Bir önceki yazıda, İmam el-Buhârî‘nin İmam Ebû Hanîfe‘yi niçin eleştirdiği sorusu üzerinde bugün durmayı vaat etmiştim. Konuyla az-çok ilgili olanların gizlisi olmayan ve üzerinde epeyce kalem oynatılmış bulunan bu meseleyi kısaca arz etmeye çalışayım.
Bilindiği gibi İmam Ebû Hanîfe hakkında birçok Hadis tenkitçisi olumsuz görüş beyan etmiştir. Bu görüşlerin bir kısmının gerekçesi İmam Ebû Hanîfe‘nin mürciî olarak görülmesi iken –ki İmam el-Buhârî de et-Târîhu’l-Keibîr‘inde bu ithamı zikretmiştir–, bir kısmı da onun, hadislerle amel konusunda gerekli titizliği göstermediği, bir başka deyişle hadislere muhalefet ettiği kanaatine dayanır.
Mürciîlik ithamıyla başlayalım: İmam‘ın, imanın amelden bir cüz olmadığı ve büyük günah işleyen mü’minlerin Allah Teala tarafından –dilerse– bağışlanabileceği (böyle kimselerin kâfir olduğunun söylenemeyeceği) şeklindeki görüşü dolayısıyla bu ithama maruz kaldığını biliyoruz. Oysa asıl “irca“, imanla birlikte hiçbir günahın zarar vermeyeceğinin ve kişi iman ettikten sonra istediği kadar günah işlese ve hiç ameli bulunmasa da mutlak surette doğrudan cennete gideceğinin söylenmesidir: Bu iki tavır arasındaki fark ise açıktır. Muhammed Enverşâh el-Keşmîrî‘nin, Sahîhu’l-Buhârî üzerine Feydu’l-Bârî adıyla yazdığı şerhte bu mesele oldukça tatminkâr bir şekilde izah edilmiştir. el-Kevserî‘nin bu konuyla ilgili yazıları da burada anılmalıdır.
İkinci ithama gelince, öğrencileri kanalıyla aktarılan Müsned‘leri (ki önemli bir kısmı el-Havârizmî tarafından Câmiu’l-Mesânîd adıyla bir araya getirilmiş ve 2 cilt halinde basılmıştır), bizzat öğrencilerinin ahkâm hadisleri sahasındaki eserleri ve dahi daha sonraki dönemlerin Hanefî hadisçileri tarafından ortaya konan eserler, İmam‘ın hadislere muhalefet ettiği iddiasının ciddiye alınabilir yanı olmadığının en canlı şahitleridir. Sadece Hanefî mezhebi uleması tarafından değil, İbn Abdilberr‘den es-Süyûtî ve es-Sâlihî‘ye kadar farklı mezheplere mensup birçok Hadis hafızı tarafından da kaleme alınan biyografilerinde aksi ortaya konarak çürütülmüş olan bu ithamın dayanaksızlığı ortadadır.
- Ebu Zehra‘nın Ebû Hanîfe‘si ile Prof. Dr. İ.Hakkı Ünal‘ın DİB tarafından neşredilen İmam Ebû Hanîfe’nin Hadis Anlayışı ve Hanefî Mezhebi’nin Hadis Metodu adlı doktora tezi bu alanda dilimizde mevcut önemli çalışmalardandır.
Öte yandan İmam el-Buhârî‘nin, Sahîh‘inde “İnsanlardan birisi demiştir ki…” diyerek aktardığı bazı meselelerde İmam Ebû Hanîfe‘yi –tenkit maksadıyla– hedeflediği söylenmiştir. Bunun doğru olmadığı da muhtelif tahkiklerle ortaya konmuştur. Ezcümle mezkûr ifadenin kullanıldığı yerlerin kiminde İmam Muhammed ve İsa b. Ebân kastedilirken, kiminde de İmam eş-Şâfi’î‘nin hedeflendiği tesbit edilmiş, hatta bu ifadeyi her zaman tenkit amacıyla kullanmadığı da belirlenmiştir. el-Aynî, Umdetu’l-Karî‘de bu meseleleri teker teker tahkik etmiştir. Keza XIII/XIX. asır ulemasından –Tâhir el-Cezâirî‘nin hocası– Abdülganî el-Meydânî‘nin Keşfu’l-İltibâs isimli risalesi de konuyla ilgili son derece önemli bir çalışmadır.
Konuyu, Zafer Ahmed et-Tehânevî (Tanevî)’nin nefis tesbitiyle noktalayalım: İmam Ebû Hanîfe, kıyas ve rey yönü ağır basan bir muhaddis, İmam el-Buhârî ise eser ve rivayet yönü baskın olan bir müçtehiddir. Dolayısıyla bu iki imamın, kimi noktalarda baskın yönlerinin öne çıkması normaldir.
Milli Gazete – 23 Aralık 2003