece önemli bir iş yaptıkları ortada. Bizler mizah meselesinden bahsetmeye, hele bir mizah dergisinden bahsetmeye pek alışık değiliz maalesef. Köşelerimizde onları misafir eden yazılar okumaktan okuyucu da pek hazzetmez. Ama unutmayalım, bazen bir mizah dergisinin yapabildiğini onlarca ciddi kitap yapamaz. Bu sebeple Allah yardımcıları olsun ve bu yolda kendilerini muvaffak kılsın diyorum. Dergiye katkı veren herkesi ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Mizah tarzı yazılar yazma yeteneğim olsaydı Cafcaf’a –arada bir de olsa– zevkle yazı verirdim. Bir dergideki bir yazıyı okumakla böyle hüküm cümleleri kurmak doğru değil, biliyorum; ama okuduğum yazı bana bunları yazdıracak kıvam ve istikamette olunca kendimi tutamadım.

Teşekkürler Cafcaf ekibi…