Karaman hocanın, çağımızda tartışma konusu haline getirilmiş birtakım hükümler hakkındaki tavrının büyük ölçüde mevcut modern anlayışın belirleyiciliğinde şekillendiği dikkat çekiyor. Modernizm karşıtı bir konumda bulunduğunu sıklıkla dile getiriyor olsa da, ele aldığı konulara yaklaşım biçiminde kendisini açıkça ele veren nokta, hocanın da modern çağın ağır psikolojik baskısını hissediyor oluşu. Bu söylediklerimin gerçeği yansıtmadığını düşünenlere, hocanın ilk yazıda zikrettiği, İngiltere’de çeşitli grupların katıldığı tartışma programı konusundaki değerlendirmeyi tekrar okumasını tavsiye edeceğim. O tartışmada –ki benzeri ortamlarda hemen hepimiz … Devamını Oku
Karaman Hocanın “Var”ları Ve “Yok”ları-2
Maksada geçmeden önce bir nokta üzerinde duralım: Karaman hoca, seri yazısının giriş faslında bir tesbitte bulunuyor ki, buna katılmamak mümkün değil. Şöyle diyor hoca: “Her zaman ama özellikle Ramazan’da İslam medyanın gündemine giriyor. Bir kısmı müminlere hizmet, kendileri için de kazanç olsun diye erbabına İslam’ı anlattırmayı tercih ediyorlar ve onları rahatsız edecek, kafa karıştıracak, huzur bozacak davranışlardan ve konuları tartışma zeminine çekmekten uzak duruyorlar. Bir kısmı ise fırsat elvermişken İslam’ı veya ona ait gösterilen bazı konuları tartışma … Devamını Oku
Karaman Hocanın “Var”ları Ve “Yok”ları-1
“Modern dönemde Müslümanların karşı karşıya bulunduğu “en sinsi” problem nedir?” sorusuna değişik cevaplar verilebilir. Kanaat-i acizeme göre bu sorunun en doğru cevabı, “İslam hakkında konuşurken, hakim/modern/gayri fıtrî değer yargılarının, değerlendirme tarzlarının ve kavramların esas alınması” olmalı. Zira bu durumda İslam, “önceden verilmiş kararlar” ve “tartışma dışı ilan edilen doğrular ve yanlışlar” üzerinden değerlendirmeye alınıyor kaçınılmaz olarak. Bu meselenin ne kadar önemli olduğunu bu köşede değişik vesilelerle ve sık denebilecek aralıklarla vurgulamaya çalışıyoruz. Yazık ki gelişmeler haklılığımızı teyit … Devamını Oku
Karaman Hoca Ve Taha Akyol-4
Bir önceki yazıda Karaman hocanın, recmin “hadd” değil, takdiri ve uygulaması yöneticilere bırakılmış “ta’zir” türünden bir ceza olduğunu söylediğini görmüştük. Yazının sonunda bunun problemli bir tesbit olduğunu belirtmiş ve gerekçesi üzerinde bugün duracağımı söylemiştim. Evet, bu, problemli bir yaklaşımdır; zira: Zina eden bekâr bir kimseye içtihadla değiştirilemeyecek bir ceza (hadd) verilmesini hükme bağlayan vahyin, aynı suçu evli birisi işlediğinde içtihada açık bir alan öngördüğünü söylemek Karaman hocanın kendi mantalitesi açısından mümkün değildir. Çünkü “Bekârlık bir tahrik sebebi … Devamını Oku
Karaman Hoca Ve Taha Akyol-3
Valide hanımın rahatsızlığı sebebiyle aksayan hususlardan biri de bu seri yazı. Aradan önceki son yazıda, Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocanın recm cezası konusundaki görüşlerinin “Eski Karaman-Yeni Karaman” şeklinde “dönemsel” bir ayrıma tabi tutularak okunması gerektiğinin altını çizmiş ve konuyla ilgili “Yeni Karaman” dönemine ait yaklaşıma örnekler vermiştim. “Eski Karaman” dönemine gelince, aşağıdaki alıntılar bu döneme ait görüşleri yansıtıyor: “İslâm’ın bir bütün olarak yaşandığı zeminde evli olan kişi, eşinden memnun değilse ayrılabilir. Memnun olmayan erkek ise ayrılma yanında … Devamını Oku
Karaman Hoca Ve Taha Akyol-2
Taha Akyol’un, “diyânî hüküm-kazâî hüküm” ayrımından laiklik çıkaran yaklaşımının temel yanılgısı, söz konusu tasnifin ilk kısmını oluşturan “diyanî hüküm” tabirindeki “diyânî” kelimesinin “dinsel” anlamına geldiği düşüncesinden kaynaklanıyor. Bu bakış açısına göre “kazâî hüküm”deki “kaza” da “seküler hukuk”u ifade ediyor kaçınılmaz olarak! Oysa bu tabirlerin ikisi de Fıkhî olmakla “dinî” karakterlidir ve “diyânî” olan da “kazâî” olan da “din içi” hükümleri anlatır. Aralarındaki farklılık ise hangi merci tarafından ortaya konuldukları noktasındadır. “Diyânî” hükmün sadır olduğu merci “müftü”dür ve … Devamını Oku
Karaman Hoca ve Taha Akyol-1
Bugünlerde, akademik hayatının 50. yılı münasebetiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından düzenlenen program dolayımında konuşuluyor Prof. Dr. Hayreddin Karaman. Milli Gazete de Cumartesi günü tam sayfa sayılabilecek bir yer ayırmıştı konuya. Elbette 50 yılı ihata eden bir süreklilik içinde bir alana emek vermek, faaliyet alanı içinde “en iyilerden” sayılmak her faniye nasip olmuyor. Bu noktada Karaman hocanın, dert/dava edindiği hususlarda örnek alınacak bir cehd-u gayret sergilediğinin altını kalın çizgilerle çizmemiz lazım. Bu yazının konusunu, Karaman hocanın … Devamını Oku