Ramazan ayı içindeki yazıları Ramazana inhisar ettirmek amacıyla başka yazı yazmadım. Dolayısıyla yazmak istediğim birçok husus Ramazan ayı dışına ertelenmiş oldu. Artık sırayı onlara verme zamanı. Ancak bu yazıyı parantez içi bir açıklama olarak görmenizi istiyorum. Zira benim için önemli bir meseleyi sizlere taşıyacak. Bundan epeyce bir zaman önce bu köşede okuduğunuz kimi yazılarda yer alan bilgi ve atıf hataları gibi hususlarla ilgili bir yazı yazmış ve sizden o yazıyı olabildiğince yaymanızı talep etmiştim. Amacım değindiğim yazılardaki … Devamını Oku
Ve Bayram…
Bir aziz Ramazanı daha uğurluyoruz hayırlısıyla. Kendisine verebildiklerimiz ve kendisinden alabildiklerimiz konusunda nefsimizle hesap görme vaktidir şimdi. “Bir ay boyunca dişimizi sıktık, nefsimizle boğuştuk, sıkıldık, darlandır… Şimdi bayramı hak ettik. Bari bayramda biraz rahatlayalım” psikolojisi –başta bu satırların yazarı olmak üzere– oruç tutanların kahir ekseriyetinde görülür. Belli bir haklılık payı da yok değildir bu psikolojide. Ancak bir noktaya dikkat edelim: Bir ay boyunca dişimizi sıkarak, nefsimizi dizginleyerek elde ettiğimiz manevi kazanımlar bu psikolojinin yol açabileceği hesapsızlık ve … Devamını Oku
Ramazan Kazanımlarımız
Artık mübarek günlere “elveda” demenin hüznünün üzerimize çöktüğü günlerdeyiz. Bugün-yarın derken koca bir ay geldi ve geçti… Uzun yaz günlerine denk gelmesine rağmen sanki bizi yormamak için özel bir hassasiyet gösterdi Ramazan. Kiminle konuşsak aynı kanaati paylaşıyor. Bir kuş tüyünün tenimize dokunması gibi.. Öylesine hafif, öylesine tekellüfsüz.. Rabbim eksiğiyle noksanıyla kabul buyursun. Son birkaç yıldır medyanın ecinnilerin tasallutundan kutlumuş olmasının verdiği bir huzur ve dinginlik de var elbette. Teravih ve saire üzerinde çıkartılmak istenen tartışmanın çok da … Devamını Oku
Şevval Orucu Mekruh Mu?
Hadis kaynakları Ebû Eyyûb el-Ensârî, Câbir b. Abdillah ve Sevbân (r.anhum)’dan naklen, Efendimiz (s.a.v)’in, “Kim Ramazan orucunu tutar, sonra da ardından Şevval’den 6 gün tutarsa bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur” buyurduğunu naklediyor.[1]Müslim, “Sıyam”, 204; Ebû Dâvud, “Sıyâm”, 58; et-Tirmizî, “Savm”, 52; İbn Mâce, “Sıyam”, 33; Ahmed b. Hanbel, III, 308, 324, 344, V, 417, … Continue reading Bunlar sahih rivayetlerdir. Bu rivayet et-Taberânî’nin el-Mu’cemu’l-Evsat’ında Ebû Hureyre (r.a)’dan da nakledilmiştir.[2]et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, VII, 315. Ancak el-Heysemî, bu rivayetin senedinde durumunu bilmediği … Devamını Oku
Oruç Keffareti
“Keffaret”, sözlükte “bir şeyi örtmek ve gidermek” anlamına gelir. Allah Teala bazı eksiklik ve kusurlarımızı birtakım fiiller vesilesiyle bağışlayıp örttüğünden bu vesile-fiillerin her birine “keffaret” denmiştir. Hatayla bir cana kıymanın, zıharın, orucun, yeminin ve ihramlıyken tıraş olmanın keffaretleri vardır ki, bunların her biri Fıkıh kitaplarında ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Ramazan’da başlanmış bir orucun, orucu bozan fiillerden birisini özürsüz olarak kasten işlemek suretiyle bozulması durumunda keffaret gerekir. Keffaret, rivayetlerde ortaya konulduğu üzere sırasıyla bir köle azadı, iki ay oruç veya … Devamını Oku
Ramazan ve İtikaf
