Soru: 1– “Seyyid Abdulhakim Arvasi hazretlerinin Risale-i Nurları yırtıp attığı söyleniyor, aslı var mıdır? Kütüb-i diniyyenin tahkir edilmesi fıkıh kitaplarında elfaz-ı küfürden sayılmıştır. Arvasi hazretleri nasıl böyle bir tefsire bu fiili yapar? 2- Resulullah s.a.s. efendimiz bile siyasetten içtinab etmemiştir, Said Nursi neden siyasetten uzak durmuştur? 3- Eimme-i isna aşeriyye ehl-i sünnet midir? Cevap: 1. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin Risale-i Nurlar hakkında, soruda ifade edilen tavrı gösterdiği konusunda herhangi bir bilgiye sahip değilim. Soru sahibi kardeşim bu … Devamını Oku
Mezhepler Arası İhtilaflar
Artık geleneksel hale getirdiğimiz “Okuyucu Soruları” serisinin bu yılki bölümüne başlıyoruz bugünden itibaren. Muhtemel bir yanlış anlamanın önüne geçmiş olmak için bir noktanın altını çizmek istiyorum öncelikle: İnternet üzerinden cevaplandırmayı tercih ettiklerim dışında kalan ve bu köşeye taşımakta fayda mülahaza ettiğim soruları ayrı bir dosyada biriktiriyorum. Gerek geçmiş yıllarda, gerekse bu yıl gelen sorular arasında dalgınlık neticesi cevapsız bıraktığım olmuşsa ve bu yüzden soru sahiplerinin, sorularını önemsemediğim gibi bir düşünceye kapılmasına sebebiyet vermişsem, kendilerinden helallık diliyor ve … Devamını Oku
Mü’minin Hürmeti
7/13. asır ulemasından İzzuddîn b. Abdisselâm (ö. 661/1262) ile döneminin bazı Hanbelîleri arasında geçen, hatta Eyyubî sultanlarından bazılarının da müdahil olduğu –önemli bir itikadî ihtilaftan kaynaklanan– gerginlik meşhurdur. Oğlu tarafından kaleme alınan “Îdâhu’l-Kelâm” isimli küçük risalede ve Tâcuddîn es-Sübkî tarafından “Tabakâtu’ş-Şâfi’iyye“de tafsilatıyla zikredilen bu gerginlik uzun bir süre devam etmiş, bu arada sultanla İbn Abdisselâm arasında bazı yazışmalar olmuştur. Bu süreçte Eyyubî sultanı el-Melikü’l-Eşref‘e, konu hakkındaki görüşünü yazan İbn Abdisselâm, fetvasının bir yerinde şöyle der: “Mushaflarda yazılı … Devamını Oku
Kutsal Kitab’ın Son Versiyonu ya da Kendi Kitabını Yazanların Öyküsü (2)
ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Arap ve İslam Ülkelerinde Dinî Söylemi Geliştirme Komisyonu adlı bir komisyon teşkil edildiği, bu komisyonun Ortadoğu‘da “yeni bir İslam anlayışı” oluşturulabilmesinin zemini ve hali hazırdaki durum üzerine bir rapor hazırladığı biliniyor. Bölgeye “ılımlı” (yani Ehl-i Kitap tarafından sakıncasız görülen) bir İslam modelinin benimsetilip yerleştirilebilmesi için, bir önceki yazıda da vurgulamaya çalıştığım gibi iki ayaklı bir proje yürütülmek isteniyor: Projenin birinci ayağını askerî, siyasî ve ekonomik olarak bölgenin abluka altına alınması, ikinci ayağını ise … Devamını Oku
Kutsal Kitab’ın Son Versiyonu ya da Kendi Kitabını Yazanların Öyküsü (1)
Dünya tarihinin herhangi bir döneminde, herhangi bir toplumun inancını ve değerlerini tayin için başkalarının “kutsal kitap” yazdığına dair bir örneğe rastlanabilir mi, bilmiyorum. Cahiliye Arapları, evet, kendi putlarını kendileri yapıyordu, ama başkalarına put ihraç etmek gibi bir alışkanlıkları yoktu. Kendi kutsal kitaplarını kendi elleriyle yazan Ehl-i Kitap, bu yönüyle onlara benzese de (neticede biri tanrısını, diğeri kutsal kitabını imal ediyor çünkü), şimdi onları bir adım daha geride bıraktıklarını söylemek durumundayız: Ehl-i Kitap artık başkalarına da kutsal kitap … Devamını Oku
