Soru Ebu Hanife’ye göre kabir başında ölüye Kur’an okunması mekruh mu? Ebu Hanife’nin verdiği hüküm hangi kaynakta belirtilmiş? Cevap “Kur’an okuyup sevabını bağışlamanın ölüye bir faydası olur mu?” sorusuna 4 mezhebin fukahası “olur” cevabını vermiştir. Şu kadar ki Malikî ve Şâfi’î mezhebinin mütekaddim (önceki) uleması bunun mekruh olduğunu ve okunan Kur’an’ın sevabının ölüye ulaşmayacağını söylemişken, bu iki mezhebin müteahhir (sonra gelen) fukahası bu konuda onlara muhalefet ederek diğer iki mezhep fukahasıyla aynı görüşü benimsemiş ve okunan Kur’an’ın … Devamını Oku
Hastahaneler Ve Doktorlar-2 Son Fasıl
Bu yazıyı merhume annemin rahatsızlığının iyice arttığı günlerde kaleme almıştım. Hayli uzun olduğu için teknik servisteki arkadaşlar, ancak ikiye bölünerek verilebileceğini söyledi. Bugüne sarkan ikinci kısmda annemden “merhume” diye söz etmek varmış demek… Rabbim kabrini nur eylesin… Yazının ikinci kısmına geçmeden önce taziye ve rahmet dileklerini telefonla ileterek acımızı paylaşma inceliği gösteren muhterem Necmeddin Erbakan hocama, Numan Kurtulmuş, Oğuzhan Asiltürk, Ahmet Tekdal, Oya Akgönenç ve eşine; evimize kadar gelen Şevket Kazan, Yasin Hatiboğlu, Lütfi Esengün, Abdullah Aslan, … Devamını Oku
“İki Günü Birbirine Eşit Olan…” Hadisi
Soru İnanç sistemimizde yer alan, fakat hayatımıza aksetmeyen “İki günü birbirine eşit olan zarardadır” hadisi şerifini bize geniş manada izah edebilir misiniz? İbadet hayatımıza iş hayatımıza sosyal hayatımıza nasıl yön vermesi gerekir.? (yani daha fazla ibadet mi yapacağız, daha fazla para mı kazanacağız, daha fazla insan mı tanıyacağız, daha fazla kitap mı okuyacağız v.b. Bu konuda yardımcı olursanız çok sevinirim. Cevap Halk arasında hayli yaygın olan bu cümle, aslında uzun bir hadisin bir parçasıdır. Hadisin aslı şöyledir: … Devamını Oku
Hangi Ehl-i Sünnet?
Bugünü ve geçmişi bir takım ideolojilerin gözlüğüyle okuma kolaycılığının pazarlamasını yapmak dışında herhangi bir marifeti olmayan bazı çevrelerin, “Ehl-i Sünnet” vurgusuna her rastladığında niçin kırmızı görmüş gibi davrandığını anlamak zor değil. Olaylara, fikirlere ve vakıalara ideolojilerin refleksiyle tepki vermenin tabii ve kaçınılmaz sonucudur bu. Bu çevrelerin tesbitine göre Ehl-i Sünnet çizgi, zaman içinde bir tür “eksen kayması”na maruz kalmış, Ehl-i Sünnet’in selefi ile halefi arasında belirgin bir tavır ve tarz farklılığı ortaya çıkmıştır. Bugün Ehl-i Sünnet adına … Devamını Oku
Alevi Açılımı-2
Bir önceki yazıda Ehl-i Beyt imamlarının Ehl-i Sünnet’in diğer imamlarıyla ve kesimleriyle ilişkisinin nasıl cereyan ettiğinin kısaca izini sürmüştük. Elbette meseleyi bir köşe yazısı çerçevesinde bütün boyutlarıyla ortaya koymak mümkün değil. Konuyla ilgili olarak ağızdan kulağa dolaşan ve zaman içinde “tarihi gerçekler”e dönüşmüş bulunan malumatın, bir kısım hakikatlerin üstünü örtücü bir fonksiyon icra ettiği görmezden gelinmemelidir. “Bir kısım” Emevi ve Abbasi sultanlarının “bir kısım” Ehl-i Beyt’e reva gördüğü muamelenin adının “zulüm” olduğu açıktır. En az bunun kadar … Devamını Oku
Mezhepler Üzerine-2