Efendimiz (s.a.v)’in, her zamanki ibadete düşkünlüğü, cömertliği, Ramazan gelince kat kat artardı. Ramazan ayı boyunca devam eden bu durum, özellikle Ramazanın son on gününde zirveye ulaşırdı. Son on günde Efendimiz (s.a.v) adeta dünyadan sıyrılır, kendisini ibadete adardı. Bunun bir göstergesi olarak O, Ramazanın son on gününde Mescid-i Nebevi’de itikafa girerdi. Hücre-i saadetten mescide açılan kapının hemen ağzında özel olarak hazırlanan küçük bölmede Efendimiz (s.a.v) bir ihtiyaç durumu olması dışında hücre-i saadete girmez, zikirle, devamlı surette namazla meşgul … Devamını Oku
Ramazan ve Teravih
Efendimiz (s.a.v)‘in Ramazan ayında ibadat-u taati zirve noktasına taşıdığı, infak ve tasaddukta, namaz ve Kur’an okumada sair zamanlardan çok daha ileri boyutlarda hassasiyet gösterdiği rivayetlerin bize aktardığı bir hakikat. Ramazan orucunun önemini ifade etmek üzere Efendimiz (s.a.v), “Kim iman ederek ve karşılığını yalnızca Allah Teala’dan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” buyurmuştur.[1]el-Buhârî, “İman”, 27, “Savm”, 6; Müslim, “Salâtu’l-Müsâfirîn”, 175… Ramazan ayına mahsus bu büyük müjde, sadece oruç hakkında varit olmamıştır. Sahih rivayetler Efendimiz (s.a.v)‘in Teravih hakkında … Devamını Oku
ORUÇ AYETLERİ ÜZERİNE-4 Oruca Takat Getirmek
2/el-Bakara, 184. ayetinde orucun “sayılı günler”de tutulacağı ifade buyurulduktan sonra, hasta veya yolcu olanların, bu hallerinde tutamadıkları orucu hastalık ve yolculuk durumu geçtikten sonra kaza edecekleri hükme bağlanıyor. Aynı ayet içinde “Ve alellezîne yutîkûnehû fidyetun ta’âmu miskîn” buyuruluyor. Elmalılı merhumun meallendirmesiyle, “Ona dayanıp kalacaklar üzerine de fidye: bir miskin doyumu.” Bu ayet üzerinde müfessirlerin uzun boylu yorumları var. Buradaki “yutîkûnehû” ifadesinin ne anlama geldiği, Sahabe (r.anhum) döneminden itibaren ulemanın kavilleri zikredilerek aktarılmış. Bu kelimeyi “güç yetirmek” şeklinde … Devamını Oku
ORUÇ AYETLERİ ÜZERİNE-3 Oruç-Takva İlişkisi
Orucun farz kılındığını anlatan 2/el-Bakara, 183. ayetinin sonunda “le’allekum tettekûn” buyuruluyor: “umulur ki ittika edersiniz.” Bu ifade “oruç” ile “takva” arasında bir ilişki bulunduğunu anlatıyor. Bundan daha tabii birşey olamaz. Aslında bütün ibadetlerin, hatta bütün emir ve yasakların bizi takvaya götürücü özelliği vardır. Sırat-ı müstakim üzere sabit-kadem bulunmak, ilahî emir ve yasaklara titizlikle riayete bağlıdır. Efendimiz (s.a.v) insanlığın sırat-ı müstakim karşısındaki durumunu şöyle bir misalle açıklamış: Sırat-ı müstakimin (dosdoğru yol) iki yanında duvarlar, o duvarlarda açık kapılar, … Devamını Oku
ORUÇ AYETLERİ ÜZERİNE-2 Önceki Şeriatlerde Oruç
2/el-Bakara, 183. ayette orucun “bizden öncekilere farz kılındığı gibi bize de farz kılındığı” ifade buyuruluyor. Buradan, önceki şeriatlerde de orucun farz olduğu neticesini çıkarıyoruz. Acaba “bizden öncekiler”deki durum nedir diye baktığımızda, Hz. Musa (a.s) şeriatinden öncesini konuşma imkânına sahip değiliz. Zira bu nokta İslam’ın ana kaynaklarında detaylı bir şekilde tasrih edilmediği gibi, onlardan bize kadar intikal etmiş herhangi bir bilgi/belge de mevcut değil. Dolayısıyla bu meseleyi Hz. Musa ve Hz. İsa (ikisine de selam olsun) şeriatlerine münhasır … Devamını Oku