Bir gün biri hokkabazlığın tarihini yazacak olursa, hiç şüphem yok seni “tarihin en usta hokkabazları” listesinin başına koyacaktır! Gelmiş geçmiş hokkabazların hiç birisi, cehaleti bilgi, yalanı hakikat diye pazarlamada senin yanına bile yaklaşamaz… (Bu yazının PDF nüshasını indirebilirsiniz. İndirmek için buraya tıklayınız.) Hayatın yalan senin; söylediklerin, yazdıkların, anlattıkların, jestlerin, mimiklerin… Utanma hissinden mahrum bırakılmış bir insandan beklenebilecek her anormallik sende; hem de “dip” seviyesinde.. Görmeyi bilenler için “ibretlik”sin! Hadis meselesini hadsizce dolamışsın yine o çatal diline; bir … Devamını Oku
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu’nun Son Numarası
Acemi bir yazar, ilk kitabını tecrübeli bir yazara götürüp incelemesini istemiş. Bir süre sonra heyecanla kanaatini öğrenmek için gittiğinde usta yazar şöyle demiş: “Kitabını okudum. İçinde birçok yeni şey ve birçok hakikat var.” Acemi yazarın heyecanı tam sevince dönüşecekken üstat devam etmiş: “Fakat kitabındaki hakikatlerin hiçbirisi yeni değil, yeni olanların da hiç birisi hakikat değil.”
Tefsir “Piyasası”
Geçtiğimiz günlerden birinde belediye otobüsüyle Daru’l-Hikme’ye giderken bir genç bir süre yüzüme dikkatli dikkatli baktıktan sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti: Afedersiniz, bir şey sorabilir miyim? Tabi, buyurun. Ünlü biri misiniz? Değilim. Olsaydım böyle sormazdınız. Sizi birine benzettim de. ?? Ebubekir bey misiniz? Sizin Mustafa İslamoğlu’na yazdığınız bir tenkit yazısını okumuştum. Öyle mi! Afedersiniz ama, fazla acımasız değil misiniz? Sorum biraz fazla mı “bodoslama” oldu? Sorunuzun bodoslama olması önemli değil. Benim niçin “acımasız” olduğumu düşünüyorsunuz? Eleştirirken sanki … Devamını Oku
“Anlama Problemi”Nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-10
“Hz. Cebraille ilgili olduğu tüm hâl karineleriyle sabit olan Necm Suresi’ndeki “yaklaştı ve eğildi” ayeti, bağlamından koparılarak anlam dönüşümüne tâbi tutulur. Oysaki “yaklaşma” ve “eğilme”, naklen de aklen de Allah’a, lafzi anlamında atfedilemez. Olsa olsa mecazen atfedilebilir. Fakat, müellifi ikna etmemektedir bütün bunlar. O Cebrail’in kastedildiği ayetleri Allah’a atfetmenin ille de bir yolunu bulmak için çırpınır. Bu, “hukuku’l-Mustafa” gereğidir. Bu tezin “hukukullaha” aykırı olup olmadığı âdeta konu haricidir.” (Üç Muhammed, 118) (Vurgular İslamoğlu’na ait.) Bir önceki yazıda … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-9
Hz. Peygamber (s.a.v)’in Miraç’ta Rabbini görüp görmediği konusundaki ihtilaf malum. İslamoğlu bu konuda Kadı Iyâd’ın tavrını şöyle veriyor: “Yazarımız, görme olayını böylesine sınırsız ve serbest bir yaklaşımla tartışıp kendi tezini yukarıda örneğini verdiğimiz rivayetler yardımıyla galip ilân ettikten sonra, tartışmayı görüşme platformuna taşıyor. Yani Hz. Peygamber’in Rabbini baş gözüyle gördüğü tezi yazarımıza göre isbatlanmış bir tezdir…” (Üç Muhammed, 118) Acaba Kadı Iyâd gerçekten bu kanaatte midir? Birlikte okuyalım: “(Allah Teala’nın) görülebilmesinin cevazı konusunda şüphe yoktur. Zira ayetlerde … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-8
