Hâlâ çıkıyorsa şu anda 3. sayısına ulaşmış olması gereken ilmî/akademik bir dergi “Usûl” ve elimde ilk sayısı (Ocak-Haziran 2004) bulunuyor. İlmî dergilerin sayısında son yıllarda gözle görülen artış, ülkemizdeki ilmî hareketliliğin getireceği seviye ile doğru orantılı olduğu için elbette sevindiricidir…
Ehil kalemlerden çıkmış, gündem olma vasfını koruyan yazıları muhtevi bu sayıda ilk olarak Prof. Dr. Faruk Beşer hocanın makalesi yer alıyor: “Ebû Hanîfe’nin Kur’an Anlayışı.“
Makale başlıca iki ana tema etrafında kurgulanmış: İmam Ebû Hanîfe‘ye göre Kur’an‘ın mahiyeti (lafız-mana ilişkisi) ve Halku’l-Kur’an meselesi. Beşer hoca her iki meseleyle alakalı olarak ilgi çekici tesbitlerde bulunmuş ve yazısının son bölümünde bu iki meselenin birbiriyle ilişkisini ortaya koyan tesbitlerini okuyucuyla paylaşmış.
Burada hocanın bu makalesine bazı katkılarda bulunmak istiyorum.
- ez-Zehebî‘nin “Menâkıb“ından naklen İmam Ebû Hanîfe‘nin, bir rek’atte Kur’an‘ı hatmettiğini anlatan rivayeti zikreden Beşer hoca, el-Kevserî merhumun, “bu ve benzeri haberlerin sabit bulunmadıklarını söyle”diğini belirtmiş. Ancak el-Kevserî merhum, konuyla ilgili olarak sadece ez-Zehebî‘nin mezkûr eserinde yer verdiği bir rivayet hakkında yukarıdaki yargıyı dile getirmiştir. “Mesâhifu’l-Emsâr” isimli makalesinde (“Makâlât“, 4) Hz. Osman, Temîm ed-Dârî ve Ebû Hanîfe‘nin (Allah hapsinden razı olsun) Kur’an‘ı bir rek’atte hatmedenler arasında bulunduğunu tasrih eden el-Kevserî merhumun, bunun aksini söylemesi söz konusu değildir. Dolayısıyla hocanın naklettiği hüküm, konuyla ilgili belli bir rivayete mahsustur; “Menâkıb“daki nakle düştüğü notun ifadelerinden de rahatlıkla anlaşılabileceği gibi bu hüküm genelleştirilmemelidir.
- İmam Ebû Hanîfe‘nin, “Kur’an yüzünden okunursa namaz fasit olur” tarzındaki görüşünü Beşer hoca İbn Teymiyye ve “Rahmetu’l-Ümme” yazarı Muhammed b. Abdirrahman ed-Dimaşkî ile refere etmiş. Oysa bu görüş İmam Muhammed‘in “Kitâbu’l-Asl“ında (I, 196) ve daha başka kaynaklarda mevcut.
- Hoca, İmam Ebû Hanîfe‘nin, namazda Farsça kıraat edilebileceği görüşünün birinci elden rivayet edilmediğini, ancak “zâhiru’r-rivâye” türü kitapların şerhlerinde bu görüşe yer verildiğini makalesinin birçok yerinde söylüyor. Sonuçta bunun İmam‘ın görüşü sayılabileceğini belirtmiş ise de, bu konunun, zâhiru’r-rivâye türü eserlerde yer almadığını tekrar tekrar vurgulaması bir sürçme olsa gerek. Zira İmam Ebû Hanîfe‘nin bu görüşü, mesela İmam Muhammed‘in bir önceki maddede mezkûr eserinde (I, 39, 236) ve “el-Câmi’u’s-Sağîr“de (94) mevcuttur.
- İmam Ebû Hanîfe‘nin bu görüşünden rücu edip etmediği konusunda Beşer hoca, “… Ebû Hanîfe‘nin söz konusu görüşünü dile getirdiği, ancak bundan döndüğünün kesin olmadığı kanaatini taşımaktayız” diyor. Oysa Ali b. el-Ca’d ve Nuh b. Ebî Meryem tarafından nakledilmiş olan bu “rücu” görüşü daha yakından incelenmeli ve yabana atılmamalıdır. (Bu konu hakkında bu köşede 2003’ün 22 Temmuzunda başlayıp 5-6 yazı halinde devam eden seriye bakılabilir.)
Devam edecek.
Milli Gazete – 10 Temmuz 2005