Oruç keffareti konusunda bunda önceki iki yazıda meseleyi özetlemeye çalıştım. Konuyla ilgili olarak okuyucu sorusunda yer alan diğer hususlara gelince, bunları da maddeler halinde özetleyeyim: “Oruç keffareti hakkında fetva veren ulema, Ahmed b. Hanbel‘in el-Müsned‘indeki rivayeti görseydi o fetvayı vermezdi” diyenler, farkında olarak veya olmayarak boylarından büyük konuşan kimselerdir. Böyle bir müddeanın arkasında durabilmek için, ulemanın bahse konu rivayetten habersiz olduğunu net bir şekilde ortaya koymak ve mesela İmam Mâlik‘in bizzat kendisinin rivayet ettiği (bkz. el-Muvatta, “Sıyâm”, … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-13 Oruç Kefareti – 2
Bir önceki yazıda işaret ettiğim hadiste Efendimiz (s.a.v)’in, Ramazan orucunu –cinsel temasta bulunmak suretiyle– bozan sahabîye, keffaret olarak üç yol gösterdiğini (sırasıyla “köle azadı“, “iki ay oruç” ve “60 fakiri doyurma“) görmüştük. Asıl meseleye geçmeden önce okuyucu sorusundaki “çelişki” meselesine değinmekte fayda var. Efendimiz (s.a.v)’in, o sahabîye gösterdiği keffaret yollarından birisinin de “kurban kesmek” olduğunu zikreden rivayetler zayıftır. İmam Mâlik‘in el-Muvatta‘da Sa’îd b. el-Müseyyeb‘den naklettiği rivayet hem mürseldir (aradaki sahabî ravi atlanmıştır), hem de İbnu’l-Müseyyeb bu lafzı … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-12 Oruç Keffareti-I
Soru: Kasten oruç bozanlar için 60 gün keffaret orucu var mıdır? Böylesi önemli bir hüküm neden Kur’an’da yok? (Oruç keffareti konusunda) alimler arasında çok büyük ihtilaflar var. Hanefî ve Malikî mezhebinde cinsel temas ve yeme-içme keffareti gerektirirken Şafiî, Hanbelî ve Şiiler’de yalnız cinsel temas keffareti gerektiriyor. Malum, bir insanın 60 gün oruç tutmasıyla tutmaması arasında dağlar kadar fark var. Bazılarına göre de keffaret yok. (Said b. Cübeyr, Katade, İbrahim en-Nehaî bu görüşteymiş. Ayrıca Mustafa İslamoğlu, Musa Carullah … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-11 Mehdi İle İlgili Rivayetler-3
Müslümanlar’ın “Mehdi” inancı ile diğer din mensuplarının “Mesih” inancı arasında paralellik kurma eğiliminde olanlara bazı hatırlatmalar yaparak bu meseleyi noktalayacağım. Bir önceki yazıda Mehdi ile ilgili rivayetlerin Ehl-i Kitab‘ın kitaplarından devşirilerek hadisleştirildiğini söyleyebilmek için, Hadis imamlarının yaşadığı –dolayısıyla bu rivayetlerin tedvin/tasnif edildiği– dönemde böyle bir “payanda”ya (!) niçin ihtiyaç duymuş olabileceği sorusunun cevap beklediğini belirtmiştim. Soruyu devam ettirelim: Diyelim ki bu rivayetler Sahabe döneminde veya Hadis imamlarına gelene kadar aradaki halkaları teşkil edenlerin yaşadığı dönemlerde uydurulmuştur. İyi … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-10 Mehdi İle İlgili Rivayetler-2
Hristiyanlar’ın Mesih inancı, detaylarda büyük ölçüde Yahudiliğin tesiri altında gelişmiştir. Bununla birlikte onların Mesih anlayışı ile Yahudiler’inki arasında 3 esaslı fark vardır: Hristiyanlar‘a göre Mesih, Hz. İsa (a.s)’dır. O çarmıha gerildikten sonra ölmüş, üç gün sonra dirilerek göğe çıkmış ve “Baba”nın sağına oturmuştur. Kıyamete yakın tekrar gelecek (ric’at: öldükten sonra dünyaya tekrar gelme) ve görevini tamamlayacaktır. Hristiyanlar‘a göre Mesih, kıyametin habercisi ve öbür dünya hükümranlığının sembolü iken, Yahudiler’e göre tamamen dünyevî bir iktidarın gerçekleştiricisi olacaktır. Hristiyanlar’a göre … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-9 Mehdi İle İlgili Rivayetler-I
