Kur’an’a Abdestsiz Dokunmak

Ebubekir Sifil2003, 2003 Yılı, Aralık 2003, Aralık Ayı 2003 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Soru


“…Abdestsiz Kur’an’a dokunma meselesi günümüzde epey tartışılmış olsa da bu konuda da sahih bir rivayet bulamadım. Sahih olmayan (rivayet ve delalet yönünden kat’i olmayan) bu iki üç rivayetle nasıl olur da bir şeyin haramlığına hükmedilir?…”

Cevap


Kur’an‘a ancak abdestli olarak dokunulabileceğini bildiren hadis Amr b. Hazm, İbn Ömer, Hakîm b. Hizâm, Osman b. Ebi’l-Âs ve Sevbân (Allah hepsinden razı olsun) kanalıyla nakledilmiştir. Bu rivayetlerin durumunu maddeler halinde ele alacak olursak:

  1. Amr b. Hazm (r.a) hadisi, Efendimiz (s.a.v) kendisini Yemen‘e görevli olarak gönderdiğinde kendisine yazdırdığı vesikada mevcuttur. Pek çok fıkhî meseleyi ihtiva eden –ve el-Hâkim‘in de dediği gibi– Ömer b. Abdilazîz ve ez-Zührî‘nin, sıhhatine şahitlik ettiği bu vesika, İslam’ın temellerinden birisidir.

Teknik detaylara girmeden şu kadarını söyleyelim: Bu vesikada yer alan hükümler meyanında “Kur’an’a ancak temiz olan dokunur” buyurulmuştur. İbn Abdilberr şöyle der: “Bu, ilim ehli indinde meşhur olmuş, tanınan bilinen bir kitap (mektup)tır ve şöhreti dolayısıyla isnattan müstağnidir. (…) Amr b. Hazm’a verilen bu vesikanın sıhhatinin delili, ulemanın çoğunluğunun onu hüsn-i kabul ile karşılamış olmasıdır.”[1]et-Temhîd, XVII, 396-7.

İmam Mâlik, İmam Ahmed, et-Taberânî, en-Nesâî, ed-Dârekutnî, (el-Merâsîl‘inde) Ebû Dâvûd, Abdürrezzâk, el-Hâkim, İbn Hibbân, et-Tayâlisî, el-Beyhakî ve daha başkaları tarafından nakledilen bu vesika hakkında es-Süheylî, “Mürseldir; delil olarak kullanılamaz” demiştir.

Ancak yukarıda da geçtiği gibi ulema tarafından kabul ve içindekilerle amel edilmiş olmasının onu isnattan müstağni kılan bir özellik olarak görülmüş olması bir yana, el-Albânî‘nin de belirttiği gibi[2]İrvâu’l-Ğalîl, I, 158. bu rivayetin ed-Dârekutnî ve el-Esrem tarafından nakledilen varyantı muttasıldır.

Belirttiğim yerde el-Albânî, bu hadisin ravilerinden birisinin kimliği üzerindeki ihtilafa işaret ederek, söz konusu kişinin, zayıf bir ravi olan Süleyman b. Erkam olduğunu söyler. Ancak en-Nesâî, onun güvenilir bir ravi olan Süleyman b. Dâvûd adlı kişi olmasını doğruya daha yakın bulduğunu söylemiştir.[3]Bkz. Nasbu’r-Râye, I, 197. Kaldı ki, mezkûr eserinde 2 sayfa sonra el-Albânî şöyle demektedir: “Yukarıdaki satırları yazdıktan uzun bir zaman sonra Amr b. Hazm hadisini, “Fevâidu Ebî Şu’ayb” adlı eserde Süleyman b. Dâvûd rivayeti olarak buldum. (…) Sonra el-Beğavî’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Ahmed b. Hanbel’in, kendisine bu hadisin durumu sorulduğunda şöyle dediğini işittim: “Onun sahih olduğunu umarım.” Nitekim İmam Ahmed‘in bu babdaki –ileride üzerinde duracağım– İbn Ömer (r.a) rivayetiyle ihticac ettiğini İbn Hacer de et-Telhlîsu’l-Habîr‘de (I; 228) zikretmiştir.

