Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırlatmakta olduğu eser, dinde reform kapsamında değerlendirilebilir mi? Doğrusu çalışma tamamlanıp neşredilmedikçe bu konuda net bir şey söylemek mümkün ve doğru değil. Ancak özellikle Batı basınında yer alan haber-yorumlar ve oradan Türk basınına yansıyan değerlendirmeler karşısında Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin yaptığı açıklamalar üzerinden bazı şeyler söylemek durumundayız. Açıklamalar, Diyanet’in maksadı, dolayısıyla yapılan işin mahiyeti açısından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir aşamada bulunduğumuzu işaret ediyor. Başkan Prof. Dr. Bardakoğlu, yapmaya çalıştıkları şeyin “dinde reform değil, … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-7
İbn Abdilberr, hepsi de senedli olarak Nûh b. Ebî Meryem, Yahya b. Nasr, Abdurrahman b. el-Müsennâ ve Hammâd b. Ebî Hanîfe’den, İmam’ın Sahabe’nin efdaliyeti konusunda yaptığı sıralamada önce Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer’i zikrettiğini nakletmiştir. Hz. Osman ve Hz. Ali’ye gelince, yukarıdaki zatların ilk ikisinin naklinde Hz. Ali ve Hz. Osman’ı sevdiği, üçüncüsünde, ilk iki halifenin zikrinden sonra “Ali ve Osman” dediği, dördüncüde de “Ebû Bekr, Ömer, Ali ve Osman’ı (diğer sahabilerden) üstün tutma” ifadesini kullandığı … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-6
İmam Ebû Ca’fer et-Tahâvî’nin, Hanefî mezhebinin üç büyük imamının itikadî çizgisini zikrettiği el-Akîdetu’t-Tahâviyye’sinde “Evliyanın kerametine inanırız” ifadesinin yer aldığını bu bahiste son bir not olarak ekledikten sonra “cevher” ve “araz” kavramları üzerinde durmaya devam edelim. Bu noktaya giriş mahiyetindeki 25 Şubat tarihli yazıda, bu iki kavramın İmam Ebû Hanîfe döneminde kullanıldığını söylemiş ve Vâsıl b. Atâ örneğini vermiştim. Vâsıl b. Atâ ile aynı dönemde yaşamış –dolayısıyla İmam Ebû Hanîfe ile çağdaş– olan Dırâr b. Amr da “araz” … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-5
Önemine binaen, “Keramet ve istidrac konularının Ebû Hanîfe döneminde veya daha önce tartışılmış olmasının makul gerekçesi ne olabilir?” diyen okuyucu sorusu üzerinde duracağım bugün Mu’tezile’nin, Vâsıl b. Atâ’nın, İmam el-Hasenu’l-Basrî’nin meclisinden i’tizal edip kendi halkasını kurmasıyla tarih sahnesine çıktığını düşünmek yanıltıcıdır. Bu olay Mu’tezile’nin müstakil bir fırka olarak varlığını deklare etmesi olarak görülmelidir. Mantıken Vâsıl b. Atâ’nın el-Hasenu’l-Basrî’ye muhalefetini doğuran fikrî/itikadî bir ihtilaf zemininin daha önceden mevcut olması gerekir. Mu’tezile’nin cedelci karakteri sadece İslam fırkalarıyla değil, gayrimüslimlerle … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-4
Elimizdeki risalelerin İmam Ebû Hanîfe’ye aidiyeti konusunda, muhteva tenkidi yaparak olumsuz görüş bildirenlerin bir kısmını bir önceki yazıda görmüştük. Bahse konu tenkitler hakkında detaylı değerlendirmelere geçmeden önce, mukaddime kabilinden birkaç noktayı tebarüz ettirelim: İmam Ebû Hanîfe, hicrî II. yüzyılın ortasında (150 yılında) vefat etmiştir. Bu tarihte en azından Irak coğrafyasında ve Kûfe/Bağdat bölgesinde hangi meselelerin konuşulup tartışıldığını kesin bir şekilde tesbit etmek için elde yeterli doküman mevcut değildir. Bir diğer husus da İmam’ın eserlerinin çoğunun imlâ suretiyle … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-3