Soru: “Bazı alimlere göre Mehdi (inancı) Yahudi kaynaklı. Gerçekten bazı araştırmalar sonucu Yahudiler’de Mehdi inancının çok kuvvetli olduğunu gördüm. Alimler bundan dolayı bu inanışın Yahudiler’den İslam’a geçtiğini söylüyorlar. Bu konuda fikriniz ve düşünceniz nedir?” Cevap: “Beklenen Mehdi” inancının sadece Yahudilik‘te değil, Sümerler‘den itibaren pek çok kültür ve dinde rastlanan bir husus olduğunun ileri sürüldüğünü biliyoruz. Bunun böyle olması normaldir. Zira geleceğe ümitle bakma eğilim ve arzusu, birey ve toplumların ayakta kalmasını temin eden en önemli moral kaynaklardan … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-8 Bir “Hadis”-2
Salı günkü yazıda tam metnini verdiğim rivayeti çoğu okuyucunun daha önce gördüğünü tahmin ediyorum. Bundan epeyce bir süre önce Millî Gazete‘de bu köşenin münavebeli yazarı muhterem Burhan Bozgeyik tarafından zikredilmişti. Daha sonra bir internet sitesinde de aynı rivayet karşıma çıktı. İlk okuduğum günden bu yana izini sürüyor olmama rağmen doğrusunu isterseniz ne Kelde (Kelede?) b. Zeyd ismine, ne de Esme’l (Esne’l?) Mesâlik li Eyyâmi’l-Mehdiyyi’l-Melik li Külli’d-Dünyâ bi Emrillâhi’l-Mâlik isimli bir esere rastlayabildim. Elimin altındaki rical, tarih ve … Devamını Oku
Bir “Hadis”
“Bir rivayette Ebu Hureyre vefat edeceğini hissettiği vakitte ilmi ketmetmiş olmaktan korkarak etrafındakilere şöyle dedi: Resul-i Ekrem’den (A.S.M.) öğrendiğim Ahir zamanda vukua gelecek harblerle alakalı haberleri size bildireyim mi? Onlar: ‘Evet bize haber ver. Bunda bir beis yoktur Allah seni hayırla mükafatlandırsın’ dediler. Bundan sonra Ebu Hureyre sözüne devâm ederek dedi ki: ‘Hicretten bin üç yüz (1300) sene sonraki akidlerden birkaç akid say. O vakit Rumların meliki bütün dünya ile harb etmek ister. Allahu Teala da o … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-6 Namaz Kılmayan Dinden Çıkar Mı? – 2
Önemine binaen bu konuya bugün de devam edeceğim. Daha önce de değişik vesilelerle vurgulamaya çalıştığım gibi “Ehl-i re’y“, “Ehl-i Hadis” gibi nitelemeler, kastedilen kesimlerin homojenitesini anlatmaz. Bir diğer deyişle bu tabirlerin tam olarak neyi ve kimi anlattığı konusunda kesin sınırlar çizmek oldukça zordur. Bir bakış açısına göre “Ehl-i re’y“den sayılan bir alim, bir başka bakış açısına göre pekala “Ehl-i Hadis” arasında telakki edilebilmektedir. Öyleyse bu tabirleri kullanırken, mutlak ve genel geçer olguları anlatmadıklarını, bunların ancak bir takım … Devamını Oku
Okuyucu Soruları-5 Namaz Kılmayan Dinden Çıkar Mı?
Namazın ehemmiyetini vurgulayan pek çok ayet ve hadis yanında, bu temel ibadetin terki ile küfür arasında irtibat kuran rivayetler sebebiyle namazı terk eden kimsenin kâfir olacağı tarih boyunca birçok kesim ve kimse tarafından söylenmiştir. Özellikle Ehl-i Hadis‘in bir kısmı, –önemli detayları bulunduğu için burada söz konusu edilemeyecek kadar geniş ve hassas olan– iman-amel münasebeti konusunda “amel imanın parçasıdır” tarzında formüle edebileceğimiz görüşü benimsedikleri için namaz kılmayan kimsenin, “imanın aslından olan” bir temeli ihmal ettiği için küfre düşeceğini … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2