Soru: Altın ve ipek (erkeklere) niçin haram kılınmış olabilir? Tek sayıların çift sayılara ve sağın sola üstünlüğünün mantığı nedir? (Örneğin helaya sol, mescide sağ ayakla girmek vs.)
Cevap: Gerek bu köşede, gerekse başka yerlerde bir hususu ısrarla vurgulamaya çalışıyorum: Mü’minlerin Kur’an ve Sünnet‘le ilişkisi, bu iki kaynağı, “anlamak“tan başlayıp, onları “içselleştirme“ye kadar giden bir süreci içerir. Burada “içselleştirme” kelimesiyle ifade ettiğim vakıa, Kur’an ve Sünnet‘in mü’minde “tecessüm” etmesi tarzında kendini gösterir. “Kur’an’dan başka kaynak tanımayız” teranesi ile piyasada arz-ı endam edenlerin “atladıkları” nokta işte burasıdır. Bu zevatın “Kur’an’ı anlamak“tan anladıkları ile bizim anlayışımız bu noktada farklılaşıyor. Onlar “rasyonel anlama“dan söz ediyor; bizse Kur’an ve Sünnet‘in, bedenin merkezi olan “kalbe nüfuzu”ndan bahsediyoruz. Eskilerin tabiriyle kalp “nazargâh-ı ilahî” olduğu için oraya nüfüz eden her şey bütün bedeni etkisi altına alır ve insana hükmeder.
İmam ed-Debûsî‘yi anmanın tam sırasıdır. el-Emedu’l-Aksâ‘da –anlam olarak–şöyle der: Beden, bir raiyyedir ve iki farklı yönetici tarafından sevk-ü idare olunur: Nefis ve Ruh. Nefis dünya kaynaklıdır; ruhu bilmez, inkâra meyillidir ve ölümle birlikte fena bulur. Ruh ise Allah Teala canibindendir; nefsi bilip tanır ve Yüce Allah‘tan geldiği için ölümle fena bulmaz.
Baş (beyin) ve kalp de bu iki zıt idarecinin vezirleridir. Baş (beyin) nefsin, kalp ise ruhun veziridir. Baş (beyin) ancak duyu organlarıyla iş görür. Bunlarla da ancak dünya menfaatlerine ulaşılır. Kalp ise akıl nuru ile nazar eder. Onun nazarı, mugayyebat hakkında teemmül etmektir.
Bedene, mezkûr iki zıt yöneticiden hangisi hakim olursa, bu vezirler onun etkisi altına girer…
İmam ed-Debûsî‘nin veciz ifadelerle tafsil ettiği bu meselenin bahsimize taalluku şuradadır: Bizi hakikate ulaştıracak olan, vahiy üzerinde kalp vasıtasıyla sarf-ı mesai etmektir. Bu, alışılagelmiş anlamıyla “düşünmek”ten ve “hüküm istihracı“ndan çok farklı bir süreçtir ki, bu yazının ister istemez Cumartesi’ye sarkacak olan kısmında bu süreci yine İmam ed-Debûsî‘nin bir başka eserinde yer alan nefis bir tesbitle yakalamaya çalışacağız birlikte. Burada şu kadarını söyleyelim ki, vahye rasyonel akıl ile yaklaştığımız sürece varacağımız sonuç hep “sanal”, yanıltıcı ve kuşkuyla malul olacaktır.
Altın ve ipeğin erkeklere haram kılınmasının illeti hakkında Şari‘in bir açıklaması olmaksızın söylenecek olan şeyler “zan“dan öte bir anlam ifade etmez. Ulema, altın ve ipeğin erkeğe –tafsilatı Fıkıh kitaplarında ve Hadis şerhlerinde görülecek keyfiyette– haram kılınmasını, kadınlara benzemek, dünyaya meyletme tehlikesine düşmek, gayrimüslimlere benzemek, gurur ve kibire kapılma riski, ahirette (cennette) ipek giymekten mahrum kalmak… gibi gerekçelerle açıklamış ise de, “en doğrusunu Allah Teala bilir” kaydıyla, bu sebeplerin hepsi aynı anda geçerli olabileceği gibi, bu hükmün bizim idrak sınırlarımızın ötesinde başka hikmetleri olabileceğini söylemenin de yanlış olmayacağı umulur.
(Devam edecek)
Milli Gazete – 13 Kasım 2003