İnanç ve kültürümüz bize, yaşadığımız toprağı sadece üstündekiler sebebiyle değil, aynı zamanda altındakiler sebebiyle aziz bilmeyi telkin eder. Toprağın altındakilerle üstündekileri birbirine bağlayan rabıtadan habersiz olanlara “şerefu’l-mekân bi’l-mekîn” (mekânın kıymeti orayı mekân tutmuş olandan gelir) sözünü –anlasalar da– dirilere tahsis etme kısırlığıyla maluldürler… Musa b. Ukbe‘lere, İbn İshak‘lara kadar uzanan genel maksatlı kronolojik tarih yanında, İbn Sa’d‘dan bu yana muntazaman devam edegelmiş bulunan tabakat ve teracim yazma geleneğimiz, branşları, meşrepleri, mekânları ve zamanları çok yönlü çalışmalarla kesintisiz … Devamını Oku
İki Kitap
“Okuyucu Soruları” serisinden hazır fırsat bulmuşken masamın üzerinde epeydir bekleyen iki kıymetli çalışmadan bahsetmek istiyorum. Bunlardan ilki, Marmara İlahiyat’tan iki hocanın, Prof. Dr. İsmail Yiğit ile Prof. Dr. Raşit Küçük‘ün kaleme aldığı bir “Siyer-i Nebi” çalışması. “Hz. Muhammed (s.a.v)” isimli bu çalışmada, her seviyeden okuyucunun Efendimiz (s.a.v)’in hayatı konusunda net bilgilerle mücehhez kılınması amaçlanmış. Gerçekten de gerek akıcı üslubu, gerekse olayları son derece güzel bir şekilde özetleyen anlatımı sayesinde “bir solukta” okunacak güzel bir çalışma çıkmış ortaya. … Devamını Oku
Diyalogculuk Versus Ulusalcılık
Arada bir “Okuyucu Soruları” serisine virgül koyup nefeslenmek istememi anormal karşılamazsınız umarım. Bugün de öyle yapacak ve fırsatını bulmuşken son zamanlarda hayli tutulan bir söylem üzerinde duracağım. Dinlerarası (buna artık “Medeniyetler arası” yahut “Kültürler arası” dememiz gerekiyormuş!) diyalog söylemini en geniş anlamıyla “siyaset”in, hatta din tasavvurunun temeline yerleştirenlerin, diyaloğun hiçbir sakıncası olmadığını, “sakıncası olmamak” ne demek, “faydalı ve gerekli olduğunu savunmalarına alışmıştık. Ancak son zamanlarda “diyaloğa itirazı olan ulusalcıdır” demeye gelen söylemleri öne çıkarmalarına bakıp da şaşırmamak … Devamını Oku
Hz. Ömer (r.a) ve Rıdvan Ağacı-3
Bir önceki yazıdan devam. Soru şu: Hz. Ömer (r.a)’in Rıdvan ağacını kestirdiği rivayetine güveneceksek, Rıdvan bey’atında bizzat bulunan sahabîlerin onun yerini “aramalarını” ve “bulamamalarını” nasıl açıklamalıyız? Eğer sahabîler onun yerini aramışsa –ki bunun el-Buhârî ve Müslim tarafından nakledildiğini görmüştük– bu durum, o sahabîlerin o ağaca –teberrük veya hatıra yadı kastıyla– belli bir önem verdiğini gösterir. Esasen Sahabe’nin –Hz. Ömer (r.a) de dahil olmak üzere–, Efendimiz (s.a.v)’in eşyasıyla teberrükü konusunda sahih rivayetler bulunduğunu biliyoruz. Dolayısıyla burada o ağaç … Devamını Oku
Hz. Ömer (ra) ve Rıdvan Ağacı-2
Bir önceki yazıdan devam. Sahabe’nin şirke düşeceği endişesiyle Hz. Ömer (r.a)’in Rıdvan ağacını kestirdiğini anlatan senedi kesintili rivayete ihtiyatla yaklaşmamızı gerektiren rivayetler mevcuttur. Üstelik bu rivayetler diğerinden daha sahihtir. Ezcümle el-Buhârî ve Müslim tarafından nakledilen bir rivayette Tabiun’un ileri gelenlerinden Sa’îd b. el-Müseyyeb’in şöyle dediğini görüyoruz: “Babam (el-Müseyyeb b. Hazn-r.a-) Resulullah (s.a.v.)’e ağacın yanında bey’at edenlerdendi. Şöyle dedi: “Ertesi yıl hac (umre) için geldik; ancak o ağacın yeri bize gizli kaldı.”[1]el-Buhârî, “Megâzî”, 35; Müslim, “İmâre”, 77-9. Yine … Devamını Oku
Hz. Ömer (ra) ve Rıdvan Ağacı-1
