Soru:
Selâmun âleykum hocam. Radikal, nurcu ve tasavvuf ehli arkadaşlarım var. Bazı konularda bilgilerimizi paylaşıyoruz ama anlaşamadığımız konular var. Bu konularda ise sıkıntı yaşadığımız temel mesele hepimizin ikna olacağı kaynak bilgilere sahip olmayışımızdır. Aşağıda sorduğum soruları her grubunda mütmaîn olabileceği kaynak delillerle cevaplarsanız büyük bir problemin çözülmesi ve kafalardaki şüphelerin gitmesi açısından faydalı ve hayırlı bir hizmet etmiş olacaksınız. Örneğin ayet, hadis-i şerif, peygamber hayatı, ashabın, tabiunun hayatı, tanınmış ve ehli sünnette ekol kabul edilen İslam alimlerinin yaşantı ve delillerinden örneklerle açıklarsanız seviniriz. Çünkü her grup kendi savunduğu anlayışı aynı yollarla savunmakta ve hak üzerinde birleşememekteyiz. Objektif bir bakış açısıyla her grubun da reddedemeyeceği ölçülerde bu meseleleri cevaplamanızı istiyoruz. Rabbim kolaylık versin.
S–1) Sait Nursiye, Bedüzzaman olarak nitelendirme nasıl ve kimler tarafından verilmiştir?
S–2) Bediüzzaman olarak İslam ilim çevrelerinde kabul görülmekte midir? Kabul görülüyorsa ölçüsü nedir? Kabul edilmiyorsa veya edilmeyecekse neden kabul edilemez?
S-3) Sait Nursi devrinin en üstün alimi midir yoksa daha üstün bilinen alimler var mıdır? Örneğin Zahid El-Kevseri ile kıyaslandığında hangisi ilmi seviye bakımından daha üstündür ?
S–4) Sait Nursinin verdiği bilgiler % 100 doğru mudur? Reddetmek İslam ölçülerinde nedir?
S–5) Sait Nursi’nin 2. Abdülhamit döneminde yapmış olduğu faaliyetler gerekli miydi yoksa hata mıydı?
S–6) Sait Nursi’nin, Osmanlıda, ilmiye grubu olarak yaptığı çalışmalar, verdiği fetvalar ve bu çerçevede başlatılan molla ayaklanmaları göz önünde bulundurulduğunda Osmanlının yıkılışında direkt veya endirekt etkisi var mıdır? Var ise bu nasıl değerlendirilmelidir?
S–7) Osmanlının yıkılışında etkisi var ise sonuçta hayır ve şer manasında açılan bir kapı vardır ki Sait Nursi bu durumun neresindedir? Yani şer ise kendisine vebal, hayır ise kendisine sevap mahiyetinde bir kazanç var mı?
S–8) Tarihçeyi Hayat’ta eski Sait diye tanımladığı ve hatalarla geçen devri olarak tanımladığı bu devri açıklamasını bazı müntesipleri sanki günah çıkarma gibi anlatmaktadır. Bu durum nasıl değerlendirilmelidir?
S–9) Risale-i Nurlar için ben onları kendim değil ilham olarak yazıyorum demesi ve bundan ötürü Risalelere Kur’an mesabesinde bakılması nasıl bir durumdur?
S–10) Risalelerdeki bilgilerin tümü kayıtsız şartsız doğru mudur?
S–11) Risalelerdeki bazı bilgileri reddetmek ve kabul etmemek itikadi açıdan tehlike yaratır mı?
S–12) Tefsir nedir? Risalelere tefsir demek doğru mudur? Bu bağlamda Sait Nursi müfessir midir?
S–13) Risalelerde neden kaynak belirtilmemiştir? Sait Nursi gibi birisi için kendisi kaynaktır kaynak belirtmesine gerek yoktur demek anlayışı ne kadar doğrudur?
S–14) Risalelere bu kadar önem verilmesine rağmen neden İslam ilim literatüründe kaynak eser olarak belirtilmemiştir?
S–15) Sait Nursi, Kastamonu Lahikası sayfa 79’da şunları yazmıştır; “Madem ahir zamanda Hz. İsa’nın dini hakikisi hükmedecek, İslamiyet’le omuz omuza gelecek elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve hazreti İsa’ya mensup mazlumların çektikleri felaketler, onlar hakkında bir nevi şahadet denilebilir.” Bu doğru mudur? Doğru ise neden? İndi bir görüş ve İslam ölçülerinde kabul edilmez ise bunun nedeni nedir?
Sorular devam edecek.
Milli Gazete – 22 Ağustos 2010