Başörtüsü

Ebubekir Sifil2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005

Bir önceki yazıda zikrettiğim sorulardan ikincisi başörtüsü meselesinde yaşadığımız bir ikilemi dile getiriyordu: Eşinize bayan doktor arıyorsunuz. Kızlarımız başlarını açıp okumazsa bayan doktoru nereden bulacaksınız? Ölüm ile sıtma arasında tercihe zorlanmak… Buna mecbur muyuz? Sorunun yanlış sorulmasına itiraz etmediğimiz takdirde evet. Peki sorunun “doğrusu” ne? Türkiye‘de başörtülü doktor bulmak, Tıp Fakültesi’ne giden kızlarımızın başlarını açmalarına mı bağlıdır? Bunun başkaca mümkünü yok mudur? Bana kalırsa bu noktada başörtüsü gibi bir gündemi bulunan müslümanlar bir “samimiyet sınavı”ndan geçiyor. Her … Devamını Oku

“Zaman Tarikat Zamanı Değil”

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Gazete Yazıları, Nisan 2005, Nisan Ayı 2005 OS, Okuyucu Soruları

“Okuyucu Soruları”na ara vermiştim. Ama internet üzerinden gelen sorular bitmek bilmiyor. Hatta “artık yetişemiyorum” desem yalan olmaz… Bir de soru soran kardeşlerim “en kısa zamanda” cevap isteyince trafik iyice karışıyor. Bizde de Osmanlı Şeyhülislamları gibi her soruya anında cevap verecek kudret ve birikim olmadığı için zaman zaman soru sahibi kardeşlerim uzun süre beklemek durumunda kalıyor. Bu kardeşlerimden helallık diliyorum… Bu satırları yazarken aklıma el-Muhibbî‘nin “Hulâsatu’l-Eser“inde (IV, 168) anlattığı bir olay geldi. Önce teberrüken ona zikredeyim: Sultan III. … Devamını Oku

Güneş Kültü ve Namaz Vakitleri-2

Ebubekir Sifil2004, 2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005

Bir önceki yazıda namaz vakitlerinin tesbitinde güneşe tapanların ibadet saatlerinin gözetildiği tesbitine itiraz etmiş ve şöyle demiştim: “Namaz kılmanın yasaklandığı vakitlerin, güneşe tapanların ibadet saatleri dikkate alınarak tesbit edildiğini söyleyebilmek için, öncelikli olarak bunu açık ve kesin bir şekilde gösteren delil bulunmalıdır. Böyle bir delilin bulunmadığı ise, yukarıda alıntılanan ifadelerden rahatlıkla anlaşılmaktadır. Zira müellifin konu hakkında söyledikleri, öncelikle yine kendi kurgusuna istinat etmekte, ikincil olarak da İslam alimlerinin konuyla ilgili tesbitine atıf yapılmaktadır..” Soru sahibi kardeşim beni … Devamını Oku

Güneş Kültü ve Namaz Vakitleri-1

Ebubekir Sifil2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005

Erzurum‘dan yazan Selim Aztekin kardeşim, “Hadis Tetkikleri Dergisi“nin ilk sayısında yer alan bir yazıda tanıtımı yapılan bir Doktora tezinden (Nevzat Tartı, “Hadislerin Tarihsel Boyutu“, Erzurum-2001) uzun bir alıntı yapmış ve ardından iki soru yöneltmiş. Önemli bulduğum için konuyu buraya taşımayı uygun gördüm: Nevzat Tartı‘nın mezkûr tezini okuma imkânım olmadığı için vereceğim cevaplar sadece soruda alıntılanan kısımla sınırlı olacak. Dolayısıyla burada bu eksiklikten kaynaklanan yanlışlıklar olursa, Tartı’dan peşinen özür ve helallık dilediğimi, herhangi bir izah ve düzeltme göndermesi … Devamını Oku

Tasavvuf ve Pasifizasyon-4

Ebubekir Sifil[dosya], Gazete Yazıları, Tasavvuf Dosyası

Üzerinde konuştuğumuz meselenin, bu köşede hall-u fasl edilemeyecek kadar geniş olduğunun farkında bulunmakla birlikte, serinin bu son yazısında temas edeceğim bir-iki noktanın, önceki yazılarla birlikte ele alındığında Tasavvuf hakkındaki önyargılardan veya bilgi eksikliğinden kaynaklanan kimi olumsuz değerlendirmelerin bir kere daha gözden geçirilmesine vesile olacağını umarım. Cihad‘ın mana ve maksadında mündemiç olan “İslam‘ın kitlelere ulaştırılması” görevi, temelde bir “tebliğ ve davet” işidir. Tasavvuf ehlinin, tarih boyunca gezgin sufiler, ribatlar ve tekkeler vasıtasıyla bu bağlamda icra ettiği fonksiyon ise … Devamını Oku

