İsrail‘in Filistin ve Lübnan topraklarında sürdürdüğü vahşi işgal, şüphesiz ki Siyonist ideolojinin kaynağını bizatihi Ortodoks Yahudilik‘ten alan karakterinin bir yansıması. İsrailli hahamların savaş sırasında masum kadın ve çocukların öldürülebileceğini hükme bağlayan fetvası bu açıdan şaşırtıcı değil.
Dünyanın gözü önünde sergilenen vahşet örnekleri, “On Emir” içinde yer alan “öldürmeyeceksin, çalmayacaksın…” gibi hükümleri, “yahudiyi öldürmeyeceksin, yahudinin malını çalmayacaksın” tarzında yorumlayan Talmud’un tesis ettiği inanç, düşünce ve algı sisteminin pratik yansımasından başka bir şey değil.
Yazının tırnak içinde verdiğim başlığı, Israel Shahak‘ın Jewish History Jewish Religion adlı eserinin, ilk baskısı Eylül-2002’de yapılmış Türkçe çevirisinin adı. Edward Said‘in uzun bir sunuş yazısı yazdığı, oldukça rahat okunan bu eserinde Shahak, İsrail devletinin karakterinin ve gerek içeriye gerekse dışarıya yönelik olarak ortaya koyduğu uygulamaların Ortodoks Yahudilik‘le irtibatını “içeriden” bir ses olarak aktarıyor.
Genel olarak laik/liberal bir bakış açısıyla kaleme alındığına dikkat edilerek okunması gereken eserde, İsrailli hahamların gündemdeki fetvasının derinlerdeki dayanağını da gözler önüne seren yazar, bu konuda oldukça aydınlatıcı malumat aktarıyor. İsrail ordusunda görev yapan bir askerle, bağlı bulunduğu haham arasında cereyan eden ilginç mektuplaşma sadece bu nokta itibariyle değil, birçok bakımdan üzerinde düşünülmeye değer. (s. 138 vd.)
Uzun olduğu için buraya alamayacağım mektubun öncesinde de İsrail Ordusu Merkez Komutanlığı’nca yayımlanan bir kitapçıkta yer alan –komutanlık baş vaizine ait– bir pasajı aktarılıyor. Birlikte okuyalım:
“Askerî birliklerimiz, bir savaş, sıcak bir takip ya da baskın sırasında sivillere rastladığında, eğer bu sivillerin bizim birliklerimize zarar verip veremeyeceği konusunda bir netlik yoksa, halacha‘ya göre onlar öldürülebilir, hatta öldürülmelidir… Hangi koşul altında olursa olsun, bir Arab’a güvenilmemeli, velev ki o kişi sivilleştiği izlenimi vermiş olsa dahi… Bir savaş sırasında birliklerimiz düşmana saldırdığında, onlara halacha tarafından kendi halindeki sivilleri dahi öldürme izni ve hatta emri verilmiştir…”
(Buradaki “halacha”, yüzyıllardan bu yana korunan ve uygulanan Yahudi yasal sisteminin adıdır.)
Shahak, bu pasajı aktardığı sayfanın dipnotunda mezkûr kitapçığın İsrail Genelkurmayı’nın emriyle ortadan kaldırıldığını belirtmiş. Bunun çok fazla önemi de yok zaten. Zira bir “gentile” (Yahudi olmayan kişi) öldüren Yahudi için somut herhangi bir müeyyidenin söz konusu olmadığı, hele bunu –altındaki merdiveni çekmek gibi– “dolaylı” yoldan yapmışsa, bu fiilinin günah bile sayılmayacağı bir sistemde, “Şimdi git, Amalek’i (Amalikalılar’ı) vur, ve onların her şeylerini tamamen yok et, ve onları esirgeme: ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür” (I. Samuel, 15/3) emrinin Araplar‘a da uygulanması gerektiğini öğütleyen bir inanç yapısında “savaş durumu”nun getirdiği sıra dışılığın çok da sözü edilmez değil mi!!
Geniş bir entelektüel ufka sahip olan İsrael Shahak‘ın, başlığının da yansıttığı gibi Yahudi dinini, tarihini, İsrail’i kuran ve yöneten bilinç durumunu son derece çarpıcı biçimde gözler önüne seren kitabı –yukarıda işaret ettiğim yönüne, bir de İslam hakkındaki bazı tesbitlerine dikkat edilerek– mutlaka okunmalı.
Milli Gazete – 31 Temmuz 2006