Bir önceki(yukarıdaki [4]Web editörü.) yazıda değindiğim Amr b. Hazm (r.a) rivayetinin, zayıf bir ravi olan Süleyman b. Erkam‘ın yer almadığı birçok senedi mevcuttur. el-Muvatta (“Kur’an”, 1), Abdürrezzâk‘ın el-Musannef‘i (I, 342), ed-Dârekutnî‘nin esSünen‘i (I, 121-2), Nasbu’r-Râye (III, 197-8), Ebû Dâvûd‘un el-Merâsîl‘i (121-2) ve daha başka eserlerde bu senetler görülebilir. Efendimiz (s.a.v) tarafından yazdırılarak Amr b. Hazm (r.a)’a verilen vesikanın mürsel bir senetle rivayet edilmiş olması, şöhretini gölgeleyecek bir nakisa değildir. Zira bir önceki yazıda da değinildiği gibi Müçtehid İmamlar ve fukaha onu kabul ve içindekilerle amel etmişlerdir. Yine orada İmam Ahmed bu rivayetin sıhhatine meylettiğini ve “Sahih olduğunu umuyorum” dediğini belirtmiştim. Hatta ez-Zeyla’î‘nin[5]Nasbu’r-Râye, II, 342. naklettiğine göre İbnu’l-Cevzî et-Tahkîk‘te, İmam Ahmed‘in, “Amr b. Hazm’ın sadakalar konusundaki vesikası sahihtir” tarzında kesin bir ifade kullandığını nakletmiştir.

(Bir önceki yazıda(yukarıdaki [6]Web editörü.) en-Nesâî‘nin, Süleyman b. Dâvûd‘un yer aldığı senet hakkında “doğruya daha yakın” dediğini nakletmiştim. Doğrusu, en-Nesâî‘nin bu sözü Süleyman b. Erkam‘ın yer aldığı senet hakkında söylediğidir. Düzeltir, özür dilerim.)

  1. Kur’an‘a abdestsiz dokunmayı yasaklayan rivayetin sahabî ravilerinden birisi de Abdullah b. Ömer (r.a)’dir. Onun rivayetini et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr (XII, 242) ve el-Mu’cemu’s-Sağîr‘de (408), ed-Dârekutnî, es-Sünen‘de (I, 121) ve el-Beyhakî es-Sünenu’l-Kübrâ‘da (I, 128) aktarmışlardır. el-Heysemî Mecmau’z-Zevâid‘de (I, 276) bu senet hakkında “Ravileri güvenilir bulunmuş kimselerdir” demiştir.
  2. Aynı doğrultudaki Hakîm b. Hizâm (r.a) rivayetini et-Taberânî el-Mu’cemu’l-Evsat‘da (IV, 181-2), el-Hâkim el-Müstedrek‘de (III, 485) ve ed-Dârekutnî es-Sünen‘de (I, 122) aktarmışlardır. el-Hâkim, belirttiğim yerde bu hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiş, ez-Zehebî de Telhîs‘inde bu hükmü onaylamıştır.
  3. Osman b. Ebi’l-Âs (r.a) hadisini İbn Ebî Dâvûd Kitâbu’l-Mesâhif‘te (185) –kesintili (münkatı) bir senetle– ve et-Taberânî el-Mu’cemu’l-Kebîr‘de (IX, 44) rivayet etmiştir. Senedinde bulunan Hişâm b. Süleyman hakkında ihtilaf edilmiş olmakla birlikte el-Buhârî‘nin bu zatın güvenilir olduğunu söylemesi yeterli olsa gerektir.[7]Bkz, el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 74.
  4. Bu babdaki Sevbân (r.a) rivayeti ise zayıftır.[8]Bkz. Nasbu’r-Râye, I, 199; İbn Hacer, et-Telhîsu’l-Habîr, I, 228.

Bu merfu rivayetler dışında konuyla ilgili olarak Sahabe‘den ve Tabiun‘dan gelen rivayetler de mevcuttur. Özellikle İbn Ebî Şeybe ve Abdürrezzâk‘ın el-Musannef‘lerinde görülebilecek bu rivayetleri, yazıyı uzatmış olmamak için zikretmiyorum.

İbn Abdilberr şöyle der: “Bu (Kur’an’a abdestsiz olarak el sürülemeyeceği hükmü) Mâlik, eş-Şâfi’î, Ebû Hanîfe, es-Sevrî, el-Evzâ’î, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Râhûye, Ebû Sevr ve Ebû Ubeyd’in de görüşüdür ki bunlar, dönemlerinin Fıkıh ve Hadis imamlarıdır. Yine bu görüş (Sahabe ve Tabiun’dan) Sa’d b. Ebî Vakkâs, Abdullah b. Ömer, Tâvus, el-Hasen(ul-Basrî), eş-Şa’bî, el-Kasım b. Muhammed ve Atâ’dan da rivayet edilmiştir.”[9]et-Temhîd, XVII, 397. el-İstizkâr‘da ise (VIII, 10) İslam merkezlerinde fetva makamında bulunan fukahanın ve onların öğrencilerinin bu konuda icma ettiğini söyler.

