Muhammed Hamidullah hocaya rahmet dileği tarzındaki bir cümlem dolayısıyla, kendisinden “bir büyüğümüz” diye bahsettiğim bir yazar celallenmiş ve bu köşede Ocak ayından başlayıp Şubat’a sarkan bir dizi halinde ele aldığım görüşleri ileri sürmüştü. O yazılardan sonra internet üzerinden kendisiyle yazışmamız devam etti. İlk yazıma cevabında “nasihate açık” olduğunu söylediği için “delilsiz-şahitsiz münazara yapmama” prensibimi askıya alarak kendisiyle yazışmayı sürdürmekte bir sakınca görmediğim bu yazar, bir süre sonra mecrası değişen münazarada benim söylemediğim şeyleri bana isnat etme ve … Devamını Oku
“Allah Kelamı” ve “Kutsal Metnin Lafzı”
Başlıkta tırnak içinde verdiğim iki ifadenin mefhumu arasında bir fark bulunup bulunmadığı konusunda söylenecekler, Kitab-ı Mukaddes’e uygulanan hermenötik tekniklerinin Kur’an’a da uygulanıp uygulanamayacağı konusundaki önkabul ile doğrudan ve sıkı biçimde ilişkilidir. Kitab-ı Mukaddes’i oluşturan metinlerin, Hz. Musa ve Hz. İsa’ya (ikisine de selam olsun) indirilen vahiylerin bizatihi kendisi olmadığı, Yahudi ve Hristiyan teologların itiraflarının, metinlerin varyantları (“varyant” demek ne kadar doğruysa!) arasındaki tutarsızlıkların ve Müslüman ilim adamlarının araştırmalarının ortaya koyduğu –sübut bulmuş– bir hakikat olduğuna göre, Kutsal … Devamını Oku
Ortalık Toz Duman
Muhammed Hamidullah hocanın vefatının ardından ortalığın bu denli kızışmasını neye bağlayabiliriz? Bir tarafta onu “bid’ati küfre varan bir sapık” olduğunu söyleyerek cehenneme postalayanlar, diğer yanda “Peygamber aşığı bir alim” olduğunu söyleyerek savunmaya geçenler… Bir süre sonra üsluplar ağırlaşıyor, eski defterler tezgâhın altından çıkarılarak servise sokuluyor, küllenmiş kinler kızışıyor. Hamidullah’la başlayan itham savaşı giderek başka (eski) meselelere kayıyor. Belki bir süre sonra taraflara –çoğu zaman olduğu gibi– “yahu biz buraya nereden geldik” dedirtecek kadar “mecraını taşmış” bir tartışmaya … Devamını Oku
“Anlama Problemi”Nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-10
“Hz. Cebraille ilgili olduğu tüm hâl karineleriyle sabit olan Necm Suresi’ndeki “yaklaştı ve eğildi” ayeti, bağlamından koparılarak anlam dönüşümüne tâbi tutulur. Oysaki “yaklaşma” ve “eğilme”, naklen de aklen de Allah’a, lafzi anlamında atfedilemez. Olsa olsa mecazen atfedilebilir. Fakat, müellifi ikna etmemektedir bütün bunlar. O Cebrail’in kastedildiği ayetleri Allah’a atfetmenin ille de bir yolunu bulmak için çırpınır. Bu, “hukuku’l-Mustafa” gereğidir. Bu tezin “hukukullaha” aykırı olup olmadığı âdeta konu haricidir.” (Üç Muhammed, 118) (Vurgular İslamoğlu’na ait.) Bir önceki yazıda … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-9
Hz. Peygamber (s.a.v)’in Miraç’ta Rabbini görüp görmediği konusundaki ihtilaf malum. İslamoğlu bu konuda Kadı Iyâd’ın tavrını şöyle veriyor: “Yazarımız, görme olayını böylesine sınırsız ve serbest bir yaklaşımla tartışıp kendi tezini yukarıda örneğini verdiğimiz rivayetler yardımıyla galip ilân ettikten sonra, tartışmayı görüşme platformuna taşıyor. Yani Hz. Peygamber’in Rabbini baş gözüyle gördüğü tezi yazarımıza göre isbatlanmış bir tezdir…” (Üç Muhammed, 118) Acaba Kadı Iyâd gerçekten bu kanaatte midir? Birlikte okuyalım: “(Allah Teala’nın) görülebilmesinin cevazı konusunda şüphe yoktur. Zira ayetlerde … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-8