Muhammed Ebû Zehra merhum, Ebû Hanîfe adlı eserinde, el-Fıkhu’l-Ekber hakkında bir muhteva tahlili yapar ve ez cümle şunları söyler: Bu eserde, Ebû Hanîfe döneminde veya ondan önce söz konusu edilmemiş meseleler yer almaktadır. Kaynaklarda, Ebû Hanîfe’nin çağdaşlarından veya daha öncekilerden, mucize, keramet ve istidrac arasındaki farka değindiğini nakleden herhangi bir bilgi yoktur. O asırlarda cereyan eden tartışmalarda bu konular yer almaz. Bunlar, Tasavvuf ortaya çıktıktan sonra Kelam alimlerince bahis mevzuu edilmiş meselelerdir. Bir de bu eserde İmam’ın, … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-2
İmam Ebû Hanîfe’ye aidiyeti tarih edilerek bize kadar intikal ettirilmiş ve her biri üzerine pek çok şerh, nazm vs. tarzında çalışmalar yapılmış olan risalelerin İmam’a ulaşan senedlerle nakledilmiş olması çok önemlidir. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi el-Kevseri merhum bu senedleri mezkûr risalelerin başında zikretmiş, el-Âlim ve’l-Müte’allim’e yazdığı takdim yazısında da kritiğini yapmıştır. Benzer bir ameliyeyi –hatta daha geniş şekilde– İşarâtu’l-Meram’a yazdığı mukaddimede yapmış, Abdülkahir el-Bağdâdî ve Ebu’l-Muzaffer el-İsferâynî’den, söz konusu risalelerin bir kısmını ona nisbet eden … Devamını Oku
Kur’an Müslümanlığı
Soru Bazı hocalar dinde reformun gerektiğini, hatta geç bile kalındığını söylüyor. Ancak, bunu böyle iddia edenlerin; halk arasında alışılagelmiş İslam anlayışına ters düştüğünü düşünüyoruz. Acaba eskiler mi Kur’anı anlayamadı, bizler mi Kur’anı yanlış anlıyoruz ? Düzeltilmesi gereken şeyler şöyle sıralanmaktadır.: Günümüzün şartlarına göre ayetleri insanın, toplumun, yararına göre yorumlamak. Kuran’ın amacı insanın yararıdır. Cevap Yukarıda dile getirilen hususların tek tek cevaplarını vermek kadar, belki ondan daha önemli olarak bu sorulara vücut veren anlayış üzerinde durulmalıdır. Gerek genel … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe’nin Risaleleri-1
Özellikle dilimize “İmam-ı A’zam’ın Beş Eseri” adıyla çevrilen risaleleri hakkında öteden beri şüpheler izhar edilen İmam Ebû Hanîfe herhangi bir eser kaleme almış mıdır? Almışsa bu eserler nelerdir ve el’an mevcut mudur? Mezkûr risalelerin ve daha başka eserlerin ona nisbeti ne kadar doğrudur? Muhammed Zâhid el-Kevserî merhum, mütekaddimun ulemanın eserlerinde İmam Ebû Hanîfe’ye ait olduğu söylenen kitapları şu şekilde tesbit etmiştir: Kitâbu’r-Re’y[1]İbn Ebi’l-Avvâm zikretmiştir., İhtilâfu’s-Sahâbe[2]Ebû Âsım el-Âmirî ve Mes’ûd b. Şeybe zikretmiştir., Kitâbu’l-Câmi’[3]el-Abbâs b. Mus’ab zikretmiştir., Kitâbu’s-Siyer, … Devamını Oku
Ruhsat Müslünmanlığı
İslam kolaylık dinidir. Kur’an’da, “Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez”[1]2/el-Bakara, 185. buyurulmuştur. Efendimiz (s.a.v), de kabilelere gönderdiği görevlilere, “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın”[2]el-Buhârî, “İlm”, 11; Müslim, “Cihâd”, 6… buyurmuş ve iki şıktan birisini seçmek durumunda kaldığı zaman kolay olanı seçmeyi bir tavır olarak benimsemiştir… Yukarıdaki satırlar Din tasavvurunu “kolaylık” ilkesi üzerine bina edenlerin ağzından sıklıkla duyduğumuz tesbitleri yansıtmaktadır. Din tasavvurunun merkezine “kolaylık” ilkesini bir kere yerleştirdikten sonra, bizi dara düşüreceğini, sıkıntıya uğratacağını, hayat tarzımızı ve alışkanlıklarımızı etkileyeceğini düşündüğümüz … Devamını Oku