Cumartesi günkü yazım üzerine okuyucu soruyor: “… İster dinler, ister medeniyetler arası densin, esasta değişen bir şey olmadığını herkes biliyor. (…) Diyaloğun hiç mi getirisi yok?..” Daha önce de yazmıştım; Konunun Müslüman tarafı bakımından dinler, kültürler ya da medeniyetler (ne derseniz deyin) arası diyalog faaliyetleri kapsamına giren faaliyetler bağlamında iki husus dikkat çekiyor: Anakronizm yaparak tarihte cereyan etmiş “barışçıl” ilişkiler “diyalog” kapsamına sokulduğunda şu yapılmış oluyor: Yeni –ve “başkaları tarafından” (burası önemli)– keşf/servis edilmiş bir kavramın “meşruiyetini” … Devamını Oku
İlim Adamı ve Eser Telifi
İlim adamı olmak için eser telif etmek şart olmadığı gibi, her eser telif eden de ilim adamı değildir. Her ne kadar günümüzde üniversite sistemi, “ilim adamı” olmayı akademik unvan sahibi olmaya hasretmiş, akademik sıfatları hak etmenin olmazsa olmaz yolu olarak da eser telifini öngörmüşse de, gözlem ve tecrübelerimizle biliriz ki tek başına eser telifi kişiyi ilim adamı yapmaya yetmemektedir. Bu işin daha başka kriterleri bulunmak gerekir… Her neyse; bu bir bahs-i diğer… Geçen gün Taşköprülüzade‘nin “eş-Şekâiku’n-Nu’mâniyye“sine bakarken … Devamını Oku
Medeniyetler Arası Diyalog Mu?
Cumhuriyet radikal bir Batılılaşma/modernleşme projesidir ve bu topraklarda “İslam medeniyeti” tamlamasının ifade çerçevesine giren en temel unsurların reddi (redd-i miras) Batılılaşma/modernleşme sürecinin en belirgin özelliğidir. Cumhuriyet söz konusu edildiğinde genellikle kılık-kıyafet gibi, alfabe gibi “sembolik” anlamı öne çıkan değişim alanları ilk akla gelenlerdir. Oysa devrimler “yapısal” bir dönüşüm hedeflenerek yapılmıştır ve projeyi anlamlı/önemli kılan asıl nokta da burasıdır. Bu çerçevede varlığa, bilgiye, kültüre, insana, dünyaya ve tabii “medeniyet“e bakışımızın, projenin gösterdiği istikamette oluşması ve gelişmesi normaldir. İlk … Devamını Oku
- Page 2 of 2
- 1
- 2