Kadı Iyâd’ın eş-Şifâ‘sına yazdığı haşiyede (“zeyl” değil) eş-Şumunnî’nin, “Zekera Muhtâr b. Mahmûd el-Hanefî şârihu’l-Kudûrî ve musannıfu’l-Kunye fî risâletihi’n-Nâsıriyye…” diye başlayıp devam eden cümlesine İslamoğlu şöyle gönderme yapmış: “Ünlü Kuduri’nin şarihi ve el-Kabiyye fi Risaleti’n-Nasıriyye yazarı Muhtar b. Mahmud el-Hanefî…” (Üç Muhammed, 73) İslamoğlu’nun bu kısa cümlede yaptığı iki hatadan biri, kullandığı eş-Şifâ nüshasındaki bir baskı hatasından kaynaklanıyor. Kaybolmaya yüz tutan “rical bilgisi”nin yerini alması beklenen “aşinalığın” bile İslamoğlu’nun semtinden uzak kalması, (tıpkı “Mahled”e “Muhalled”, “Ğunder”e “Ğander”, “Sağânî”ye … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-7
“Şifa sahibi Hz. Peygamber’in beşerliği konusunu ele alırken hayli ikirciklidir: “Onun özellikleri meleklerin özelliklerine benzemekte, değişimden berî bulunmaktadır.” (…) Bu kez içi rahat etmez ve der ki: “Her ne kadar bir bedenleri ve görünür varlıkları var idiyse de, meleklerin özellikleriyle donanmışlardır. (…)” (Üç Muhammed, 78) İslamoğlu bu pasajda parantez içi üç nokta ile verdiğim yerlerde, Kadı Iyâd’ın ifadelerinin orijinalini zikretmiş. Ancak görüldüğü gibi cümleler bağlamdan kopuk verildiği için Kadı Iyâd’ın maksadı tam olarak anlaşılmıyor. İslamoğlu’nun “ikirciklilik” çıkardığı … Devamını Oku
“Anlama Problemi”vden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-6
Bir önceki yazıda İslamoğlu’nun, el-Buhârî ve Müslim’den naklettiği İbn Sayyâd kıssasının sonunda geçen “İn yekunhu felen tusallata aleyhi; ve in lem yekunhu felâ hayre leke fî katlihî” ibaresinin geniş açılımını, ilgili dipnotta nasıl verdiğini görmüştük. Metin kısmında verdiği tercüme ise şöyle: “Eğer o (kendisinde) ise onun aleyhinde hüküm verilmez, eğer o (kendisinde) değilse onu öldürmek senin iyiliğine olmaz.” (Üç Muhammed, 31) Ancak bu çeviride İslamoğlu’nun “atladığı” ve metinle tetabuk etmeyen birkaç “küçük” ayrıntı var: 1) “İn yekunhu … Devamını Oku
“Anlama Problemi”nden Müşteki Bir Yazara Hatırlatmalar-5
es-Süyûtî, el-Hasâisu’l-Kübrâ‘da (II, 464) İbn Mâce’den naklen, Hz. Peygamber (s.a.v)’in oğlu İbrahim ile ilgili –senedinde mecruh bir ravi bulunan– bir rivayete yer vermiştir. İslamoğlu bu rivayet üzerinde dururken el-Aclûnî’den naklen ulemanın bu hadis hakkındaki değerlendirmeleri aktarmış: “Üç sahabeden rivayet edilmiş olması gerçekten şaşkınlık vericidir” diyen İbn Abdi’l-Berr biraz da çekinerek şöyle söyler: “Bu nedir, ben de akıl erdiremedim? Nuh aleyhisselamın oğlu da peygamber değildi. Oysaki, eğer peygamberden her doğan peygamber olsaydı Nuh’un oğlu da peygamber olurdu!” (Üç … Devamını Oku
- Page 1 of 2
- 1
- 2