Namazda Ayakların Durumu-2

Ebubekir Sifil2010, 2010 Yılı, Gazete Yazıları, Mayıs 2010, Mayıs Ayı 2010 OS, Okuyucu Soruları

Namazda ayakların durumuyla ilgili olarak Muhammed Enverşâh el-Keşmîrî sözlerini şöyle sürdürür: “İbn Mes’ûd’un demek istediği, buradaki durumun tam aksidir. Yani o kişi ayaklarını birbirine bitiştirmiş, aralarını açmamıştır. İbn Mes’ûd, “ayakları serbest bırakma (murâveha)” ifadesiyle, ayakların arasını açmayı kasdetmiştir.

“Şu halde Ebû Dâvud rivayetinde geçen “saff” kelimesi ile en-Nesâî rivayetinde geçen “saff” kelimesi birbirinin tam aksi anlamdadır.”[1]Feydu’l-Bârî, II, 236-7. el-Keşmîrî’nin kasdettiği şudur: Ebû Dâvud rivayetinde geçen “saff” kelimesi, cemaatten her binin saf halinde dururken ayaklarının … Continue reading

Bu bahsi işlediği yerin başında el-Keşmîrî, Şerhu’l-Vikâye’den naklen, ayaklar arasındaki açıklığın dört parmak veya bir karış miktarı olacağı görüşünün, konu hakkında Şâfiîler tarafından benimsenmiş görüşlerden birisi olduğunu belirtir. Bunu da bir not olarak eklemiş olalım.

“Halebî Kebîr” diye bilinen Gunyetu’l-Mütemellî’de[2]Münyetu’l-Musallî şerhi. şöyle denir: “Kıyamdayken ayakların arasının, birbirine bitişik dört parmak miktarı kadar açık olması uygundur. el-Hulâsa’da böyle denmiştir. Bu da –yukarıda zikredilenler gibi– selim yaratılış (sağlıklı bir bedenin normal durumu) itibariyle tekellüfsüz (zorlamayla yapılmamış) olmalıdır. Yoksa kişi (mesela) bacaklarının arası açık birisi olursa, ayakları arasındaki açıklık dört parmaktan fazla bile olsa, yaratılışının aslî durumunun gerektirdiği şeklin dışına çıkmak için kendisini zorlamamalıdır.[3]”Halk arasında “parantez bacak” tabir edilen kişilerin bacaklarının arası normal olarak diğer insanlara göre biraz daha açık olur. Böyle kişilerin, ayaklarının … Continue reading Zira aslolan, her durumda adem-i tekellüftür (belli şeklî unsurları yerine getireceğim diye kendisini zorlamamaktır). Bütün bunlar namazın edeplerindendir. Terk eden kişi günah işlemiş olmaz.”[4]İbrâhîm el-Halebî, Gunyetu’l-Mütemellî, 339.

Burada okuyucu sorusunda yer alan bir hususa daha değinelim: Ebû Dâvûd rivayetinde, saftaki cemaatin hem omuzlarını, hem dizlerini, hem de topuklarını birbirlerine bitiştirdikleri zikredilmektedir. Böyle bir durumun bütün namaz boyunca nasıl mümkün olabildiğini düşünmek gerekir. el-Keşmîrî, omuzlarla birlikte ayakların da birbirine bitiştirilmesinin zorlu bir alıştırma aşamasından sonra bile mümkün olamayacağını vurgulamıştı. Buna bir de “dizlerin” birbirine bitiştirilmesini eklediğimizde gerçekten hayli zor bir durumla karşılaşacağımız kesin.

Öyleyse Ebû Dâvûd rivayetinde anlatılan durumu, cemaatin, namaza başlamadan evvel safta düz bir çizgide, aralarda en küçük boşluk bırakmaksızın ve tam bir intizam halinde bulunmak için dikkat ettiği bir husus olarak anlamak –Allahu a’lem– en doğrusudur.

Netice olarak kıyamda ayakların arasındaki açıklığın miktarı, namazın sıhhatine herhangi bir şekilde tesiri olmayan bir uygulama olarak görülmeli ve aynı safta ilahî huzura durmuş olan mü’minler bu mesele sebebiyle birbirlerini kınamak gibi bir yanlışa düşmemelidirler.

Hatta namazın sıhhatine şu veya bu şekilde tesir etmeyen bu gibi durumlarda farklı uygulamaları/mezhepleri benimsemiş olan mü’minler, zaman zaman diğer mezheplerin tercihleriyle de amel etmelidirler. Zira böylece hem Efendimiz (s.a.v)’den veya Sahabe’den sadır olmuş farklı uygulamalarla amel etmenin sevabını almış, hem de farklı mezheplere mensup mü’minler arasındaki ülfet ve muhabbeti artıran, farklı mezheplere vücut veren rahmet-i ilahiyyenin tecellisine mazhar oluruz.

Milli Gazete – 2 Mayıs 2010

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Feydu’l-Bârî, II, 236-7. el-Keşmîrî’nin kasdettiği şudur: Ebû Dâvud rivayetinde geçen “saff” kelimesi, cemaatten her binin saf halinde dururken ayaklarının arasını açarak yanındakinin ayaklarıyla aynı hizaya getirmesini, en-Nesâî rivayetindeki “saff” kelimesi ise kişinin, kendi ayaklarını birbirine bitiştirmesini/yapıştırmasını anlatmaktadır.
2 Münyetu’l-Musallî şerhi.
3 ”Halk arasında “parantez bacak” tabir edilen kişilerin bacaklarının arası normal olarak diğer insanlara göre biraz daha açık olur. Böyle kişilerin, ayaklarının arasındaki açıklık dört parmak olsun diye kendilerini zorlamaları doğru değildir. Kastedilen bu durumdur.
4 İbrâhîm el-Halebî, Gunyetu’l-Mütemellî, 339.