Kadı Iyâd’ın eş-Şifâ‘sına yazdığı haşiyede (“zeyl” değil) eş-Şumunnî’nin, “Zekera Muhtâr b. Mahmûd el-Hanefî şârihu’l-Kudûrî ve musannıfu’l-Kunye fî risâletihi’n-Nâsıriyye…” diye başlayıp devam eden cümlesine İslamoğlu şöyle gönderme yapmış: “Ünlü Kuduri’nin şarihi ve el-Kabiyye fi Risaleti’n-Nasıriyye yazarı Muhtar b. Mahmud el-Hanefî…” (Üç Muhammed, 73) İslamoğlu’nun bu kısa cümlede yaptığı iki hatadan biri, kullandığı eş-Şifâ nüshasındaki bir baskı hatasından kaynaklanıyor. Kaybolmaya yüz tutan “rical bilgisi”nin yerini alması beklenen “aşinalığın” bile İslamoğlu’nun semtinden uzak kalması, (tıpkı “Mahled”e “Muhalled”, “Ğunder”e “Ğander”, “Sağânî”ye … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-7
“Şifa sahibi Hz. Peygamber’in beşerliği konusunu ele alırken hayli ikirciklidir: “Onun özellikleri meleklerin özelliklerine benzemekte, değişimden berî bulunmaktadır.” (…) Bu kez içi rahat etmez ve der ki: “Her ne kadar bir bedenleri ve görünür varlıkları var idiyse de, meleklerin özellikleriyle donanmışlardır. (…)” (Üç Muhammed, 78) İslamoğlu bu pasajda parantez içi üç nokta ile verdiğim yerlerde, Kadı Iyâd’ın ifadelerinin orijinalini zikretmiş. Ancak görüldüğü gibi cümleler bağlamdan kopuk verildiği için Kadı Iyâd’ın maksadı tam olarak anlaşılmıyor. İslamoğlu’nun “ikirciklilik” çıkardığı … Devamını Oku
“Anlama Problemi”vden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-6
Bir önceki yazıda İslamoğlu’nun, el-Buhârî ve Müslim’den naklettiği İbn Sayyâd kıssasının sonunda geçen “İn yekunhu felen tusallata aleyhi; ve in lem yekunhu felâ hayre leke fî katlihî” ibaresinin geniş açılımını, ilgili dipnotta nasıl verdiğini görmüştük. Metin kısmında verdiği tercüme ise şöyle: “Eğer o (kendisinde) ise onun aleyhinde hüküm verilmez, eğer o (kendisinde) değilse onu öldürmek senin iyiliğine olmaz.” (Üç Muhammed, 31) Ancak bu çeviride İslamoğlu’nun “atladığı” ve metinle tetabuk etmeyen birkaç “küçük” ayrıntı var: 1) “İn yekunhu … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-5
es-Süyûtî, el-Hasâisu’l-Kübrâ‘da (II, 464) İbn Mâce’den naklen, Hz. Peygamber (s.a.v)’in oğlu İbrahim ile ilgili –senedinde mecruh bir ravi bulunan– bir rivayete yer vermiştir. İslamoğlu bu rivayet üzerinde dururken el-Aclûnî’den naklen ulemanın bu hadis hakkındaki değerlendirmeleri aktarmış: “Üç sahabeden rivayet edilmiş olması gerçekten şaşkınlık vericidir” diyen İbn Abdi’l-Berr biraz da çekinerek şöyle söyler: “Bu nedir, ben de akıl erdiremedim? Nuh aleyhisselamın oğlu da peygamber değildi. Oysaki, eğer peygamberden her doğan peygamber olsaydı Nuh’un oğlu da peygamber olurdu!” (Üç … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-4
Söz hadislerin miktarından açılmışken bu konuya devam edelim. İslamoğlu bu konuda bir CD’den şu ifadeleri aktarıyor: “… Zehebi der ki: Bu, Ebu Abdullah’ın (Ahmed b. Hanbel, E.S) ilminin çapının genişliği konusunda sahih bir rivayettir. Onlar, bu sayıya tekrarları, eserleri, tabiin görüşlerini ve yorumlarını ve buna benzer şeyleri de katıyorlardı. (…) İmam es-Sehavi, Fethu’l-Muğis isimli eserinde İmam Buhari’nin “Sahihinden 100.000 hadis ezberledim” sözüyle alakalı olarak der ki: Bununla tekrarları, mevkufları, yine sahabe, tabiin ve diğerlerinin sözlerini ve öncekilerden … Devamını Oku