Soru: Hz. Ömer’in, insanlar şirke düşerler endişesiyle Bey’aturrıdvan ağacını kestirdiği söyleniyor. Ashabın bir ağaç sebebiyle şirke düşmesi nasıl olur? Bu meselenin aslı nedir? Cevap: Bilindiği gibi Hz. Peygamber (s.a.v) Hicret’in 6. yılında 1600 sahabi ile Kâbe’yi ziyaret maksadıyla Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Buna izin vermek niyetinde olmayan Mekke müşrikleriyle görüşmek için giden Hz. Osman (r.a) gecikince öldürüldüğü haberi yayıldı. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v), beraberinde bulunan sahabîlerden, müşriklerle ölümüne savaşma ve geri dönmeme konusunda bey’at aldı. 48/el-Feth, 18 … Devamını Oku
İki Rivayet-2
Bir önceki yazıdan devam. “Alimler peygamberlerin varisleridir” hadisi hakkında insanları yanılgıya sevk eden husus, bu cümleciğin, bir kısım farklı rivayetlerde zikrediliyor olmasıdır. Bu rivayetlerden kimisi zayıf ve muzdaribdir ve bu cümleciğin zayıf olduğunu söyleyenler, ulemanın söz konusu rivayetler hakkında verdiği hükmü tekrar etmiş olmaktadır. Bir önceki yazıda el-Aynî’den naklettiğim hususlar bunun örneğini teşkil etmektedir. Oysa bu cümlecik, 5 sahabîden (Abdullah b. Mes’ûd, Câbir b. Abdillah, Ebu’d-Derdâ, el-Berâ b. Âzib, Abdullah b. Amr –Allah hepsinden razı olsun–) nakledilen … Devamını Oku
İki Rivayet-1
Bir okuyucum, tevessül meselesiyle ilgili sorusu zımnında, bu meseleyle ilişkilendirilmiş iki rivayetin durumunu soruyor: “Alimler peygamberlerin varisleridir” ve “Ümmetimin alimleri İsrailoğulları’nın peygamberleri gibidir.” Halk arasında yaygın olan ve kitaplarda da sıkça zikredildiği görülen bu iki hadis hakkında söyleyebileceklerim şunlar: “Alimler peygamberlerin varisleridir” hadisi: Ebû Dâvûd, et-Tirmizî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel, İbn Hibbân, ed-Dârimî ve daha başkaları tarafından rivayet edilmiş olan uzun bir rivayetin bir parçasıdır.[1]Ebû Dâvûd, “İlim”, 1; et-Tirmizî, “İlim”, 19; “İbn Mâce, “Mukaddime”, 17; ed-Dârimî, … Devamını Oku
Tevessül Meselesi
“Okuyucu Soruları” meyanında “tevessül” hakkında bir hayli soru geliyor. Çok yer tutmaması için soru metinlerini tek tek zikretmeyeceğim. Bunun yerine hepsinin ortak noktalarını dikkate alarak genel bir cevap vermeye çalışacağım. Esas maksada geçmeden önce belirteyim ki, bu mesele hakkında daha önce (Ekim-2004’te) bir seri yazı yazmıştım (bunlar için www.ebubekirsifil.com adresine bakılabilir). Bugün burada yazacaklarımın, behemehal onlarla birlikte değerlendirilmesi gerekir. Tevessül meselesine itiraz edenleri, hadisleri delil olarak kabul edenler ve etmeyenler şeklinde iki grupta değerlendirmek mümkün. Birinci grupta … Devamını Oku
Bediüzzaman Hakkında-5 (Mustafa Sabri Efendi ve “Tuhfetu’r-Reddiyye”)
Bediüzzaman merhum hakkındaki okuyucu sorusunu vesile edinerek bu yazıda önemli gördüğüm bir husus üzerinde duracağım: (Zaman zaman bu noktayla ilgili aldığım sorulara da cevap olsun.) Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi merhumun, Bediüzzaman merhum aleyhine bir risale yazdığı ve kendisini şiddetli bir şekilde eleştirdiği, öteden beri dile getirilen bir iddia. İnternette de bu risaleden alıntılanan bazı pasajların tedavülde bulunduğu, ilgilenenlerin malumu. Kısa bir süre önce aslını elde edip okuma imkânı bulduğum, takvim yaprağı ölçülerinde ve kapağından son sayfasına kadar … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2