İdeoloji Mağdurları

Ebubekir Sifil2011, Ekim 2011, Gazete Yazıları

Hafta içi TV 5’ten gelen kardeşimizle Daru’l-Hikme’de uzun bir mülakat yaptık. Arap Baharı, Amerikan Baharı, Kürt Meselesi… gibi başlıkları konuştuğumuz programı sanıyorum kısım kısım veriyorlar. Orada da altını çizmeye çalışmıştım; Türkiye’nin problemlerinin kahir ekseriyeti sistemi kuran mantıktan kaynaklanıyor. 600 yıllık bir tecrübe ve 1000 yıllık aidiyetler konusunda son derece keskin bir edayla sergilenen “redd-i miras” tavrı, elbette pek çok alanda travmalara yol açacaktı. Kürt meselesi için de bu söylediğim aynıyla geçerlidir. Ulus devlet modeli üzerine bir de … Devamını Oku

İhtiras

Ebubekir Sifil2011, Ekim 2011, Gazete Yazıları

“İnsanın en büyük düşmanı nedir?” sorusuna birçok açıdan farklı cevaplar verilebilir. Bana öyle geliyor ki, en doğru –ve diğerlerini de bir şekilde içeren– cevap, bu yazının başlığını teşkil eden kelimenin müfadıdır. İnsanın, elinde olanı elde bulundurmaya devam veya elinde bulunmasını istediği şeyi elde etme konusunda gösterdiği normal dışı arzu ve tutku, bir süre sonra kişi ile o şey arasında bir “bağlılık” hatta “bağımlılık” ilişkisi oluşmasına sebebiyet veriyor. Sonunda insan, adeta değerli ve anlamlı olan herşeyi ona bağlayarak … Devamını Oku

Daru’l-Hikme Seminerleri

Ebubekir Sifil2011, Ekim 2011, Gazete Yazıları

“Bilme” isteği insanî/fıtrî bir husus. İnsan teklife muhatap kılınmış/layık görülmüş varlık olarak var kılınış amacına uygun davranmanın imkânını ancak “bilme” güdüsü ile elde edebiliyor. En temel mükellefiyetlerimizi dahi “bilmeden” yerine getiremiyoruz. Buraya kadar problem yok. Problem buradan sonra başlıyor. İnsan, özellikle de modern dünyada var olma mücadelesi veren Müslüman, neyi, nasıl, ne ölçüde bilmesi gerektiği konusunda sağlaması yapılmış bir kanaate sahip değilse, “bilme” güdüsü başı sonu belirsiz bir serüvene dönüşecektir kaçınılmaz olarak. Bu serüvenin sonunda ne mi … Devamını Oku

Sevinemedik!..

Ebubekir Sifil2011, Ekim 2011, Gazete Yazıları

2006’dan bu yana HAMAS’ın elinde bulunan Gilat Şalit isimli İsrailli askere karşılık İsrail hapishanelerinde bulunan 1000’in üzerindeki Filistinli mahkûmun serbest bırakılması konusunda anlaşma sağlandığı haberi genel olarak sevinçle karşılandı. HAMAS sözcüsü anlaşmayı “zafer” olarak nitelemiş. İsrail’in böyle bir anlaşmayı kabullenmek zorunda kalması dolayımında bu duygunun Filistin konusunda hassasiyet sahibi herkes ve her kesim tarafından paylaşıldığını söylemek gerçeğin ifadesi olacak. Kurulduğu günden bu yana hiçbir görüşünden geri adım atmayan, hiçbir girişiminden nedamet izhar etmeyen “burnu havada” bir İsrail … Devamını Oku

Özdemir İnce Nerede Yaşıyor?-2

Ebubekir Sifil2011, Ekim 2011, Gazete Yazıları

Özdemir İnce gibilerin hoşuna gitse de gitmese de bu ülke vatandaşlarının kahir ekseriyeti Müslümandır. Müslümanların İslam’la ilişkisini, Hristiyanların veya başka din mensuplarının kendi dinleriyle ilişkisine benzetmek, meseleyi böyle algılama ısrarında olmak yanılgıdan ve sukut-i hayalden başka bir şey getirmez! İslam modernistlerinin veya “Din’de reform/Dinî yenilenme” taraftarlarının anlayamadığı da burası. Şurada burada lokal hareketler/oluşumlar vücut bulmuş ve Cemaleddin Efganî veya Musa Carullah Bigiyef gibi isimlere “İslam’ın Lutheri” gibi yaftalarla büyük umutlar bağlanmış olsa da, bu dinin “çakma Luhter”ler … Devamını Oku

