Hollanda Diyanet Vakfı’nın Noel vesilesiyle yayımladığı mesajda yer alan hususlarla ilgili okuyucu sorusunun 2. maddesi şöyleydi:
İncil metni üzerinde ekleme-çıkarma, cümlelerin bağlamıyla oynama şeklinde tasarruflarda bulunulduğu malum. Hatta bugün elde bulunan İncil metinlerinin “üzerinde oynanmış metin” olduğunu dahi kabul etmek mümkün değildir. Zira elde “İncil metni” diyebileceğimiz bir metin yoktur. “İncil” adıyla elde bulunan metinlerle Hz. İsa (a.s)’ın tebliğ ettiği “İncil-i Şerif” arasında neredeyse hiçbir münasebet yoktur. Eldeki metinlerin Hz. İsa (a.s)’ın tebligatından bir kısım unsurları bölük-pörçük yansıttığı söylenebilir en fazla. Adlarına izafe edilen şahıslara (Matta, Markos, Luka, Yuhanna) bile aidiyeti ispatlanamamış bulunan bu metinleri “İncil metni” diye itibara almak mümkün değildir.
İşin bir yanı böyle. Diğer yanına gelince, soruda yer alan kimi bilgilerin ya da ifadelerin yanlış olduğunu söylemeliyim. Şöyle ki:
A. “Günümüzdeki incillere birşeyler eklenmiştir” ifadesi gerçeği yansıtmıyor. Zira günümüzde elde bulunan “İncil” metinleri üzerinde herhangi bir “oynama” yapıldığını söylemek doğru değil. Esas “oynama”; ilki bu metinleri kaleme alanlar tarafından, ikincisi de bu metinlerin Yunancaya tercümesi sırasında olmak üzere iki aşamada gerçekleşmiştir.B. “Asıl inciller kaybolmuştur” ifadesi. Asıl İncil tekdir ve kaybolmuştur. Hz. İsa (a.s), muhataplarına birden fazla İncil tebliğ etmemiştir. Zamanla ortaya çıkan farklı İncil nüshaları –ki 325 yılında akdedilen İznik Konsili esnasında 100’ü aşkın İncil nüshasının 4’e indirihldiği bilinen bir husus– tahrip olmamış, olduğu gibi muhafaza edilmiştir.
Toparlayacak olursak, İncil-i şerif üzerinde birden fazla operasyon gerçekleştirilmiştir: Birincisi; Hz. İsa (a.s)’ın Aramice konuştuğu bilindiğine ve İncil-i Şerif de bu dilde inzal buyurulduğuna göre, kaynakları Yunanca olan eldeki İncil nüshalarının Hz. İsa (a.s)’a nisbeti doğru değildir. İkincisi; İncil-i Şerif kaybolduktan sonra hepsi de “İncil” adıyla ortaya çıkan 100’lerce metin, zaman içinde oluşturulmuştur. Üçüncüsü; Bu metinler içinde “Kanonik” denen 4 İncil’in adlarına izafe edildiği şahıslara nisbeti şüphelidir.
İnciller konusunda bilinmesi gerekenlerin çok çok preslenmiş bu özeti bize, bununla birlikte, bugün Hristiyanların İncil metinlerine yaptıkları atıfların tarafımızdan şüpheyle karşılanmasını gerektirmez. Zira o kadar operasyona uğradıktan sonra elimize kadar gelen metinler zaten Hristiyanlar bakımından maksadı hasıl edecek metinlerdir. Dolayısıyla burada ayrıca tahrifata gidebileceklerini söylemek gerekmez.
Bir sonraki yazıda üzerinde duracağım “Tomas İncili” ve o çerçevede “diğer İnciller”den zaman zaman farklı metinlerde ve bağlamlarda yapılan alıntılar da böyledir. Bu alıntıların sıhhatinden şüphe duymamız gerekmez. Zira –dediğim gibi– zaten elde bulunan metinler, üzerinde yeterli operasyonların yapıldığı metinlerdir.
Belki bunların tek istisnası, 1980’li yıllarda Mardin yöresinde bulunan Aramice İncil metnidir. Esrarengiz biçimde ortadan kaybolan bu metin, belki de Hz. İsa (a.s)’ın tebliğ ettiği “İncil-i Şerif”in muhtevasına uygun bir muhtevaya sahipti. Aramice olması ve esrarengiz biçimde ortadan kaybolması dışında kamuoyunun hakkında kayda değer herhangi bir bilgi sahibi olma imkânı bulamadığı bu metin günün birinde ortaya çıkarsa dünyayı sarsacak bir tesir yapacaktır. O zaman Hz. İsa (a.s)’a ve İncil-i Şerif’e rağmen icat edilen “Hristiyanlık” dediğimiz dinin gerçek mahiyeti de gün yüzüne çıkacaktır.
Devam edecek.
18 Nisan 2015 – Vahdet Gazetesi