Soru: İsmiyle müsemma, malum-u aliniz olan profesör (Kurandaki İslamın müdafii) devr-i risalette, sahabe-i kiramın tebliğ için nereye gitseler mucizat-ı nebeviyye kabilinden, o yörenin dilini biliyorlardı ve ordaki ahaliye onların diliyle dini celili İslamı tebliğ ediyorlardı tarzında bize vasıl olan keramet-i sahabiyeyi inkar etmektedir. Oysa İmam-ı Celaleddin-i Suyutinin r.a. Hasaisul Kübrasında sahabenin bu kabil keramatı mezkurdur. Suyutiye itimat etmekle beraber, böyle bir kerametin olduğu konusunda Suyutinin içtihadi bir hatası olabilir mi, yani o prof .!!! haklı olabilir mi? … Devamını Oku
Diyalog Hakkında (Şimdilik) Son Olarak
Dinlerarası diyalog faaliyetlerini yürütenlerin, yaptıkları işin meşruiyetini (hatta “zaruretini”!) isbatlamak amacıyla ortaya attıkları sözümona “delil”lerin, maksadı hasıl etmekten uzak olduğu, son 6 yazıda yapmaya çalıştığım kısa tahlillerden anlaşılmış olmalıdır.Bugün konu hakkında son olarak söylenebilecekleri toparlayarak –gerektiğinde tekrar dönmek üzere– şimdilik bu bahsi kapatacağım. 1. Şu haliyle diyalog faaliyetlerinin “İslamî”, hatta “İslam’ın emri” olduğunu ileri sürmekle, hal-i hazırda diyaloğu bir “politika”, içeride (ve hatta belki “dışarıda” da) yaşanan sıkıntılardan bir “çıkış yolu” olarak görmek birbirinden farklı şeylerdir.Bunlardan ilki, … Devamını Oku
Diyalog Argümanları-4
Efendimiz (s.a.v)’in, çeşitli kişilere hitaben yazdığı, literatüre “İslam’a davet mektupları” olarak geçmiş bulunan mektupların dinlerarası diyalog faaliyetlerine “meşruiyet” gerekçesi yapılması, en hafif tabiriyle “çarpıtma”dır. Eğer bu mektuplar diyalog faaliyetlerine gerekçe yapılmaya uygunsa, bu faaliyetleri yürütenlerin, muhataplarına bu mektupların muhtevasında gördüğümüz tavrı aynen takınması, yani evvelemirde onları Tevhid‘e çağırması gerekir. Yoksa bu mektupları diyaloğa referans olarak takdim etmenin kabul edilebilir bir yanı olamaz. Hz. Peygamber (s.a.v)’in, herhangi bir Ehl-i Kitap grup ile –bugün yapıldığı tarzda– kendilerini İslam‘a çağırmaksızın … Devamını Oku
Diyalog Faaliyetleri-2
3. Şu haliyle diyalog faaliyetlerini onaylamayan Müslümanlar‘ı –ister düşünce, ister tavır planında– Karmatî, Haricî veya anarşist olmakla suçlayan bir kimse hakkındaki davranışımızın nasıl olması gerektiği sorusu, aklıma İmam Ebû Hanîfe ile talebesi Ebû Mukâtil arasındaki bir diyalogu hatırlattı. el-Âlim ve’l-Müte’allim‘deki diyalogdan hareketle şunu söylememiz doğru olur:Bir kimsenin bizi, bizde olmayan kötü bir vasıfla tavsif etmesi sebebiyle onu tekfir etmez ve kendisine adaletli davranmaktan geri durmayız; onun bizi tavsif ettiği şeylerle veya benzerleriyle biz de onu tavsif etmeyiz. … Devamını Oku
İnsan ve Teklif-2
Pek çok Kur’an beyanı, insanoğlunun bu dünyada bulunuşunu anlamlandırma sürecinin bir önceki yazıda zikredilen kavramların anlattığı faaliyet ile başladığını açık bir şekilde ifade etmektedir. Şu halde –tekraren söyleyelim– kendisine herhangi bir peygamberin daveti ulaşmamış olan kimsenin sorumluluğu, Allah Teala‘nın var ve bir olduğu sonucunu intaç edecek olan nazar ve istidlal faaliyetiyle sınırlıdır. Denebilir ki: Aklını, nazarî ve istidlalî meselelerin üstesinden gelecek ölçüde çalıştırmayı beceremeyen, inancı, içine doğduğu dinî ve kültürel ortamın değerleriyle şekillenmiş olan bir kimsenin (yani … Devamını Oku
İnsan ve Teklif
“Okuyucu Soruları” serisi devam ettikçe, bir taraftan da –bazı okuyucuların da tariz yollu dile getirdiği gibi– “acaba asıl formatımızdan sapıyor muyuz” diye kendime sık sık soruyorum. Ama bu serinin, sizlerle aramızdaki canlı iletişimi (moda tabiriyle “interaktif ilişki”yi) daha bir takviye ettiğini ve farklı açılımlar sağladığını görmek de doğrusu rahatlatıcı. “Okuyucu Soruları” serisinin, alışılagelmiş “soru-cevap” tarzını da ihtiva etmekle birlikte, çok daha geniş ve derinlikli bir boyut içerdiğini gösteren mesajlardan biri şöyle: Soru: (…) Cahil kafirin durumuna dair … Devamını Oku
Şevval Orucu Mekruh Mu?-2
Şevval Orucu Mekruh Mu?-2 Şevval orucunun mekruh olduğu konusunda İmam Ebû Hanîfe ve İmam Ebû Yusuf‘tan nakledilen görüş hakkında bir noktaya dikkat çekmemiz gerekiyor: İmam Muhammed‘in eserleri, es-Serahsî‘nin el-Mebsût‘u, el-Hidâye ve benzeri temel eserlerde Şeyhân‘ın Şevval orucu hakkındaki bu hükmüne rastlanmamaktadır. Reddu’l-Muhtâr‘daki (II, 435) bir kayda göre bu meseleyi Tahrîru’l-Akvâl fî Savmi’s-Sitti min Şevvâl adlı risalesinde detaylı bir şekilde ele almış olan allame el-Kasım b. Kutluboğa‘nın ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla bu görüşü İmam Ebû Hanîfe‘ye ilk nisbet eden … Devamını Oku