Bediüzzaman ve Risale-i Nur-24

Ebubekir Sifil[dosya], 2011, 2011 Yılı, Bediüzzaman ve Risale-i Nur, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları, Şahıslar, Said Nursi, Şubat 2011, Şubat Ayı 2011 OS

S–25) Risalelerde bariz hatalardan örnekler var mı? Örnek verebilir misiniz?

Beşer elinden çıkmış her eserde hata bulunması normal, hatta kaçınılmazdır. Dört mezhep imamının bile bizzat talebeleri veya mezheplerine mensup ulema tarafından hatalı olduğu söylenmiş ictihadları vardır. Hatta –hepsine selam olsun– peygamberlerden dahi “zelle” denen küçük sürçmeler sadır olduğu Akaid kitaplarımızda kaydedilen hususlardandır. Şu kadar var ki, onların geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanmıştır.

Dolayısıyla tıpkı beşer elinden çıkmış diğer eserler hakkında gibi Risale-i Nur’un da hatadan tamamen salim bir eser olduğunu mutlak olarak söylemek doğru değildir. Özellikle Üstad’ın Risaleler’i dikte ederken hafızasından başka herhangi bir kaynağa başvurmamış olduğu vakıası dikkate alındığında bu nokta daha bir anlaşılır olmaktadır. Bir kısım hadis rivayetlerinin mana ile, daha doğrusu akılda kaldığı kadarıyla nakledilmiş olmasını buna örnek olarak zikredebiliriz.

Ancak bu durumun Risale-i Nur’un temel karakterini ve kaleme alınış maksadını esastan etkileyen bir nakisa olmadığını da belirtmek gerekir. Bu vesileyle belirtmiş olayım ki, bu sözlerimin, “Risale-i Nur’da hatalar varmış, dolayısıyla bu eser okunmamalı” tarzında anlaşılmasına ve yayılmasına rızam yoktur. Ben hasbel kader okuyan-yazan bir insan olarak Risale-i Nur’dan müstağni kalamadığım gibi, başkalarının da ondan istifade etmesini isterim. Bediüzzaman bir kesimin değil, bu ümmetin alimidir, bu ümmetin alimlerinden bir alimdir. Dolayısıyla diğer alimlere nasıl bakıyorsak ona da öyle bakmalı, diğer alimlerin eserlerini nasıl görüyorsak Risale-i Nur’u da öyle görmeliyiz.

S–26) Risaleleri okumak ve başka eser okumamak yeterli midir?

Bunun doğru olduğunu söyleyemeyiz. Risaleler’de söylenenlerin izah ve beyanı için dahi olsa insan başka eserlerden istifade etmek mecburiyetindedir. Normal olarak bir insanın Risale-i Nur ile yetinebileceğini, başka eserlere ihtiyaç bulunmadığını söyleyenler varsa şayet, onlara Risale-i Nur ile yetinerek nasıl namaz kılıp oruç tuttuklarını sormak gerekir. Risale-i Nur’un neresinde temel ibadetlerle ilgili –ancak bir ilmihalde bulunabilecek– detaylar vardır? Yahut Efendimiz (s.a.v)’in ve Sahabe’nin hayatını, İslam tarihini ya da Kur’an ayetlerinin tamamını ihtiva eden bir tefsir okumak isteyen bir kimse sadece Risale-i Nur okuyarak bu emeline nasıl nail olabilir?

Açıktır ki, Risale-i Nur bir fıkıh kitabı olmadığı gibi, tefsir, hadis, kelam/akaid, tarih… kitabı da değildir. İçinde bu ilim dallarının her birine taalluk eden bahisler, cüzler bulunmakla birlikte onu, bu ilim dallarından her birinden müstağni kılan bir eser olarak tavsif etmek ilim adına isabetli bir davranış olmaz. Aklı başında hiç kimse de böyle bir iddiada bulunmaz.

Kaldı ki  “Nurcu” diye bilinen kitle içinde birçok kesimin Bediüzzaman’dan başka müellifleri de okumakta olduğu bilinen bir husustur. Sadece bu husus bile tek başına Risale-i Nur’un bir insanın bilgilenme ihtiyacını karşılayacağını söylemenin yanlış olduğunu göstermeye yeterlidir.

S–27) Risaleler imanı konuları işlemiş ama anlaşılması zor bir eser. Bu bakımdan vasat Müslümanlara okutturulması ne kadar doğrudur? Örneğin Harun Yahya’nın imani eserleriyle kıyaslandığında nasıl bir sonuç ortaya çıkar? Diyebiliriz ki Harun Yahya’nın eserleri daha bilimsel, anlaşılır ve Risalelerin bir nevi Türkçeleştirilmiş hali gibidir. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda hangisinin tavsiye edilmesi daha doğrudur? Ya da yaklaşım nasıl olmalıdır?

İlk olarak Üslup ve dil özellikleri dolayısıyla Risale-i Nur’un herkes için kolay anlaşılır bir kitap olduğunu söylemek mümkün değil. Aralarında muhteva farklılığı bulunduğu için Risaleler’in Harun Yahya’nın eserleriyle kıyaslanmasının da doğru olmadığını söylemeliyim.

İkinci olarak Harun Yahya’nın eserlerinin Risaleler’in bir nevi Türkçeleştirilmiş hali olduğunu söylemek isabetli olmaz.

Bu itibarla, bir bütün olarak “şu eser daha iyidir, şayan-ı tavsiyedir” demek yerine, muhatabın durumunu da dikkate alarak “şu şahsın şu eseri” veya “şu eserin şu kısmı” diye nokta tayinler yapmak daha isabetli olur.

Devam edecek.

Milli Gazete – 6 Şubat 2011