Kur’an‘a abdestsiz dokunmanın hükmü konusunda(yukarıdaki [10]Web editörü.) son iki yazıda durumlarını kısaca zikrettiğim rivayetler dışında “Ona temiz olanlar dışındakiler dokunmaz” mealindeki 56/el-Vâkı’a, 79 ayeti ile de istidlal edilmiştir. Bu istidlal konusunda şunlar söylenebilir:

  1. Bu ayet, elimizdeki “Mushaf“ı değil, Levh-i Mahfuz‘daki Kur’an‘ı anlatmaktadır ve maksat, ona dokunan meleklerin her türlü kir ve pislikten uzak olduğunu haber vermektir.

Ayetin bu durumu anlattığı kabul edilse bile, elimizdeki Mushaf‘ın da Levh-i Mahfuz‘dan indirilmiş ayetlerden oluştuğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, burada Kur’an‘a gösterilmesi gereken saygı ve ta’zim bağlamında bize de bir uyarı bulunduğunu söylemek yanlış olmasa gerektir. Zira Levh-i Mahfuz‘daki Kur’an‘a sadece tertemiz olanların dokunabildiğinin vurgulanması, Kur’an‘ın ta’zim ve tebcil edilmesi gereken yüce bir “Kitap” olduğu vakıasını teyit eder ve hiç kimse, saygı gösterilmek bakımından elimizdeki Mushaf ile Levh-i Mahfuz‘daki Kur’an arasında fark bulunduğunu söyleyemez. (Burada, “Kur’an’a saygı ve ta’zim göstermek, muhtevasını hayata aktarmakla olur” türünden demagojilere sapılmasının bir anlamı yoktur. Zira bu noktada aykırı görüş ileri süren olmadığı gibi, Kur’an’a abdestsiz dokunmama konusunda hassas davranmanın ona saygı ile bağdaşmayacağını söylemek de mümkün değildir.)

  1. Bu ayetin nazmı, “ihbar” (haber verme) tarzında olsa da ayet nehy ifade etmektedir. Nitekim Kur’an‘da bu tarz ayetler mevcuttur. Mesela, “Zina eden erkek ancak zina eden kadınla veya müşrik kadınla evlenir…”[11]24/en-Nûr, 3. ayeti böyledir. Bu ayet her ne kadar “ihbar” tarzında ise de, bir hüküm bildirmektedir. Ayetin sonunda “Böyle bir evlilik mü’minlere haram kılınmıştır” buyurulmuş olması da bu hususu teyit etmektedir. Müfessirler içinde, bu ayetin, aynı surenin 32. ayeti ile nesh edildiğini söyleyenlerin bulunması da anlamlıdır. Zira nesh olgusunun “haber” üzerinde cereyan etmeyeceği aşikârdır.
  2. Önceki yazılarda zikrettiğim rivayetlerin, sadedinde bulunduğumuz 56/el-Vâkı’a, 79 ayetinin hükmünü beyan/tefsir sadedinde varit olduğunu söylemek de yanlış olmasa gerektir.

Netice olarak gerek 24/en-Nûr, 3 ayetinin nasıl anlaşılması gerektiğindeki ihtilaf, gerekse konuyla ilgili rivayetlerin sıhhatiyle ilgili ihtilaflar sebebiyle, Mushaf‘a el sürmenin hükmü konusundaki delillerin delalet ve sübut bakımından kat’î olmadığını söylemek zorundayız. Herhangi bir şeyin “haram” olduğunu söyleyebilmek için delalet ve sübut bakımından kat’î olan delil(ler)in mevcudiyeti şart olduğu içindir ki ulema, Mushaf‘a abdestsiz olarak dokunmanın “haram” değil “mekruh” olduğunu söylemiştir. Zira konuyla ilgili delillerin (Kur’an ayeti bağlamında) delaleti ve (ilgili hadisler bağlamında) sübutu “zannî“dir.

Doğruyu Allah Teala bilir.

Milli Gazete – 6, 9, 11 Aralık 2003.

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 et-Temhîd, XVII, 396-7.
2 İrvâu’l-Ğalîl, I, 158.
3 Bkz. Nasbu’r-Râye, I, 197.
4, 6, 10 Web editörü.
5 Nasbu’r-Râye, II, 342.
7 Bkz, el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 74.
8 Bkz. Nasbu’r-Râye, I, 199; İbn Hacer, et-Telhîsu’l-Habîr, I, 228.
9 et-Temhîd, XVII, 397.
11 24/en-Nûr, 3.