Kur’an’ın, üzerine yazılı bulunduğu çeşitli yazı malzemelerinden derlenip “Mushaf” haline getirilmesi ve ardından çoğaltılması, Sünnet’in titiz bir şekilde gelecek kuşaklara aktarılması, İslâm’ın adap ve erkânının, ruh ve kalp disiplininin nesilden nesile intikali hep güzide Sahabe topluluğunun ehliyet, dirayet, basiret ve feragatiyle mümkün olmuştur. Müslüman bilincinde Sahabe kuşağının (Allah hepsinden razı olsun) ayrı ve ayrıcalıklı bir yeri vardır. Günlük sıradan davranışlarımızdan ibadetlerimize ve bilgi kaynakları hiyerarşisindeki kabullerimize kadar hayatımızın her alanında Sahabe’nin derin etkisini görmek şaşırtıcı değildir. İslâmî … Devamını Oku
Peygamber Mirasıyla Var Olmak
Peygambersiz dönemde yaşamak “peygambersiz yaşamak” değildir. Bu, özellikle Ümmet-i Muhammed için son derece önemli bir noktadır. Zira Efendimiz s.a.v., “Size iki şey bırakıyorum; onlara sıkıca sarıldığınız zaman asla yoldan sapmazsınız: Allah’ın Kitabı ve Rasulü’nün sünneti..” buyurmuştur. Müminleri diğer insanlardan ayıran en temel özellik, “istikamet üzere” yürüyor olmalarıdır. Onlara bu farklılığı kazandıran ise, peygamberler silsilesinin tarih boyunca insanlığa hatırlattığı, uygulamalı olarak gösterdiği ve nihayet Son Peygamber s.a.v.’de ekmel seviyesine ulaşan özelliktir: Hayatı “rabbanî” boyutuyla hissetmek ve yaşamak!.. İnsanın … Devamını Oku
Geleceği Görme Masalı: Fal, Kehanet, Astroloji
“Gaybı ancak Allah bilir.” hükmüne rağmen, yarın ne olacağını bilme merakımız bir türlü dinmedi. Allah’ın, gaybî bilgilerden dilediği kadarını yine dilediği kullarına bildirebileceği ilkesi de bu konunun yumuşak karnı oldu. Belki bu yüzden gayb konusuna son noktayı koyma imkanımız olmadı, olamayacak. İhtimal, bu da ilâhi imtihanımızın bir unsuru. Gelecekten ve gayb aleminden bize gerekli olan bilgileri peygamberler bildirdi. Daha fazlası için girişilen arayışları, yolları, yöntemleri anlamak ve değerlendirmek, ancak ilâhi vahyin ışığı altında mümkün. Zaten o ışıkla … Devamını Oku
Sihir, Büyü, Tılsım: Gerçekler ve Efsaneler
İnsan kendisine bahşedilen irade ve imkanları hangi yönde kullandığına bağlı olarak; yaratılmışların zirve noktasına çıkabilir, “eşref-i mahlukât” sıfatını kazanır. Ya da alçaldıkça alçalabilir, “esfel-i sâfilîn” aşağıların aşağısı olur. İnsan rahmanî kudrete de, şeytanî vesveseye de açıktır. Bu güçlerden hangisine meylederse, kişiliği ve eylemleri o doğrultuda şekillenir, çevresine de yine o doğrultuda tesir eder. Terbiye ve tezkiye edilmemiş nefsin toplumu etkileme, nüfuz ve şöhret elde etme, insanları kontrol altında tutma ve yönlendirme gibi eğilimleri vardır. Pek çok kişide … Devamını Oku
Haccın Esrarı
Kâbe, tarihin bir döneminde Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail (ikisine de selam olsun) tarafından taş ve çamurdan inşa edilen dört köşe bir yapı mıdır sadece? O yapı ki tarih içinde birçok defa çeşitli sebeplerle tahrip olmuş, kimi zaman tamir görmüş, kimi zaman temellerine kadar sökülüp yeniden yapılmıştır. Özel bir maksatla, özel bir mekâna, özel bir zamanda yapılan yolculuktur Hac… Ziyaret edilen yer, gerek iklim gerekse tabiat güzelliği bakımından başka bölgelere kıyasla çok da cazip değildir doğrusu. … Devamını Oku
