Bazı Cemaatler ve Metotlar Üzerine-3

Ebubekir Sifil2008, 2008 Yılı, Aralık 2008, Aralık Ayı 2008 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

  1. “Bir de okuduğum bir yazıda Abdulhamid han döneminde bazı kürt aşiretlerinde mehdilik iddia eden birisinin çıktığı yazıyor. Bu hareketlerin Said Nursinin şuur altını bilemeyiz ama düşüncelerine kendisinin de o beklenen zat olduğu ve buna Kurandan destek aramaya kalktığını düşünebilir miyiz?”

Bediüzzaman merhumun, henüz hayattayken mehdilik davası güttüğü –gerek bazı muarızları, gerekse bizzat kimi nur talebeleri tarafından– iddia edilmiştir. Ancak Risale-i Nur’un birçok yerinde kendisi bu iddiayı açık biçimde reddetmiş, böyle bir davasının bulunmadığını alabildiğine açık ifadelerle vurgulamıştır. Aşağıya örnek olarak Risale-i Nur’dan konuyla ilgili birkaç nakil alıyorum:

“Şimdi hakikat-i hal böyle olduğu halde, en birinci vazifesi ve en yüksek mesleği olan imanı kurtarmak ve imanı, tahkikî bir surette umuma ders vermek, hattâ avamın da imanını tahkikî yapmak vazifesi ise, mânen ve hakikaten hidayet edici, irşad edici mânâsının tam sarahatini ifade ettiği için, Nur şakirtleri bu vazifeyi tamamıyla Risale-i Nur’da gördüklerinden, ikinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü derecedir diye, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsini haklı olarak bir nevi Mehdî telâkki ediyorlar. O şahs-ı mânevînin de bir mümessili, Nur şakirtlerinin tesanüdünden gelen bir şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîde bir nevi mümessili olan biçare tercümanını zannettiklerinden, bazan o ismi ona da veriyorlar. Gerçi bu, bir iltibas ve bir sehivdir, fakat onlar onda mes’ul değiller. Çünkü ziyade hüsn-ü zan, eskiden beri cereyan ediyor ve itiraz edilmez. Ben de o kardeşlerimin pek ziyade hüsn-ü zanlarını bir nevi dua ve bir temenni ve Nur talebelerinin kemâl-i itikatlarının bir tereşşuhu gördüğümden, onlara çok ilişmezdim. Hattâ eski evliyanın bir kısmı, keramet-i gaybiyelerinde Risale-i Nur’u aynı o âhir zamanın hidayet edicisi olduğu diye keşifleri, bu tahkikat ile tevili anlaşılır. Demek iki noktada bir iltibas var; tevil lâzımdır.”[1]Bu husustaki açık ifadeleri için bkz. Emirdağ Lâhikası, (1), Mektup No: 207, s. 1794.

Burada ona bizzat bazı Nur talebelerinin mehdilik izafe ettiği açıkça anlaşılmaktadır.

“Bazı emarelerle bildim ki, gizli düşmanlarımız, Nurların kıymetini düşürmek fikriyle, siyaset mânâsını hatırlatan Mehdilik dâvâsını tevehhüm ile, güya Nurlar buna bir âlettir diye, çok asılsız bahaneleri araştırıyorlar. Belki benim şahsıma karşı bu işkenceler, bu evhamlarından ileri geliyor. Ben, o gizli zâlim düşmanlara ve onları aleyhimizde dinleyenlere derim: Hâşâ, sümme hâşâ! Hiçbir vakit böyle haddimden tecavüz edip iman hakikatlarını şahsiyetime bir makam-ı şan ü şeref kazandırmaya âlet etmediğime bu yetmiş beş, hususan otuz senelik hayatım ve yüz otuz Nur Risaleleri ve benim ile tam arkadaşlık eden binler zâtlar şehadet ederler.”[2]Tarihçe-i Hayat, Afyon Hayatı, 2196.

Bu alıntı da ona düşmanları tarafından isnad edilen Mehdilik davasını reddettiğinin açık belgesidir. Konuyla ilgili diğer ifadeleri için dipnotta belirttiğim yerlere bakılabilir.[3]On Dördüncü Şua, 1110, 1040, 1041, 1064.

  1. “Buharide cifire dair bir rivayet var deniyor doğru mu?”

Böyle bir rivayet bilmiyorum.

  1. “Mustafa İslamoğlu isimli hemşerimin de fikirlerinin modern mutezile olduğunu tesbit ettim. Bu konuda sizin görüşlerinizi öğrenebilir miyim?”

Şu kadarını söyleyeyim: Mu’tezile’nin Usul-i Din’de ve Usul-i Fıkıh’ta izlediği metot/sistem bellidir. Özellikle geçtiğimiz yüzyılda Mu’tezile’nin bu alanlarda ortaya koyduğu çalışmalardan, görüşlerini bizzat kendi kaynaklarından öğrenme imkânı sağlayacak bir yekün neşredildi. Bu alanlarda Mu’tezilî alimler tarafından tesbit ve sistematize edilmiş bulunan ilkeler/hükümler iyi bilinirse, adı geçenin “Mu’tezilî” olarak tavsif edilmesinin Mu’tezile’ye mi, ona mı haksızlık olacağını ortaya koymak kolay olacaktır.

Milli Gazete – 14 Aralık 2008

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Bu husustaki açık ifadeleri için bkz. Emirdağ Lâhikası, (1), Mektup No: 207, s. 1794.
2 Tarihçe-i Hayat, Afyon Hayatı, 2196.
3 On Dördüncü Şua, 1110, 1040, 1041, 1064.