Tasavvuf ve Pasifizasyon-3

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005, Tasavvuf Dosyası

Tasavvuf ehlinin, toplumun sadece ruhî ve ahlakî eğitimine katkıda bulunmakla kalmayıp, aynı zamanda, yeri geldiğinde düşmanla savaşa (cihada) da fiilî olarak katıldığını gösteren pek çok örnek vardır. Bugün bunlara dair bazı örnekler zikredeceğim. Okuyacağınız isimlerden birçoğu, sınır boylarında bulunan “ribat“larda yaşamış, bir yandan mücahidleri teşci ederek savaşa hazırlarken, bir yandan da onların ruhî hayatlarının inkişafına gayret göstermişlerdir. Hâtem el-Asamm: Katıldığı bir seferde, bir dağ üzerinde nöbet tutarken hayatını kaybetmiştir. Seriyy es-Sekatî: “Ey iman edenler! Sabredin, (düşman karşısında) … Devamını Oku

Tasavvuf ve Pasifizasyon-2

Ebubekir Sifil[dosya], 2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005, Tasavvuf Dosyası, Uncategorized

Tasavvuf‘un, müntesiplerini hayattan koparması şöyle dursun, hayatın merkezinde yer aldığı ve müntesipleri vasıtasıyla toplumsal dokunun adeta bütün hücrelerine nüfuz ettiği, Tabakat kitaplarının, İslam Sanat ve Medeniyet Tarihi sahasıyla ilgili eserlerin gözden geçirilmesiyle kolayca ulaşılabilecek bir hakikat iken, Tasavvuf‘un bireyi ve toplumu tembelliğe, hayata sırt çevirmeye, atalet ve miskinliğe sevk ettiği iddiası bilgisizlikten değilse, olayı bir “bütün” olarak görememe kusurundan kaynaklanmaktadır. Özellikle bu topraklarda böyle “miyop” bir anlayışın neşv-ü nema bulması, kendi tarihimize yabancılığımızın ifadesinden başka bir şey … Devamını Oku

Tasavvuf ve Pasifizasyon-1

Ebubekir Sifil2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005

E-posta adresime gelen maillerin önemli bir bölümü, başlıkta ifade etmeye çalıştığım hususu soruyor. Tasavvuf insanları dünyadan uzaklaştırmakla hayata ve topluma ilgisiz mi kılıyor, Tasavvuf ehli olarak bilinen insanların mesela cihada iştirak ettiği vaki midir?… Bu soruya, Osmanlı‘nın kuruluşundan itibaren fetihlerin öncü kuvveti olmuş gazi dervişleri, Senûsiyye hareketini, Hindistan‘lı Rabbânî alimlerin ya da Şeyh Şamil‘in cihadı gibi harc-ı alem örnekleri zikrederek kestirmeden cevap verebilirdim. Ancak Tasavvuf hakkındaki bu iddiaların alabildiğine yaygınlık kazanmış olması, bu meselenin –bu köşenin boyutlarının … Devamını Oku

Mezhep ve Din

Ebubekir Sifil2005, Gazete Yazıları, Mart 2005

Epey zamandır, iltizam ettiğim e-posta adresime gelen mesajların tümüne cevap verme ilkesine riayet edemiyorum. Okuyucular, pek çok yazardan “yoğunum” karşılığını almaya alışkın olabilirler ve benim son zamanlardaki tavrımı da bu çerçevede –”es geçme” gerekçesi olarak– değerlendirebilirler. Ama o kardeşlerimin, “meşguliyet ve yoğunluk” kelimelerinin benim için sadece birer “bahane” olmadığını bilmelerini isterim. Gerçekten zaman sıkıntısı yaşıyorum… Bugün, cevabını ertelediğim mesajlardan birini konu edineceğim. Mesaj şöyle: “… Köşenizi ilgi ile okumaya devam ediyorum. Bu köşede uzun yıllar tarzınızı bozmadan … Devamını Oku

Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi Ve Diş Dolgusu Meselesi

Ebubekir Sifil2005, Gazete Yazıları, Mart 2005

2004’ün 29 Temmuz’unda Hanefî mezhebine mensup bir kimsenin diş dolgusu yaptırması halinde bunun mezhebe göre gusle mani bir durum teşkil edip etmeyeceğini soran okuyucuya verdiğim cevapta şöyle demiştim: “… Netice olarak şunu söyleyebiliriz: Hanefî mezhebine mensup bir kimse dişine kaplama veya dolgu yaptırdığı zaman, yaptırdığı bu kaplama veya dolgu asıl diş hükmüne geçer ve Said Nursi merhumun da dediği gibi kaplama veya dolgunun altında kalan asıl diş, “ağzın zahiri” hükmünden çıkar; yıkanmaması guslü iptal etmez…” Bu cevap … Devamını Oku