Müslümanın hayatına temel karakterini veren İslamî kodlar gayri İslamî olanlarıyla değiştirildiğinde İslam ahkâmının zemini kaybolduğundan, İslam’ın şu veya bu hükmünün gayri İslamî bir zemin üzerine kurulmuş bulunan bireysel ve toplumsal hayatta arızalara sebebiyet verir görülmesi kaçınılmaz oluyor. Kendisini her türlü değerin üstünde gören/gösteren modernitenin dayatmaları karşısındaki bireyin/toplumun durumunu en iyi tanımlayan ifade “cebrî ihtiyar” olmalı.
Mustafa Sabri Efendi merhumun Zâhid Efendi merhumla kader konusundaki girdiği münakaşada kullandığı bu tabir, kulun, görünüşte özgür iradeyle hareket ettiği, oysa onun bu özelliğinin dahi ancak ilahî iradenin taalluku ile mümkün olabildiği tesbitini özlü bir şekilde anlatıyor.
Modern birey ve toplumlar da görünüşte “özgür iradeleriyle” hareket ediyor. Oysa onların önce “özgür”(!) olmaları gerektiğine inandırılması, ardından bu “özgürlüğün” getirdiği kaçınılmazlık olarak varlık, eşya ve olayları nasıl algılamaları ve hayatı nasıl yaşamaları gerektiğinin empoze edilmesi tam anlamıyla “ihtiyar/özgürlük” görüntüsü altında bir “cebr/zorlama”dır!..
Konuya dönecek olursak; İmam Ebû Hanîfe ve İmam Ebû Yusuf, büluğ çağına ermiş genç kızların, velilerinin rızasını almadan evlenebileceği görüşündedir. Şu kadar ki veli (gencin velayetini elinde bulunduran kimse, baba, dede vb.), evlendiği kimsenin gencin dengi olmadığı kanaatine varırsa, mahkemeye başvurmak suretiyle bu nikâhın feshini isteyebilir.[1]Yeni evli çiftin çocuğu olursa veli bu hakkını kullanamaz. Zira artık burada çocuğun geleceği söz konusudur.
Diğer üç mezhepte ise büluğ çağındaki kızlar ancak velilerinin izniyle evlenebilir. Büluğ çağına gelmiş genç, velisinin iznini almadan nikâhlansa bile o nikâh batıldır, geçersizdir.
Bu ihtilafta her iki mezhebin de esas aldığı deliller mevcuttur. Ancak bu noktanın tafsilatına girmeyeceğim.[2]Bkz. Vehbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuh, VII, 194-5.
Kızların iradeleri dışında evlendirilmesi meselesine gelince, Hanefî mezhebine göre –soru metninde de zikredildiği gibi– genç kız, iradesi dışında evlendirilemez.
Malikî mezhebinin görüşü, velinin, onayını almaksızın kızı evlendirebileceği şeklindedir. Şu kadar ki, kızın rüşdünü isbat etmiş, isabetli kararlar verebildiğini göstermiş olması bu hükmün istisnasını teşkil eder. Yani böyle bir durumda veli, kızı zorla evlendiremez.[3]el-Mevsû’atu’l-Fıkhiyye, XL, 261.
Yine Malikî mezhebine göre velinin bu tasarrufunun geçerli olabilmesi için aşağıdaki şartların bulunması gerekir:
- Veli ile kız arasında açık bir düşmanlık/geçimsizlik bulunmamalıdır.
- Velinin kızı evlendirmek istediği kişi, kızın dengi olmalıdır.
- Kızla evlenecek kişi, kızın mehrini verme konusunda cimri davranabilecek birisi olmamalıdır.
Bu şartlar dışında;
– Nikâh esnasında tesbit edilen mehir, mehr-i misil (nikâhın kıyıldığı yerde, nikâhlanan gençlerin durumunda olanlar için tesbit edilen mehir miktarına uygun) olması.
– Mehrin, nikâhın kıyıldığı yerin para birimi üzerinden tesbit edilmiş olması.
– Fizik özellikler bakımından (yaşlılık, özürlülük gibi) karı-koca arasındaki muaşeretin arzu edilen şekilde gerçekleşmesine engel durumların bulunmaması
gibi hususların mevcudiyeti de Malikî mezhebine göre kızın onayı olmadan velinin nikâh kıyabilmesinin cevazında itibara alınır.[4]A.g.e., XL, 263.
Devam edecek.
Milli Gazete – 18 Ekim 2009