Usul Zemininde Hareket Etmek-3

Ebubekir Sifil2010, Aralık 2010, Gazete Yazıları

Konuyla ilgili cevabî yazısında Karaman hoca, recm cezası hakkında, biri modern zamanlara gelene kadar üzerinde –bildiğimiz kadarıyla Haricîler dışında– bütün Ümmet ulemasının ittifak ettiği, (ya da en azından muhalifi bilinmeyen), diğerleri ise modern zamanların mahsulü 3 görüş zikretti. Ardından da, recmin ta’zir olduğu doğrultusundaki istidlalini desteklemek amacıyla “Bizim istidlalimizi destekleyen usul ve füru kitaplarından bazı nakiller” yapacağını ifade ederek birtakım iktibaslarda bulundu.

Bu ifade üzerine okuyucuda, hocanın, daha evvel recmin “ta’zir” olduğunu gösterdiğini söylediği hususların davaya delalet vechi üzerinde duracağı şeklinde bir beklentinin oluşması tabiidir. Ancak iki yazı boyunca yaptığı nakillerin davayla herhangi bir bağlantısı yoktu.

Bu çerçevede, ilk yazıda hoca, “icma” konusu üzerinde durdu ve bazı kaynaklardan, herhangi bir konuda icma bulunduğunu söylemekle, “muhalif bir görüşün bilinmediğini” söylemek arasındaki farkı tebarüz ettiren alıntılar yaptı.

Anlaşıldığı kadarıyla bu iktibaslar, Usul zemininde hareket etmenin, recm meselesi üzerinde icma bulunduğunu söylemeye imkân vermediğini anlatmaya matufu idi.

İcma meselesi; vukuu, imkânı, bağlayıcılığı… gibi noktalarda –aralarında eş-Şevkânî’nin de bulunduğu– kimi Usul yazarlarınca tartışılmıştır; bu doğru. Ama bir doğru daha var: Söz konusu müelliflerin hiç birisi recmin ta’zir olduğu iddiasına gerekçe teşkil edecek herhangi bir görüş ileri sürmemiştir.

Sürmüş olsaydılar bile bu, recm meselesi üzerinde icma bulunduğunu söylediğini bildiğimiz hoca için herhangi bir şey ifade etmeyecekti. Evet, doğru okudunuz, recm meselesiyle ilintili olarak icma meselesini gündeme getiren hoca, aslında bu meselede icma bulunduğunu daha evvel sarahatle ifade etmiş ve şöyle demişti:

“Yahûdî bir erkek, yine yahûdî bir kadınla zina ederken yakalanmış ve Hz. Peygamber’e getirilmişlerdi. Peygamberimiz suçlulara, kendi dinlerine göre cezalarının ne olduğunu sormuş, onların yalan söylemeleri üzerine Abdullah b. Selâm’ın yardımı ile Tevrat’ta mevcut recm hükmünü bulmuş ve suçlulara uygulamıştı. Aynı hüküm, sünnete dayalı icmâ ile İslâm’a da intikal etmiş ve bu suçu işleyen evli şahıslara -az da olsa- uygulanmıştır.”[1]http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/tarih/0082.htm

Hocanın icma konusunda söylediklerinden bazıları da şöyle: “Değişmez sahih geleneğin en önemli dayanaklarından biri de icmâdır.”[2]http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0477.htm

“Bir konuda bütün müctehidler aynı şeyi söylemiş olurlarsa icma oluşur ve buna muhalefet edilemez.”[3]http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0559.htm

Araştırıldığında daha fazlasına rastlanacağında şüphe bulunmayan bu tarz ifadelerin “recm” ve “İslam’da yok”lar kategorisine sokulan diğer meseleler söz konusu olduğunda unutuluvermiş olması manidardır…

Bitirirken, bu meseleyi niçin bu kadar uzattığımı soranların merakını gidereyim: Modern zamanlarda İslam dünyasının ve ülkemizin içine sokulduğu “değişim” süreci, sürecin başlarında laikçiler tarafından yürütülüyordu. Dinine-diyanetine bağlı halka “dayatma” suretinde gerçekleştirilmek istenen bu değişim, tabii olarak ters tepiyordu.

Şimdilerde (yani “postmodern” aşamada) ise önemli bir değişiklik yaşıyoruz. Değişim talebi artık bizden/aramızdan birileri tarafından dillendiriliyor. Daha “içeriden” bir dil söz konusu. Dolayısıyla bu “yeni” aşamada dönüşüm lehine farklı bir etki gözleniyor.

Çağın (yani “Batı”nın) ve beklentilerine ve “küresel” olduğu söylenen değerlere uyum kabiliyetinin, kendi başına bir “değerlendirme kriteri” olarak sunulduğu/görüldüğü bu sürece özellikle dikkat etmek, bu süreçte daha bir müteyakkız olmak durumundayız. Mesele bundan ibaret…

Milli Gazete – 11 Aralık 2010

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/tarih/0082.htm
2 http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0477.htm
3 http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0559.htm