Çeşitli Meseleler-2

Ebubekir Sifil2009, 2009 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2009, Kasım Ayı 2009 OS, Okuyucu Soruları

Efendimiz (s.a.v) çeşitli hastalıkları Kur’an ayetleri okuyarak ve dua ederek tedavi etmiş, Sahabe de O’ndan öğrenerek aynı şeyi yapmıştır. Bu konuyla ilgili olarak hadis kitaplarının ilgili bölümlerinde hayli rivayet mevcuttur. Bunlardan bir kaçını teberrüken zikretmiş olalım:

Cebrâil (a.s) bir keresinde Efendimiz (s.a.v)’e gelerek, “Ya Resulallah! Hasta mısın?” diye sordu. Efendimiz (s.a.v), “Evet” deyince Cebrail (a.s) şu duayı okudu: “Allah’ın adıyla, sana eza veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hasetçi gözlere karşı sana okuyorum. Allah sana şifa versin. Ben Allah’ın adıyla sana dua ediyorum.”[1]Müslim, “Selâm”, 40; et-Tirmizî, “Cenâiz”, 4.

Efendimiz (s.a.v)’in, bir hastayı ziyarete gittiği veya kendisine bir hasta getirildiği zaman şöyle dua ettiği nakledilmiştir: “Ey insanların Rabbi! Acıyı gider, şifa ver. Sen Şâfi (şifa verici) sin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Senden, hiçbir hastalığı hariç tutmayan şifa istiyoruz.”[2]el-Buhârî, “Merdâ”, 20; “Tıbb”, 38; et-Tirmizî, “Da’avât”, 122.

Dipnotta belirttiğim yerdeki el-Buhârî rivayetinde, Hz. Enes (r.a)’in, tedavi  maksadıyla Efendimiz (s.a.v)’den öğrendiği bu duayı okuduğu belirtilmektedir. Yani Sahabe de dua ile tedavi sünnetini devam ettirmiştir. Keza aşağıdaki rivayetler de bu hususu açık bir şekilde göstermektedir.

Sahabe’den Osman b. Ebi’l-Âs şöyle nakletmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.v)’e, Müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımı söyledim. “Elini, bedeninde ağrıyan yerin üzerine koy ve şu duayı oku” buyurdu: “Bedenimde çekmekte olduğum şu hastalığın şerrinden Allah’ın izzet ve kudretine sığınıyorum.”[3]Müslim, “Selâm”, 67; el-Muvatta, “Ayn”, 9.

Bu rivayeti nakleden Osman b. Ebi’l-Âs (r.a) diyor ki: “Bunu birçok kere yaptım. Allah Teala (her seferinde) benden hastalığı giderdi. Bunu aile fertlerime ve başkalarına da söylemekten geri durmadım.”

Ebû Sa’îd el-Hudrî (r.a) şöyle demiştir: ” “Biz, (Hz. Peygamber (s.a.v)’in emriyle çıktığımız) bir seferdeydik. Bir yerde konakladık. Yanımıza bir cariye gelip: “Obamızın efendisi Selim’i bir zehirli soktu. Onunla meşgul olacak erkekler de şu anda yoklar. Aranızda rukye yapan biri var mı?” dedi. Bunun üzerine bizden rukye hususunda mahâretini bilmediğimiz bir adam kalkıp onunla gitti ve adama okudu. Adam iyileşti. Kendisine otuz koyun verdiler. Bize sütünden içirdi. Ona: “Sen rukye bilir miydin?” dedik. “Hayır, ben sadece Fatiha okuyarak rukye yaptım” dedi. Biz kendisine “Resulullah’a (s.a.v) sormadan (bu koyunlara) dokunma!” dedik. Medine’ye gelince, durumu O’na söyledik. Resulullah (s.a.v), (rukye yapan arkadaşımıza hitaben) “Fatiha’nın rukye olduğunu (tedavi maksadıyla okunacağını) sana kim söyledi? Verdikleri koyunları paylaşın, bana da bir hisse ayırın” buyurdu.”[4]el-Buhari, “Tıbb”, 39; Müslim, “Selâm”, 66.

Efendimiz (s.a.v)’in, o sahabiye Fatiha’nın rukye olduğunu kendisine kimin haber verdiğini sorduktan sonra, yaptığının yanlış olduğuna dair herhangi birşey söylememesi, onun davranışını tasdik ettiğini gösterir. Koyunlardan kendisine bir pay ayrılmasını emir buyurması da bunu destekleyen bir diğer husustur.

Efendimiz (s.a.v) ve Sahabe’nin Kur’an ayetleri ve duayla tedavi olması ve bunu tavsiye etmesi, esasen sağlık ve hastalık meselelerine bakışı meselesi, modernitenin karşı konulmaz raddeye gelmiş şartlandırmalarının etkisinden sıyrılabilenler için hayli çarpıcı gerçekler ihtiva eden bir alan. Peşin hükümlerden sıyrılabilenler için gerçekten “çarpıcı” uygulamalar var.

Konu, müstakil çalışma yapılacak kadar geniş. Hadis veya Tefsir sahasında özellikle doktora seviyesinde mutlaka ele alınmalıdır diye düşünüyorum.

Bir sonraki yazıda, okuyucu sorusunda yer alan diğer hususların cevabıyla devam edelim.

Milli Gazete – 22 Kasım 2009

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Müslim, “Selâm”, 40; et-Tirmizî, “Cenâiz”, 4.
2 el-Buhârî, “Merdâ”, 20; “Tıbb”, 38; et-Tirmizî, “Da’avât”, 122.
3 Müslim, “Selâm”, 67; el-Muvatta, “Ayn”, 9.
4 el-Buhari, “Tıbb”, 39; Müslim, “Selâm”, 66.