2006’dan bu yana HAMAS’ın elinde bulunan Gilat Şalit isimli İsrailli askere karşılık İsrail hapishanelerinde bulunan 1000’in üzerindeki Filistinli mahkûmun serbest bırakılması konusunda anlaşma sağlandığı haberi genel olarak sevinçle karşılandı.
HAMAS sözcüsü anlaşmayı “zafer” olarak nitelemiş. İsrail’in böyle bir anlaşmayı kabullenmek zorunda kalması dolayımında bu duygunun Filistin konusunda hassasiyet sahibi herkes ve her kesim tarafından paylaşıldığını söylemek gerçeğin ifadesi olacak. Kurulduğu günden bu yana hiçbir görüşünden geri adım atmayan, hiçbir girişiminden nedamet izhar etmeyen “burnu havada” bir İsrail vardı karşımızda. Gerektiğinde bütün dünyayı karşısına almaktan çekinmeyen, topraklarını işgal ettiği insanlar direnince şehirleri altüst edip sonra da son derece pişkin bir edayla “güvenlik” diyen bir İsrail… Üstelik son Gazze saldırısında Gazze’yi yerle bir etmesinin sebebi de Şalit’i kurtarmaktı; ama başaramadı.
Dolayısıyla gelinen nokta “cüz’î plandan” bakıldığında öncelikle HAMAS adına ve sonra da bütün bir Filistin davası adına gerçekten de başarıdır.
Ancak meseleye “küllî planda” bakıldığında fotoğraf birden değişiveriyor. Şu sebeplerle:
1. İsrail’in elinde, her türlü keyfî muameleye maruz bulunan 6 binin üzerinde Filistinli esir vardı. Bunlardan bin tanesini serbest bırakmış olması toplamda çok fazla bir “kayıp” sayılmaz. İsrail hapishanelerinde bulunan 5000 civarındaki Filistinli esirin akıbeti konusunda el’an sonuç getirici bir girişim söz konusu değil. Onların bir kısmı, genel olarak Filistinli mahkûmların maruz bırakıldığı acımasız muameleler karşısında açlık grevi başlatmış bulunuyor. Sonuç ne olur, Allah bilir…
2. İsrail, “dediğim dedik” tavrıyla gerektiğinde yeni esirler alabilecek konumunu muhafaza ediyor. Onun bu konumu zayıflatılmadıkça gerçek bir “zafer”den söz etmek mümkün değil. Filistin fiilen bir “açık hava hapishanesi” durumunda.
3. İsrail, Filistin arazisi üzerinde yeni yerleşim yerleri açma konusundaki sistemli politikasını devam ettiriyor. İlk kurulduğu itibaren İsrail devleti, işgal ettiği toprakların sınırlarını her geçen gün genişletiyor.
4. 1 ferdini 1000 kişiyi gözden çıkarmaya değer bulmak. Kandan beslenen, bu toprakların bağrına bir hançer gibi saplandığı tarihten bu yana kadın, çocuk, yaşlı demeden onbinlerce insanın kanını akıtan ve en son Mavi Marmara baskınıyla uluslar arası sularda sivillere saldırmaktan dahi çekinmeyecek kadar arızalı bir ruh haliyle hareket eden İsrail, bir tek vatandaşı söz konusu olduğunda –ve başka çaresi kalmadığında– binin üzerinde insanı serbest bırakmayı kabullenebiliyor! Belki de en fazla acı vereni bu. Bir tek vatandaşına karşılık 1000’in üzerindeki insan… Şalit’in kanı ne kadar kırmızı görüyor musunuz?..
Sonuç olarak HAMAS ve Filistin davası için cüz’î bir kazanımdan bahsetsek de, İsrail’in “kaybettiği” bir şey yok! Sevinelim mi?!
Milli Gazete – 15 Ekim 2011