Abdullah b. Sebe’ Hayal mi Hakikat mi?-1

Ebubekir Sifil2011, 2011 Yılı, Ekim 2011, Ekim Ayı 2011 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Soru (…) Abdullah b. Sebe hakkındaki ihtilafın durumu nedir? Yani böyle biri var mı yok mu? Ayrıca Hz Ali’nin ilah olduğunu söyleyenleri yakması olayı da sahih mi? Hocam aydınlatırsanız çok teşekkür ederim. Cevap Abdullah b. Sebe’ isimli bir şahsın aslında hiç var olmadığı, onun ismi etrafında nakledile gelen olayların tamamının kurgudan ibaret olduğu, bir kısım araştırmacılarla İmamiye Şiası’na mensup bazı kimseler tarafından son zamanlarda ortaya atılmış bir iddiadır. Bu iddianın ortaya atılış sebebi, Şia dediğimiz yapı içindeki … Devamını Oku

Özdemir İnce Nerede Yaşıyor?-1

Ebubekir Sifil2011, Ekim 2011, Gazete Yazıları

Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker, bir TCDD görevlisinin, “bayan yanı” olduğu gerekçesiyle bir grup gence bilet satmadığı şeklindeki haberden hareketle “Ülke yönetiminde biz söz sahibi olsaydık o memur hakkında “vatandaşın anayasal seyahat hürriyetini gasp etmekten” derhal soruşturma açardık. Siz hâlâ teokrasinin Meclis oylaması sonrası Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla geleceğini mi sanıyorsunuz?” demiş. Özdemir İnce Hürriyet’teki “Teokrasi Yasayla Gelmez” başlıklı köşe yazısında (28 Eylül Çarşamba), bu haberi zikrettikten sonra bunun ender rastlanan bir olay olmadığını söylüyor ve benzer … Devamını Oku

“Mayınlı Alan”

Ebubekir Sifil2011, Eylül 2011, Gazete Yazıları

Fikirlerinden ve sayısı 50’yi geçen kitaplarından başka bir eylemi olmayan bir adam… Silahlı terör örgüt kurmak suçundan müebbete mahkûm. Ortada ne örgüt var, ne hiyerarşik bir yapı. Ortada bir suç varsa eğer, “suçun şahsiliği” ilkesi, suçun faili/failleri ile sınırlı bir müeyyideyi öngörür. Onu müebbete mahkûm eden hakim, fikirlerinden etkilenip eylem yapan insanların sorumluluğunu ona yükleyen bir yaklaşım sergilemiş. “Hiyerarşi yok, eylem yok, eylem talimatı yok, tanışıklık yok… Buna rağmen ‘olsa olsa budur’ mantığı üzerine bina edilen bir … Devamını Oku

İçki İçenin Namazı, Tavla ve Satranç-3

Ebubekir Sifil2011, Eylül 2011, Gazete Yazıları

Okuyucu sorusunun son kısmı tavla ve satranç oynamanın hükmüyle ilgiliydi. Bu yazıyı da bu noktaya tahsis edeceğim. Tavla oynamanın hükmü: Tavla oynamaktan sakındıran sahih hadisler vardır. Ezcümle Efendimiz (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Tavla oynayan, Allah’a ve Resulü’ne isyan etmiştir.”[1]el-Muvatta, “Câmi’”, 49, Ebû Dâvud, “Edeb”, 64, İbn Mâce, “Edeb”, 43, Ahmed b. Hanbel, IV, 394, 7, 400… Yine şöyle buyurduğu mervidir: “Tavla oynayan kimse elini domuz etine ve kanına bulamış gibidir.”[2]Müslim, “Şi’r”, 10; Ebû Dâvud, “Edeb”, 64, İbn … Devamını Oku

“Anlamak” ve “Yorumlamak”

Ebubekir Sifil2011, Eylül 2011, Gazete Yazıları

Bizim Kur’an ve Sünnet’e yaklaşımımız, onları, elimizden tutup bizi sahil-i selamete çıkaran birer “delil/rehber” kabul etmek şeklindedir. Bu cümleye itiraz eden çıkmaz da, buradaki “delalet” meselesinin mahiyeti söz konusu olduğunda anlayış ve yaklaşımların birbirinden ayrılmaya başladığını görürüz. Bir yaklaşım, “nötr bir zihne Kur’an ve Sünnet ne diyorsa, aslolan odur” derken, diğer bir yaklaşım, tarihselliği ve maksadını aşmış “makasıd” anlayışını öne çıkartır. Söz gelimi, aile kurumunu oluşturan bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak, eş ve çocukların kimseye muhtaç olmadan geçinmelerini temin … Devamını Oku