İki Rivayet-2

Ebubekir Sifil2006, 2006 Yılı, Gazete Yazıları, Mart 2006, Mart Ayı 2006 OS, Okuyucu Soruları

Bir önceki yazıdan devam.

“Alimler peygamberlerin varisleridir” hadisi hakkında insanları yanılgıya sevk eden husus, bu cümleciğin, bir kısım farklı rivayetlerde zikrediliyor olmasıdır. Bu rivayetlerden kimisi zayıf ve muzdaribdir ve bu cümleciğin zayıf olduğunu söyleyenler, ulemanın söz konusu rivayetler hakkında verdiği hükmü tekrar etmiş olmaktadır. Bir önceki yazıda el-Aynî’den naklettiğim hususlar bunun örneğini teşkil etmektedir.

Oysa bu cümlecik, 5 sahabîden (Abdullah b. Mes’ûd, Câbir b. Abdillah, Ebu’d-Derdâ, el-Berâ b. Âzib, Abdullah b. Amr –Allah hepsinden razı olsun–) nakledilen farklı rivayetler içinde geçmektedir. Şu halde bunların her birini müstakil bir rivayet olarak itibara almak durumundayız.

Bir önceki yazıda bu rivayet hakkındaki en güzel özet bilgiyi es-Sehâvî’nin verdiğini söylemiştim. Bu rivayet hakkındaki en detaylı bilgiyi veren alim ise sanıyorum ez-Zeyla’î’dir. Hanefî mezhebinin büyük Hadis hafızlarından olan ez-Zeyla’î, nedense hep Nasbu’r-Râye’nin gölgesinde kalmış olan –Tahrîcu’l-Ahâdîs ve’l-Âsâr el-Vâkı’a fî Tefsîri’l-Keşşâf li’z-Zemahşerî adıyla matbu– eserinde, içinde bu cümleciğin geçtiği rivayetleri tek tek sıralamış, haklarında söylenenleri zikretmiş ve sıhhat-zaaf durumlarını belirtmiştir. Konuyla ilgilenenler bu esere bakabilirler.[1]ez-Zeyla’î, Tahrîcu’l-Ahâdîs ve’l-Âsâr, III, 9 vd.

Sonuç olarak, “Alimler peygamberlerin varisleridir” rivayetinin durumu hakkında İbn Hacer, el-Aynî vd. gibi mütereddit olmakla birlikte sıhhatine meyledenler yanında, İbn Teymiyye[2]Mecmû’u’l-Fetâvâ, XIV, 275; XIX, 117; el-Fetâvâ’l-Kübrâ, III, 292; 487 ve daha birçok yerde İbn Teymiyye, herhangi bir tereddüt ifadesine yer vermeksizin bu rivayeti, … Continue reading, el-Irâkî[3]el-Münâvî, Feydu’l-Kadîr, IV, 384., ez-Zeyla’î[4]A.g.e., a.y., es-Sehâvî[5]el-Ecvibetu’l-Mardıyye, I, 248. Ali el-Karî[6]el-Esrâru’l-Merfû’a, 232. gibi sıhhat ve sübutuna kail olanlar da mevcuttur. Dolayısıyla bu hadisin zayıf olduğunu mutlak bir şekilde söylemek kesinikle isabetli değildir.

  1. “Ümmetimin alimleri, İsrailoğulları’nın peygamberleri gibidir” hadisi: Bu rivayet hakkında es-Sehâvî şöyle der: “Hocamız (İbn Hacer) ve ondan önce de ed-Demîrî ve ez-Zerkeşî, “Aslı yoktur” demişlerdir. Bazıları buna, “Herhangi bir muteber kitapta mevcudiyeti bilinmemektedir” ifadesini de eklemiştir.”[7]es-Sehâvî, el-Makâsıdu’l-Hasene, 286; krş. a.mlf. el-Ecvibetu’l-Mardıyye, I, 248; ez-Zerkeşî, et-Tezkire, 167; el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 83.

Bu nakilden sonra es-Sehâvî, bu rivayeti anlam olarak destekleyen, “Kur’an hafızlarına ikramda bulunun. Zira Kur’an hafızları neredeyse peygamber olacaktı. Şu kadar ki, onlara vahyedilmez” tarzındaki rivayete gönderme yapar. Ancak bu rivayetin geçtiği yerde yukarıdaki rivayetten söz etmez. Ayrıca yine yukarıdaki rivayetin, Ebû Nu’aym tarafından zayıf bir senedle nakledilen, “Peygamberlik derecesine insanların en yakını, ilim ve cihad ehlidir” rivayetini de zikreder ve başka herhangi bir şey söylemez.

Bu rivayetin bir aslı (senedi) olmadığını söyleyenler arasında İmam et-Tirmizî’nin adını sadece el-Kâvukcî’de buluyor oluşumuz ilgi çekici bir nokta.[8]el-Lü’lü’ü’l-Mersû’, 121. Her hal-u kârda bu rivayetin senedi bilinmemektedir. Dolayısıyla “hadis” diye Efendimiz (s.a.v)’e izafesi doğru değildir.

Ancak bu sözün anlam olarak doğru olduğunu söyleyebiliriz. Zira İsrailoğulları’na gönderilen –Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya gibi birçok peygamber (hepsine selam olsun) yeni bir kitap ve şeriat getirmemiş, sık sık yoldan sapan İsrailoğulları’nı Tevrat’a Hz. Musa (a.s) şeriatına irşad için çalışmışlardır. Ümmet-i Muhammed’in gerçek uleması da tarih boyunca aynı fonksiyonu ifa etmiş, Ümmet’i Kur’an ve Sünnet çizgisinde tutmanın gayreti içinde olmuştur.

Milli Gazete – 13 Mart 2006

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 ez-Zeyla’î, Tahrîcu’l-Ahâdîs ve’l-Âsâr, III, 9 vd.
2 Mecmû’u’l-Fetâvâ, XIV, 275; XIX, 117; el-Fetâvâ’l-Kübrâ, III, 292; 487 ve daha birçok yerde İbn Teymiyye, herhangi bir tereddüt ifadesine yer vermeksizin bu rivayeti, “Hz. Peygamber (s.a.v) buyurmuştur ki…” diyerek nakletmiştir.
3 el-Münâvî, Feydu’l-Kadîr, IV, 384.
4 A.g.e., a.y.
5 el-Ecvibetu’l-Mardıyye, I, 248.
6 el-Esrâru’l-Merfû’a, 232.
7 es-Sehâvî, el-Makâsıdu’l-Hasene, 286; krş. a.mlf. el-Ecvibetu’l-Mardıyye, I, 248; ez-Zerkeşî, et-Tezkire, 167; el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 83.
8 el-Lü’lü’ü’l-Mersû’, 121.