Asrın önde gelen ilim adamlarından Pakistanlı Muhammed Takî el-Osmânî, Sahîhu Müslim şerhi Fethu’l-Mülhim’e yazdığı son derece kıymetli tekmilede recm rivayetlerini nakleden sahabîlerin isimlerini ve rivayetleri aktaran kaynakları ihtiva eden bir çalışma yapmış ve tablo halinde vermiştir.[1]Muhammed Takî el-Osmânî, Tekmiletu Fethi’l-Mülhim, II, 420 vd. Buna göre recm rivayetleri, aralarında dört halife, Hz. Aişe, İbn Mes’ûd, İbn Abbâs, İbn Ömer, Übeyy b. Ka’b, Zeyd b. Sâbit, Mu’âz b. Cebel, Câbir b. Abdillah… gibi dirayet ve fekahetiyle öne çıkan isimlerin de bulunduğu tam 52 sahabî (Allah hepsinden razı olsun) tarafından nakledilmiştir. Söz konusu tabloda açıkça görüleceği gibi, başta Kütüb-i Sitte musannıfları olmak üzere İmam Ahmed b. Hanbel de dahil olmak üzere recm rivayetlerini nakletmeyen Hadis kaynağı neredeyse mevcut değildir.
el-Osmânî, bu çalışmasının bütün Hadis kaynaklarını ihata etmediğini ve daha geniş çaplı bir araştırmayla recm rivayetini nakleden daha fazla sahabî tesbit edilebileceğini belirtmektedir. (Bu yazıyı yazarken el-Muvatta’da Abdullah b. Ebî Müleyke (r.a)’ın da recm rivayetini naklettiğini tesbit ettim ki, el-Osmânî’nen çıkardığı tabloda adı geçmemektedir. Araştırıldığında daha fazla sahabî ismi tesbit edileceği açıktır.)
Bu araştırmada dikkat çeken husus, İmam Ahmed b. Hanbel dışında müçtehid imamlara ait herhangi bir kaynağın kullanılmamış olmasıdır. İmam Mâlik’in el-Muvatta’ı[2]el-Muvatta, “Hudûd”, 1., İmam Ebû Yusuf’un Kitâbu’l-Âsâr’ı[3]İmam Ebû Yusuf, Kitâbu’l-Âsâr, 157., İmam Muhammed’in el-Muvatta’ı[4]İmam Muhammed eş-Şeybânî, el-Muvatta, 241 vd. ve İmam eş-Şâfi’î’nin el-Müsned[5]İmam eş-Şâfi’î, el-Müsned (es-Sindî tertibi), II, 77 vd. ve el-Ümm’ü[6]İmam eş-Şâfi’î, el-Ümm, VI, 166 vd. de recm rivayetlerinin nakledildiği eserler arasındadır.
Mesele sadece Efendimiz (s.a.v)’in recm konusundaki hadis ve uygulamalarının naklinden ibaret de değildir. Abdürrezzâk ve İbn Ebî Şeybe’nin el-Musannef’leri ve İbn Abdilberr’in el-İstizkâr’ı gibi Sahabe ve Tabiun’un kavil ve uygulamalarının nakledildiği eserlerde konunun her vesileyle gündeme geldiğini görmek şaşırtıcı değildir. Recm hangi durumlarda, kimlere ve kimler tarafından uygulanır… gibi meseleler Sahabe, Tabiun ve sonraki kuşakların fakihleri tarafından da en ince detaylarına kadar ele alınmıştır. Yani namaz, oruç, alış-veriş, nikâh-talâk… gibi ahkâm nasıl ele alınmışsa recm meselesi de öyle ele alınmış ve incelenmiştir.
Yani üzerinde icma edilmiş meselelerden olan recmi[7]Bkz. İbnu’l-Münzir, Kitâbu’l-İcmâ’, 111, İbn Hazm, Merâtibu’l-İcmâ’, 214. tartışmak modern zamanlara gelene kadar ne hikmetse hiçbir müslümanın aklına gelmemiştir! Buradaki “icma” kavramına bakarak recmin sadece Ehl-i Sünnet alimler arasında ittifak konusu olduğu düşünülmemelidir. Şia[8]Bkz. Ebû Ca’fer Muhammed b. el-Hasen et-Tûsî, el-Mebsût fî Fıkhi’l-İmâmiyye, VIII, 2. ve Mu’tezile[9]Bkz. Ebu’l-Hüseyin el-Basrî, el-Mu’temed, I, 255. de dahil olmak üzere bid’at fırkalar da bu meselede Ehl-i Sünnet’ten farklı bir tutum içinde olmamıştır. Tek istisna Haricîler’dir. Onların meseleye hangi noktada şaşı baktığını bu yazı serisinin ikincisinde belirtmiştim.
Recmin İslam dışı bir uygulama olduğunu söyleyebilmek için şu noktalardan birisini ileri sürmek gerekir:
- Recm hükmünün dayanağını teşkil eden hadisler uydurulmuştur.
Bu iddiayı benimsemekle, elimizdeki Hadis ve Fıkıh kaynaklarının içindeki rivayet ve hükümlerin büyük çoğunluğunun “gayri İslamî” olduğunu söylemek arasında hiçbir fark yoktur. Bu ümmetin Sünnîsiyle bid’îsiyle (Hariciler dışındaki) ezici çoğunluğunun, 50’den fazla sahabînin adını kullanarak Efendimiz (s.a.v)’e yalan isnad etmek gibi bir cürmü işlemekte söz birliği edebileceğini düşünen kimse ya aklını peynir ekmekle yemiştir, ya da acemi bir hokkabazdır!
- Efendimiz (s.a.v) recm hükmünü uygulamıştır. Ancak bunu ilgili Kur’an ayetinin (24/en-Nûr, 2) nüzulünden önce yapmıştır; yani bu hüküm Kur’an ile nesh edilmiştir.
Bu da vehamette diğer ihtimalden geri değildir. Esasen recm hükmünün mensuh olduğuna dair –bırakalım delili– “karine” dahi olsaydı, bu ümmetin alimleri onu gündeme getirip tartışmaktan geri durmazdı. Görüşü itibara alınan bir tek ferdin dahi 1300 küsür yıllık koca bir zaman dilimi içinde böyle bir ihtimalden söz etmemiş olmasının önemi yoksa, modern zamanlarda peydah olmuş nesebi gayri sahih bir fikrin hiç önemi yoktur!
Devam edecek.
Milli Gazete – 13 Aralık 2008
Kaynakça/Dipnot
↑1 | Muhammed Takî el-Osmânî, Tekmiletu Fethi’l-Mülhim, II, 420 vd. |
---|---|
↑2 | el-Muvatta, “Hudûd”, 1. |
↑3 | İmam Ebû Yusuf, Kitâbu’l-Âsâr, 157. |
↑4 | İmam Muhammed eş-Şeybânî, el-Muvatta, 241 vd. |
↑5 | İmam eş-Şâfi’î, el-Müsned (es-Sindî tertibi), II, 77 vd. |
↑6 | İmam eş-Şâfi’î, el-Ümm, VI, 166 vd. |
↑7 | Bkz. İbnu’l-Münzir, Kitâbu’l-İcmâ’, 111, İbn Hazm, Merâtibu’l-İcmâ’, 214. |
↑8 | Bkz. Ebû Ca’fer Muhammed b. el-Hasen et-Tûsî, el-Mebsût fî Fıkhi’l-İmâmiyye, VIII, 2. |
↑9 | Bkz. Ebu’l-Hüseyin el-Basrî, el-Mu’temed, I, 255. |