Tasavvuf ve Pasifizasyon-1

Ebubekir Sifil2005, Gazete Yazıları, Nisan 2005

E-posta adresime gelen maillerin önemli bir bölümü, başlıkta ifade etmeye çalıştığım hususu soruyor. Tasavvuf insanları dünyadan uzaklaştırmakla hayata ve topluma ilgisiz mi kılıyor, Tasavvuf ehli olarak bilinen insanların mesela cihada iştirak ettiği vaki midir?…

Bu soruya, Osmanlı‘nın kuruluşundan itibaren fetihlerin öncü kuvveti olmuş gazi dervişleri, Senûsiyye hareketini, Hindistan‘lı Rabbânî alimlerin ya da Şeyh Şamil‘in cihadı gibi harc-ı alem örnekleri zikrederek kestirmeden cevap verebilirdim.

Ancak Tasavvuf hakkındaki bu iddiaların alabildiğine yaygınlık kazanmış olması, bu meselenin –bu köşenin boyutlarının izin verdiği ölçüde–detaylandırılmasını zorunlu kılıyor.

Esas meseleye geçmeden önce bu babda çokça bahis mevzuu yapılan bir rivayete değinmek istiyorum:

Rivayete göre Efendimiz (s.a.v), bir gazadan dönen ashabına, “Hayırlı bir gelişle küçük cihaddan büyük cihada geldiniz” buyurmuş, Sahabe, “Büyük cihad nedir ya Resulallah?” diye sorunca, “Kulun, (nefsinin) hevasıyla mücahedesidir” buyurmuştur.

Küçük cihaddan büyük cihada döndük” lafzıyla daha yaygın olan bu rivayeti el-Beyhakî, “Kitâbu’z-Zühd“de (I, 42) naklettikten sonra, “İsnadında zayıflık vardır” demiştir. el-Irâkî, Ali el-Karî, el-Münâvî ve el-Aclûnî de eserlerinde bu ifadeyi nakletmekle yetinmişlerdir. (Bkz. “Tahrîcu Ahâdîsi’l-İhyâ“, III, 7, 64; “el-Esrâru’l-Merfû’a“, 211-2; “Feydu’l-Kadîr“, IV, 511; “Keşfu’l-Hafâ“, I, 511-2.)

ez-Zeyla’î, “el-Keşşâf” hadislerini tahriç ettiği eserinde (III, 395-6), rivayetin “el-Keşşâf“ta zikredilen varyantını, “Nebi (s.a.v) gazalarından birinden döndü ve “Küçük cihaddan büyük cihada döndük” buyurdu” şeklinde verdikten sonra şunları söyler: “Cidden garibdir. Bu rivayeti es-Sa’lebî, bu şekilde senedsiz olarak zikretmiştir.”

Daha sonra el-Beyhakî tarafından “Kitâbu’z-Zühd“de nakledilen sened ve metni (ki en başta zikrettiğim gibidir) zikrettikten ve el-Beyhakî‘nin, “İsnadında zayıflık vardır” dediğini naklettikten sonra sözlerini şöyle sürdürür:

en-Nesâî, “Kitâbu’l-Künâ“da şöyle der: (…) Ebû Mes’ûd Muhammed b. Ziyâd el-Makdisî bize, İbrahim b. Ebî Able’nin (Bu zatın adı İbn Receb‘in “Câmi’u’l-Ulûm ve’l-Hikem“inde (185) “İbrahim b. Ebî Alkame” olarak geçmektedir; doğrusu “İbrahim b. Ebî Able” olmalıdır, E.S.), gazadan dönen insanlara şöyle dediğini rivayet etti: “Küçük cihaddan döndünüz. Peki büyük cihadı ne yaptınız?” Muhatapları, “Ey Ebû İsmail! Büyük cihad nedir?” diye sordu, “Kalbin cihadıdır” dedi.”

Buradaki İbrahim b. Ebî Able, Şam‘lı Tabiun‘dandır.

Bahse konu rivayetin el-Bayhakî tarafından, senedinde peş peşe yer alan üç ravi (İsa b. İbrahim, Yahya b. Ya’lâ ve Leys b. Ebî Süleym) sebebiyle “zayıf” olarak nitelendirilmiş olmalıdır. Ancak Rical kitaplarının bu zatlar hakkında verdiği malumattan, zayıflıklarının rivayetin tamamen reddine müncer olacak derecede şiddetli olmadığı anlaşılmaktadır.

Dolayısıyla Tebük gazvesinden dönüşte varid olduğunun söylendiğini naklettiği bu rivayet hakkında “Aslı yoktur” ifadesini kullanan İbn Teymiyye‘nin (“Mecmû’l-Fetâvâ“, XI, 197) bu hükmünün “aşırı” olduğunu söylemek durumundayız. Onun bu hükmünde, rivayetin Tasavvufî çevrelerde yaygın olarak kullanılmasının etkili olduğu akla gelmektedir.

Gerek yukarıda adını verdiğim kaynakların, gerekse daha başka ulemanın, bu rivayeti taz’if ederken sadece “senedinde zaaf vardır” demekle yetinmiş olması da İbn Teymiyye’nin bu hükmünün isabetli olmadığını göstermektedir.

Sonuç olarak

Bu rivayetin biri merfu (Hz. Peygamber (s.a.v)’in sözü), diğeri İbrahim b. Ebî Able‘nin sözü olmak üzere iki şekilde nakledildiği görülmektedir. İbrahim b. Ebî Able‘nin sözü olarak sıhhatinde herhangi bir zaafı yoktur. Merfu varyantı ise, senedindeki bazı raviler sebebiyle zayıf bulunmuş ise de, bu zaaf, rivayeti tamamen “uydurma” veya “asılsız” olarak nitelendirmek için yeterli değildir.

Bir sonraki yazıda devam edelim. (ikinci yazı için buraya, üçüncü yazı için buraya, dördüncü yazı için  buraya tıklayabilirsiniz.)

Milli Gazete – 2 Nisan 2005