Soru: 1- Haramlardan kaçmanın sevabı farzları yerine getirmenin sevabından fazladır” ifadesi doğru mudur?2- Dizkapağını 5-6 cm geçen uzun külotla namaz kılmanın hükmü nedir? Mekruh ise tenzihen mi tahrimen mi?3- Camide namaz sonunda imam salatan tüncina okurken cemaatin dua içindeki ifadelerin ardından sesli amin demesi gerekir mi? Ben diyorum ama doğru mu yapıyorum?4- Gusül alırken aynı zamanda sabunlanarak yıkanmak uygun mudur? Ayrı mı almak gerekir?5- “Bütün ibadetler mücahededir” denebilir mi? Namazı kılmak zor geldiğinde, tembellik edildiğinde bunun bir mücahede olduğunu düşünmek kılınan namazın sevabını düşürür mü?6- “Nefis tezkiyesi farzdır” ifadesi doğru mudur, uygun bir ifade midir?7- “Ekımüssalat” ifadesindeki ekım tabirinin tam karşılığı nedir? Namazı doğrultmak veya ikame etmek mi? İkame kelimesinin bir de yerine koyma manası var ki daha çok kullanılıyor; hangi karşılığı yerleştireceğim konusunda şüphede kaldım.
Cevap. 1: Haramlardan kaçınmanın sevabının farzları yerine getirmenin sevabından daha fazla olduğunu ifade eden bir sözün varlığından haberdar değilim. Böyle bir söz söylenmişse, kimin söylediğini de bilmiyorum.
- Bilindiği gibi erkeklerde göbekle diz kapağı arası (diz kapağı dahil) avrettir. “Haşema” tabir edilen uzun don, göbekle diz kapağı arasını kapattığı sürece onunla namaz kılınabilir. Ancak herhangi bir özre mebni olmadıkça namazı, adap ve erkânına riayet ederek kılmak gereklidir. Böyle bir donla namaz kılmak mekruhtur. Buradaki kerahet kerahet-i tenzihiyedir; vallahu a’lem.
- Namazın ardından topluca tesbih çekmek, topluca dua etmek, imamın “salâten tüncînâ” okuması, cemaatin de “amin” demesi bid’attir. Bunun sesli veya sessiz söylenmesi arasında bir fark yoktur. Aslolan şudur: Farz namaz kılınıp bittikten sonra isteyen camide kalır; namaz kılar, Kur’an okur, tesbihat yapar veya dua eder; isteyen çıkar. Selef, farz namazların önünden ve arkasından kılınan ratibe (sünnet) leri evinde kılardı. Ancak günümüz şartlarında –özellikle de büyük şehirlerde ratibeleri evde kılma imkânı bulunmadığı için, hiç kılmamaktansa camide kılmak elbette daha uygundur. Namaz sonrası tesbihat ve duayı da herkes kendi başına yapmalıdır.
- Gusül abdesti almak için banyoya girildiğinde, temizlenmek için sabun vs. ile yapılan işlemi gusülden ayırmalıdır. Gusül veya abdest (namaz abdesti) alırken araya başka bir fiilin girmesi uygun değildir.
- Bütün ibadetlerin mücahede olduğunu söylemekte bir sakınca yoktur. Hatta doğrusu bütün ibadetler mücahededir. Soruda ifade edilen düşünce veya niyetle ibadet etmenin herhangi bir sakıncası yoktur.
- Nefis tezkiyesi elbette farzdır. Günümüzde nefis tezkiyesinin, sanki sadece Tasavvuf‘a intisap etmiş olanların iltizam ettiği, sadece onları bağlayan, diğer mü’minler için adeta “lüks” olan bir şey gibi tasavvur edildiği görülebilmektedir. Bu düşünce kesinlikle doğru değildir.
- “Namazı ikame etmek” tabiri, bu ibadeti yerli yerinde, aksatmadan, farz, vacip, sünnet ve müstehaplarına, adap ve erkânına riayet ederek kılmayı içerir. “İkame” kelimesi dilimizde, –ekonomideki “ikame mal” tabirinde olduğu gibi– bir şeyi başka bir şeyin yerine koymak” anlamında da kullanılmaktadır. Ancak bunun, “namazı ikame etmek“le bir ilgisi yoktur.
Milli Gazete – 1 Temmuz 2004