S–32) Nur cemaatleri siyaset konusunda şerdir deyip bu alanda nötr olmaları gerekirken neden o şerri işleyen siyasi partilerin yanında yer almaktalar?
23 numaralı soruya cevap olarak ifade etmeye çalıştığım hususlar hatırlanacak olursa Nur cemaatinin siyaseti “şer” olarak gördüğünü söylemenin doğru olmadığı kolayca anlaşılacaktır. “Şer” nitelemesini Bediüzzaman, oy verme noktasında CHP veya DP’den birini tercih bağlamında kullanmıştır. İkisini de “şer” olarak nitelendirdiği bu partilerden birinin (DP) diğerine göre “daha hafif/az şer” olduğunu ifade maksadıyla “ehven-i şerreyn” ıstılahını kullanmıştır.
Yine mezkûr soruya cevap sadedinde söylediklerim hatırlanacak olursa, iktidarın (DP) Nur cemaatine ve Risale-i Nur’a karşı davranış tarzı ne kadar toleranslı ve yumuşak olmuşsa, Bediüzzaman’ın tavrı da o ölçüde toleranslı ve yumuşak olmuştur. İktidar (CHP) genel olarak İslam’a ve özel olarak Nur hareketine karşı önyargılı, katı ve acımasız olduğunda tabii olarak Bediüzzam’ın tavrı da sertleşmiştir.
Orada söylenenlere bu soru vesilesiyle bir ekleme yapmış olmak için burada bir noktaya daha değinelim: Siyasetle ilişki meselesi her zaman “müsbet siyasiler”in çalışmalarını “tolere etmek” şeklinde olmamıştır. Bir yandan CHP iktidarının İslam’a karşı önyargılı ve garazkâr tavrıyla bir daha muhatap olmamak, bir yandan da Müslüman milletin hassasiyetleriyle örtüşen bir politika izleyen DP iktidarının hem bu politikayı devam ettirmesi cihetinde teşviki hem de CHP karşısında desteklenmesi gerektiği düşüncesiyle Bediüzzaman merhum, Nur şakirtlerini DP iktidarını “fiilen destekleme” istikametine sevk etmiştir.
Emirdağ Lahikası-2’de yer alan şu satırlar bu noktada açıklayıcıdır:
“… Sâniyen: Bu mes’elenin gayet sinsi ve gayet gizli hakikatı şudur: Üstadımız manen ve maddeten Demokrat Parti’ye yardım için talebelerini hafifçe teşvik etmişti. Bunu Halk Partisi’nin muannid müstebidleri anladıkları için, manasız bahane ile habbeyi kubbe yaparak bu muameleyi yaptılar…”[1]Emirdağ Lahikası-2, 22.
“Bu vatanda dinsizlikle ve istibdad-ı mutlak ve eşedd-i zulme karşı yirmiyedi yıldır perde altındaki hususî neşriyatla hârikulâde bir feragat-ı nefisle mücahede eden Bedîüzzaman Said Nursî’nin vücuda getirdiği muazzam Nur Talebeleri câmiasının Demokrat Parti’yi muhafaza ettiğini Halk Partisi’nin müfrit dessasları anlamış…”[2]A.g.e., 29.
Örnek olmak üzere zikrettiğim bu satırlar, Bediüzzaman merhumun ve Nur camiasının siyasetle ilişkisinin hiçbir zaman “nötr” olmadığını, siyasî iktidarın izlediği politikaya göre mahiyet değiştirdiğini anlattığını söylemek hakikatın ifadesi olacaktır.
Esasen bunda şaşılacak bir durum da yoktur. İslam, hayatın herhangi bir alanını boş bırakmamıştır ki, “ben hayatın bu yönüyle ilgilenmiyorum” denilebilsin. Üstelik siz siyasetle uğraşmasanız bile, inancınızın gereğini yerine getirirken siyaset, bigâne kalamayacağınız, sizi doğrudan veya dolaylı ilgilendiren icraatlar yaparak bile sizi kendisiyle ilgilenmeye mecbur eder. Bediüzzaman’ın ve Nur cemaatinin siyasetle ilişkisini de bu bağlamda değerlendirmenin yanlış olmayacağını söyleyebiliriz.
Devam edecek.
Milli Gazete – 27 Şubat 2011