Okuyucu sorusunun, “Kişi tabi olduğu mezhebi neye göre belirler?” kısmının cevabı şudur: Elbette bir imamı taklid etmek durumundaki kişi (mukallid), taklid edilen kişi konumundaki insanların ilmî seviyelerini, ya da usullerini değerlendirecek konumda değildir. Bu itibarla mezhep seçiminde daha başka hususlar belirleyici olmaktadır. Bunların başında, taklid edilecek kişinin ya da mezhebin özellikleri gelmektedir. Söz gelimi “İmam Ebû Hanîfe nassların yapısına, delalet vecihlerine, gayelerine, lafızların altında yatan manalara daha fazla ehemmiyet atfeder” diye düşünerek bu imamın mezhebini taklidi tercih … Devamını Oku
Alevi Açılımı-1
Alevilik, merkezinde Hz. Ali (r.a) bağlılığının, Ehl-i Beyt muhabbetinin ve bunlardan kaynaklanan insanî ve İslamî değerlerin bulunduğu inanışın adıysa, bütün Müslümanlar Alevidir. Zira söz konusu bağlılık ve muhabbet her müslümanın “eşyanın tabiatı” gereği bilincinde ve vicdanında yaşattığı “İslamî tavır”dır. Günümüzde, tarihte yaşanmış birtakım siyasî hadiselerin bıraktığı bir tortu olarak, kendisini yine ağırlıklı biçimde siyasî bir tavır biçiminde ortaya koyan gerilimin, Din’in özünden kaynaklanmadığını bilmek ve kabul etmek, yüzyılların biriktirdiği problemlerin çözümü için doğru başlangıç noktasını teşkil edebilir. … Devamını Oku
Lyon Mektubu
Fransa’daki 3. günüm. Yağmur sürekli tepemizde. Güneş arada bir bulduğu boşluktan istifadeyle hemen yüzünü göstermek istiyor. Ama yağmur bulutları bunu fark etmişçesine derhal kapanıyor ve üstümüze boşalıyor… İki ayrı program yaptık şu ana kadar. Bugün (Pazar) üçüncüsünü yapacağız inşaallah. Kendi aralarında Türkçe konuşma ısrarında olanlar için bile, Fransızca’nın anadil konumunu elde etmek üzere olduğu bu ülkede tek problem “konuştuğunuzun” anlaşılamama ihtimali değil. “Anlattığınızın” anlaşılmaması ihtimali daha fazla ve asıl tehlikeyi de bu oluşturuyor. Ancak gerek Fransa’da gerek … Devamını Oku
Mezhepler Üzerine
Soru Mezhepler (Hanefi, Şafi, Hanbeli, Maliki) hakkında yazabilir misiniz? Kişi tabi olduğu mezhebi neye göre belirler? Mezhepler arsı geçiş var hangi hallerde olabilir? Özetle, mezhepler konusunda detaylı açıklama yapma imkanınız olabilir mi? Cevap Günlük hayatın hemen her anında mezhep meselesini ilgilendiren bir durumla karşılaşıyoruz. Bu sebeple mezhep meselesinin bu derece sık gündeme gelmesini yadırgamamak gerekir. Mezhep, kısaca hayatı vahyin gösterdiği istikamette yaşayabilmek için, bir başka ifadeyle vahyi hakkı verilmiş bir anlama faaliyetinin konusu yapabilmek için gerekli usul … Devamını Oku
Modern Dünyada İman-Amel Münasebeti
Vahyin temel hedefinin barış, özgürlük, adalet, eşitlik, zenginlik, gelişme/kalkınma, refah… gibi “temel ilkeler”in gerçekleştirilmesi olduğunda bütün modernistler görüş birliği içindedir. “Önemli olan bu ilkelerin hayata geçirilmesidir. Bunun yolu/metodu önemli değildir” derler. Bu sebeple İslam’ın toplumsal hayatı düzenlemeye matuf bağlayıcı hükümler/kalıplar getirmediğini, bahsi geçen ilkelere ulaşmak için her tarih ve coğrafyada farklı modeller ortaya konulabileceğini söylerler. İslam’a, kaynaklarına ve Müslümanların tarihi tecrübelerine “Batılı bir müslüman entelektüel” gözüyle bakan Tarık Ramazan’ın iddia ve eleştirilerinin temelinde de bu bakış açısı … Devamını Oku