Modern Çağın Fetvacıları
Şimdi artık fetva verilirken delilin kuvvetine bakılmıyor. Kimse söylediklerinin Kur’an’a, Sünnet’e, İcma’a ve Kıyas’a, dolayısıyla Allah Tealâ’nın rızasına uygun olup olmadığını dikkate almıyor, araştırmıyor. Dikkate alınan tek bir husus var: Çağdaş değer yargılarıyla çelişmemek… Fetva vermek, fetva soran kişiye, sorduğu meselenin dinî hükmünü bildirmek demektir. Hüküm doğrudan doğruya dine mal edildiği için fetva verme işi son derece hassas ve risklidir. Bu itibarla fetva ile hükme bağlanan, daha doğrusu hükmü karşı tarafa bildirilen mesele sağlam delillere dayalı olmalıdır. … Devamını Oku
İçimize Ayrılık Ateşi Düşmesin
Uzak ve yakın tarihimiz şahit ki, bir ve beraber olduğumuzda bileğimizi bükebilecek kimse çıkmadı. Bir taraftan nice zaferlere imza atarken, diğer taraftan kültür ve medeniyet değerlerimizle dünyaya insanlık öğrettik. Ne zaman aramıza tefrika ve ayrılık girmişse ateşlere dü ştük, ağır bedeller ödedik. Hele de bir Allah’a, aynı Peygamber’e, aynı mübarek Kitab’a inanan müslümanlar olarak kendi kendimizi zayıflattığımızda, bütün yeryüzünde güzellikler soldu, insanlık yolunu kaybetti. Bizi Cenab-ı Hak yeryüzünün, insanlığın şahitleri olarak vasıflandırdı. Bizim güçsüzlüğümüz hakkın, adaletin zayıflaması … Devamını Oku
Sünnet Mi, Gelenek Mi?
Müsteşrikler[1]Müsteşrik: Oryantalist, İslâm üzerine araştırma yapan gayrimüslim ilim adamı., Batı dillerinde yaptıkları İslâmiyat çalışmalarında “Sünnet” ve “Hadis”i “ tradition ” (gelenek) kelimesi ile ifade ettiler. Bu, onların, Sünnet ve Hadis’i (tıpkı kendi geçmişlerinde olduğu gibi) Rasul -i Ekrem s.a.v. Efendimiz’den sonra gelenlerin O’na atfettiği ve fakat aslında O’na ait olmayan bir yığın söz ve uygulamalar olarak ya da toplumun zaman içinde oluşturduğu örf, an’ane , adetlerle aynı özelliğe sahip, onlardan farklı ve üstün bir yanı bulunmayan bir … Devamını Oku
Dinlerarası Diyalog ve Misyonerlik Faaliyetleri
Özellikle son yıllarda ülkemizin değişmez gündem maddeleri arasında kendisine sağlam bir yer edinen dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri, orta ve uzun vadede ülkenin geleceği üzerinde kalıcı ciddi etkiler yapabilecek tabiatı dolayısıyla, karşı karşıya bulunduğumuz handikaplar listesinin başlarına, hatta en başına yerleştirilmelidir. Zira söz konusu faaliyetler, ülkemizi ve insanımızı “din” ve “kültür” gibi temel varoluş alanlarında zayıflatmayı, kuşatmayı ve son tahlilde teslim almayı hedeflemekte, bu hedefe ulaşabilmek için başta siyaset ve ekonomi olmak üzere birçok enstrümanı etkin biçimde … Devamını Oku
Dünya Hiç Muvahhidsiz Kalmadı
İnsanoğlunun dünya macerası hep zik-zaklarla dolu olmuştur. Bir rivayete göre 124 bin, bir başka rivayete göre de 224 bin peygamber, başını her zaman derde sokan insanlığın elinden müşfik bir öğretmen edasıyla tutup, sahil-i selamete çıkarmak için didinip durmuştur. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem a.s. dönemi, yeryüzüne inkâr ve şirk gölgesinin düşmediği ilk kutlu dönemdir. Kabil, kıskançlık ve nefsî heva uğruna kardeşi Habil’i öldürene kadar haksızlık ve zulüm de görülmemişti dünyada. Hiç kesintiye uğramayan peygamberler silsilesinde … Devamını Oku