İslam Dünyası ve Tercüme Faaliyetleri
İslam tarihinde yabancı din, dil ve kültürlere ait eserlerin tercümesi faaliyetinin iki dönemde yoğunluk kazandığını biliyoruz. Bunlardan ilki Abbasîler döneminde kurulan Beytü’l-Hikme marifetiyle yapıldı. Eski Cündişapur Akademisi örnek alınarak kurulduğu söylenen bu müessese, günün şartlarına göre oldukça gelişmiş bir yapı arz ediyordu. Oldukça geniş kütüphanesi yanında istinsah, telif ve tercüme faaliyetleri için, hatta okuyucular için ayrı mekânlar ihtiva ediyordu. Bu müessese, aynı zamanda ilmî meselelerin müzakere ve münakaşa edildiği bir ortamdı. Özellikle el-Me’mun döneminde her hafta düzenli … Devamını Oku
Şer’î Deliller Hiyerarşisi
Bilindiği gibi herhangi bir konuda hüküm verilirken “önce Kur’an‘a, ardından Sünnet‘e… başvurmak” şeklinde özetlenen hareket tarzı, Sahabe kuşağından itibaren her tabakada riayet edilmiş istinbat yöntemini ifade eder. Meşhur Mu’âz b. Cebel (r.a) hadisi, bu hareket tarzının Hz. Peygamber (s.a.v)’in tensibine mahzar olduğunu gösteren örneklerden sadece birisidir. (“Mu’âz (r.a) hadisi“ne, senedinde inkıta (kopukluk) bulunduğu gerekçesi ile itiraz edilmiş ise de, el-Kevserî merhumun da belirttiği gibi (“Makâlât“, 74 vd.) hadis sahihtir.) Yani herhangi bir mesele hakkında hüküm vermek için … Devamını Oku
Musa Carullah’ın Bazı Görüşleri
Ülkemizde Musa Carullah Bigiyef hakkında çok fazla çalışma mevcut değil. Doç. Dr. Mehmet Görmez‘in Diyanet Vakfı tarafından neşredilen “Musa Carullah Bigiyef“i, derli-toplu malumat ihtiva etmesi bakımından ayrı bir yere sahip. Bigiyef‘in görüşlerini, Görmez‘in bu çalışmasından sonra –yine onun önayaklığında– yayımlanmaya başlayan eserlerinde izleme imkânı bulabiliyoruz. Oldukça geniş bir yelpazede fikir üretmiş ve eser vermiş olan Bigiyef, İdil-Ural bölgesi “yenileşme” hareketinin temsilcileri arasında farklı bir yerde duruyor. Batı taklitçisi reformist/modernist çizgiye tam anlamıyla oturan İsmail Gaspıralı, Alimcan Bârûdî, … Devamını Oku
Yine Nüzul-i İsa (as)
TV 5‘teki kısa programın yankıları devam ediyor. Akaid, Tefsir, Hadis gibi sahalara aynı anda taalluku bulunan bu mesele tam anlamıyla “tornusol kâğıdı” işlevi görüyor. Bu yazıda, daha önce yazdıklarımı tekmilen, “nüzul-i İsa (a.s)” meselesinde cumhur-u ümmet’in karşısında saf tutanların ileri sürdüğü itirazların bir kısmına değineceğim: (3/Âl-i İmrân, 55 ve 4/en-Nisâ, 158. ayetlerinde geçen) “ref” (yükseltme, kaldırma) kelimesi cansız varlıklar hakkında kullanıldığı zaman maddî, insanlar hakkında kullanıldığı zaman ise manevi yükseltme (makam ve mevki yükselmesini) ifade eder. Dolayısıyla … Devamını Oku
İntihar Mı, Şehitlik Mi?
Yeni Ümit dergisi, son sayısında terör eylemleri, intihar saldırıları ve şehitlik gibi konuları gündeme taşıyor. İslam‘da “cihad” kavramı, bir hareketin (fiilî savaş anlamında) “cihad” sayılabilmesi için hangi özelliklere sahip olması gerektiği, adına “intihar eylemi” denen yöntemin kullanılmasının meşru olup olmadığı, bu yöntemi kullanarak öldüren ve kendisi de ölen kimsenin bu fiilinin meşru olup olmadığı ve bu şekilde ölenin “şehit” sayılıp sayılmayacağı… gibi konuların ele alındığı yazılarda ortak bir tarz dikkat çekiyor: Okuduğunuzda “acaba kast edilen kimler?” diye … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2