“Bu rivayet şu hususu sarih olarak ifade etmektedir: Takdir (mahlûkatın mukadderatının tayin ve yazılması) Arş’ın yaratılmasından sonra, Kalem’in ilk yaratıldığı esnada vaki olmuştur. Zira Ubâde b. Es-Sâmit (R.A.)’ten Hz. Peygamberin (S.A.V.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: `Allah’ın ilk yarattığı şey Kalem’dir. (Kalem’i yaratınca Allah Teala ona) `Yaz’ buyurdu. Kalem, `Ne yazayım?’ dedi. Allah Teala, `Her şeyin miktarını/kaderini yaz’ buyurdu. Bunu et-Tirmizî rivayet etmiş ve sahih olduğunu belirtmiştir. Ancak Ebû Rezîn el-Ukaylî rivayeti olarak gelen ve İmam Ahmed ve … Devamını Oku
“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi-6
İmam es-Sübkî’nin, Ali el-Karî tarafından kısaca ve anlam olarak aktarılan görüşlerini –önemine binaen– kendi ifadeleriyle ve tam olarak aktardıktan sonra Ali el-Karî’nin söylediklerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. el-Karî, İmam es-Sübkî’nin, daha önce geçen, “(…) Bu sebeple ahirette bütün peygamberler O’nun sancağı altında toplanacaktır. Bu dünyada da öyledir. İsra gecesi onlara imam olup namaz kıldırmıştır” tarzındaki ifadesini zikrettikten sonra sözlerini şöyle sürdürür: “Ben derim ki: İmam Fahuddîn er-Râzî’nin, ‘Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkan’ı indirenin şanı yücedir’ … Devamını Oku
“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi – 5
İmam es-Sübkî’nin konu hakkında söylediklerini bugün tamamlamış olacağız: “… Bu sebeple Hz. Peygamber (S.A.V.)’in nübüvvet ve risaleti (diğer peygamberlere göre) daha umumî, daha şumullü ve daha büyüktür. O’nun şeriatı, diğer peygamberlerin şeriatlarıyla temel noktalarda ittifak halindedir. Çünkü temel hususlar (peygamberden peygambere ve şeriattan şeriata) değişmez. İhtilafın söz konusu olabileceği fer’î konularda Hz. Peygamber (S.A.V.)’in şeriatının diğerlerine tekaddümü ise ya tahsis veya nesh kabilindendir. Yahut tahsis de nesh de söz konusu değildir; Hz. Peygamber (S.A.V.)’in şeriatı, geçmiş zamanlarda … Devamını Oku
“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi-4
İmam es-Sübkî’nin konu hakkındaki ifadelerine alıntılamaya devam ediyoruz: “Bunlar iki mertebedir ki, ilki bürhanla bilinir; ikincisi ise gören gözlere ayandır. Bu iki mertebe arasında yüce Allah’ın fiillerinden oluşan ve O’nun ihtiyarıyla meydana gelen vasıtalar vardır. Bunlardan bir kısmı meydana geldiğinde, bir kısmı ise daha sonra mahlûkatın bir kısmına zahir olur. Yine bunlardan bir kısmı da vardır ki, mahlûkattan herhangi birisine zahir olmasa da, onunla söz konusu mahal için bir kemal hâsıl olur. Bu da ikiye ayrılır: Yaratıldığında … Devamını Oku
“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi-3
Hz. Âdem (A.S.) “ruh ile beden arasında”yken, yani yaratılış süreci tamamlanmamışken Efendimiz (S.A.V.)’in peygamber olması ne demektir? O süreçte Efendimiz (S.A.V.)’in ne ruhu ne bedeni varlık âlemine çıkarılmıştır! Böyleyken “nübüvvet” vasfının mahalli neresidir? Konuyla ilgili olarak İmam es-Sübkî’den alıntıya revam ediyoruz: “(…) Dolayısıyla bunun (Efendimiz (S.A.V.)’in nübüvvetinin, E.S.) kaçınılmaz olarak o vakit mana olarak sabit bulunmuş olması gerekir. Bundan maksat Efendimiz (S.A.V.)’in nübüvvetinin ilm-i ilahîde “ileride olacak” bir husus olarak bilinmesi olsaydı, Hz. Âdem (A.S.) ruh ile … Devamını Oku
“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi-2
