Ebeveyn-i Resul (sav)

Ebubekir Sifil2004, 2004 Yılı, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları, Temmuz 2004, Temmuz Ayı 2004 OS

Soru: Resulullah efendimizin s.a.s ebeveyni hakkında varid olan, onların mevtinden sonra, Resul a.s. eliyle diriltilip iman ettikleri ve sonra yine öldükleri haberi sahih midir? Bu haberi inkar etmek itikadi tehlike teşkil eder mi? Bu diriltme hadisesi vuku bulmuş mudur? Bulmuşsa onlar iman ile gitmiştir diyebilir miyiz? İmam-ı Suyuti bu konuda müstakil eser vermiştir, ve ebeveyn-i Resulullah‘ın imanla öldüklerine hükmetmiştir. Aliyyul Kari ise küfür üzre terk-i hayat ettiklerine kanidir. Doğrusu hangisidir?

Cevap: Bu, ulemanın üzerinde hayli ihtilaf ettiği bir meseledir. Abdülhayy el-Leknevî‘nin 7 adet olduğunu söylediği (“Zaferu’l-Emânî“, 424), ancak benim 6’sından haberdar olduğum risalelerinde es-Süyûtî, Hz. Peygamber (s.a.v)’in ebeveyninin cennetlik olduğunu izah sadedinde gerçekten büyük bir çaba sarf etmiştir. Bu görüşte o yalnız değildir. es-Süyûtî‘nin “er-Resâilu’t-Tis’“i içinde basılmış bulunan mezkûr 6 risalenin (bunlardan sadece birisi “el-Hâvî” içinde (II, 353 vd.) yer almıştır) incelenmesiyle de anlaşılacağı gibi, kendisinden önce ve sonra yaşamış pek çok alim aynı kanaattedir. Çağdaşı el-Kastallânî de bu meselede es-Süyûtî‘nin çizgisindedir. (Bkz. “el-Mevâhibu’l-Ledünniyye“, I, 171-83.)

Ebeveyn-i Resul (s.a.v)’in kurtuluşa erenler zümresinden olduğunu söyleyenler çeşitli noktalardan hareket etmişlerdir. Kimi, Hz. Peygamber (s.a.v)’in duası üzerine ebeveyninin geçici bir süre için diriltilip kendisine iman ettikten sonra tekrar öldüğünü anlatan rivayetlere –ki bunların uydurma olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi, zayıf olduğunu söyleyen Hadis alimleri de vardır–, kimi de fetret ehlinden olmaları hasebiyle Hz. Peygamber (s.a.v)’in davetinden haberdar olamadıkları, dolayısıyla ahirette sorumlu tutulmayacakları görüşünden hareketle bu neticeye varmıştır.

Ebeveyn-i Resul (s.a.v)’in, davetten haberdar olamadıkları için tafsilî iman üzere olmasalar bile “muvahhit” olduklarını gösteren rivayetlerin mevcudiyeti de burada anılmalıdır. (Konuyla ilgili rivayetler yukarıda işaret ettiğim eserlerde zikredildiği için burada onların ayrıntısına girmeyeceğim.)

el-Fıkhu’l-Ekber“inin bazı nüshalarında İmam Ebû Hanîfe‘nin bu konuda “Onlar küfür üzere ölmüştür” (mâtâ ale’l-küfr) dediği kayıtlıdır. Ali el-Karî şerhinde de (310) bu şekilde yer almıştır. Ancak el-Kevserî merhum, bu eserin çoğunluğu teşkil eden yazma nüshalarında bu ifadenin “Onlar küfür üzere ölmemiştir” (mâ mâtâ ale’l-küfr) veya “Onlar fıtrat üzere ölmüştür” (mâtâ ale’l-fıtra) tarzında olduğunu belirtmekte ve şöyle demektedir: “Allah’a hamd olsun, ben bu “mâ mâtâ ale’l-küfr” ifadesini “el-Fıkhu’l-Ekber“in Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye’deki iki eski yazma nüshasında bizzat gördüm…”

Muhtemeldir ki “el-Fıkhu’l-Ekber“i istinsah eden bazı müstensihler, “mâ mâtâ…” ifadesinde peş peşe gelen “mâ” harflerinden birini fazla zannederek iskat etmiş, böylece anlam tam tersi istikamette bozulmuştur. Yahut “mâtâ ale’l-fıtra” cümlesindeki “fıtra” kelimesi, kûfî hatta kullanılan harf karakterlerinin yapısı sebebiyle “küfr” kelimesini andırdığı için “küfr” kelimesine çevrilmiş olabilir…

Hz. Peygamber (s.a.v)’in anne-babasının cehennemlik olduğunu ifade eden rivayetler içinde en sağlamı, Müslim tarafından rivayet edilmiştir. Orada da sadece “babasının” ateşte olduğu zikredilmektedir.

Bu rivayete –ve benzer doğrultudaki diğerlerine– çeşitli açılardan cevaplar verilmiştir. Burada ayrıntısına giremeyeceğim bu cevaplar için de yukarıda adını verdiğim eserlere bakılmalıdır.

Ali el-Karî bu meselede müstakil bir risale kaleme alarak ebeveyn-i Resul (s.a.v)’in cehennemlik olduğunu savunmuş, kendisine yine bir başka Hanefî alim tarafından reddiye yazılmıştır. Yukarıda da işaret ettiğim gibi bu mesele ulema arasında hayli tartışmalara sebep olmuştur.

Son söz olarak Abdülhayy el-Leknevî merhumun, “Bu meselede en sağlam yol, tevakkuf etmek ve Hz. Peygamber (s.a.v)’in ruhunu incitecek tavırlardan kesinlikle sakınmaktır” şeklindeki tavsiyesini hatırlatmak yerinde olacaktır. es-Sehâvî de el-Ecvibetu’l-Mardıyye‘sinde bu mesele hakkındaki bir soruya verdiği 15 sayfalık detaylı cevabın sonunda (III, 969 vd.)  aynı noktaya parmak basar.

Zira Hz. Peygamber (s.a.v)’in ebeveyninin ateşte olduğunu ifade eden rivayetler neticede birer “haber-i vahid“dir ve ancak “zan” ifade ederler. Dolayısıyla zannî bir delilden hareket ederek Hz. Peygamber (s.a.v)’i incitecek tutum ve sözlerden uzak durmak gerekir.

Milli Gazete – 31 Temmuz 2004