Bir önceki yazıda Ali el-Karî’nin, “Hakikat-i Muhammediyye” konusunda İmam es-Sübkî’den yaptığı alıntıyı görmüştük. Ali el-Karî, o alıntının ardından el-Kastallânî’den iktibas ettiği ifadelerle konuyu anlatmaya devam ediyordu. Söz konusu iktibasa devam edeceğim. Ama önce İmam Takiyüddîn es-Sübkî’den yaptığı alıntı üzerinde bir miktar durmak istiyorum. el-Karî’nin alıntıladığı ifadeler, İmam es-Sübkî’nin Fetâvâ’sında geçiyor. Ancak el-Karî’nin, alıntıyı harfi harfine değil, bazı tasarruflarla ve muhtasar olarak aktardığı anlaşılıyor. İmam es-Sübkî’nin konuyla ilgili tespitleri son derece önemli olduğu için olduğu gibi aktarmakta büyük … Devamını Oku
“Levlâke” Rivayeti ve “Nur-u Muhammedî” Meselesi-1
Geçen hafta, “Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım” anlamındaki söz üzerinde dururken bu sözün “hadis” olarak sabit olmadığını, ancak anlamının doğru olduğunu söyleyen alimler bulunduğunu belirtmiştim. Ali el-Karî, el-Mevridu’r-Revî fi’l-Mevlidi’n-Nebevî isimli risalesinde konuyla ilgili oldukça dikkat çekici şeyler söyler. Evvela “Adem su ile çamur arasındayken ben nebi idim” rivayetini zikredip, “Her ne kadar bazı Hadis hafızları, “Bu rivayeti bu lafızla bulamadık” demişse de, manası sahih tariklerle gelmiştir.” Bu çerçevede el-Karî, “Adem ruh ile ceset arasındayken ben nebi idim” hadisini … Devamını Oku
Hangi Ehl-i Sünnet?
Akide’nin kuru ve fonksiyonsuz bir “kabul ve redler manzumesi” değil, tam anlamıyla bir “Din telakkisi” olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Yani kişinin itikadî kabul ve redleri, onun Din’den ne anladığını ya da Din’i nasıl tarif ettiğini de ele verir. Dolayısıyla akidevî çizgi olarak mesela Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in tavır ve tarzını benimsediğini söyleyen bir kimsenin Din anlayışı ile çağdaş bir bid’at mezhep olan Modernizm’i benimseyen kimsenin Din anlayışı ve bu iki anlayışın dinî pratiklere yansıma biçimleri arasında farklılıklar olması … Devamını Oku
Tasavvuf “Mesele”si
Rıhle –bir hayli gecikmeyle– inşaallah bu hafta çıkacak olan 14. sayısında Tasavvuf’u dosya konusu yaptı. Bu sayıya dercedemediğimiz yazıları, 15. sayının dosya konusunu “Tasavvuf-2” şeklinde koyup orada okuyucuya sunmuş olacağız inşaallah. Tasavvuf bu Ümmetin en temel varoluş alanlarından biridir. İslam coğrafyasını bir uçtan ötekine dolaşın, Tasavvuf’un izlerini görürsünüz. İster Endülüs’e gidin ister Orta Asya’ya, ister Afrika’ya uzanın ister Orta Doğu’ya, İslam coğrafyasının her karışında Tasavvuf’un rengini, tadını, kokusunu hissedersiniz. Sarayda da karşınıza çıkar, en ücra köyde de. … Devamını Oku
Maide-117 Ve Nüzul-İ İsa (as) – 4
Abdülaziz Bayındır’ın, benim nüzul-i İsa (a.s) meselesi bağlamında 5/el-Mâide, 117. ayetini “gizlediğim” şeklindeki iddiası üzerinde durarak bu seriye son vereceğim. Önce bir nokta üzerinde duralım: 2/el-Bakara, 159. ayeti, Kitap’ta indirilen “beyyinât” ve “hüdâ”yı insanlardan gizleyenlerin laneti hak ettiklerini haber vermektedir. Peki ben “beyyinât” ve “hüdâ”yı nasıl gizlemişim? Abdülaziz Bayındır’ın iddiasına göre, Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü meselesi üzerinde dururken 5/el-Mâide, 117. ayetini gündeme getirmemiş olmak, onu gizlemek oluyor! Allah Teala’nın indirdiği beyyinât ve hüdâ’yı gizleyenler laneti hak ettiğine, … Devamını Oku