Daru’l-Hikme yeni bir faaliyetle karşınızda. Kâh projeleriyle, kâh gerçekleştirdiği ses getirici söyleşilerle gündeminize girdi bugüne kadar. Kimi zaman sahasında otorite kabul edilen isimlere yönelik sıkı eleştiriler okuduk sitesinde, kimi zaman İslam Dünyası’ndan muhtelif isimleri taşıdı ilmî gündemimize.
Şimdi farklı bir heyecan içindeyiz.
Başlığı tırnak içinde vermemin sebebi, onun bir “dergi” ismi olmasından. Evet Allah izin verirse Daru’l-Hikme, “Rıhle” adını verdiği bir dergiyle Ocak ayından itibaren ilim ve hikmet yolculuğunu taçlandırmış olacak. Bilhassa Hadis alimlerinin, farklı beldelerdeki Hadis üstadlarını dolaşıp onlardan rivayet ahzeylemesini anlatan bir tabir olarak “rıhle”, modern zamanlarda Hak ve Hakikat yolcularının kutlu seyahatinin dili ve tercümanı olacak.
Üç aylık olarak tasarlanan derginin, Ehl-i Sünnet hassasiyetleri gözeten bir çizgide yürüyeceğini ayrıca belirtmeye bilmem gerek var mı. Ama bir hususun altını özellikle çizme ihtiyacını hissediyorum: O, bu çizginin hakkını verebilmek adına istifadeye şayan birikimlerden mümkün en azami ölçüde istifade etme kararlılığıyla çıkıyor. Çünkü o evrensel bir “ihya ve inşa” bilincinin semeresi olarak var olduğunun farkında.
Biliyoruz ki Ehl-i Sünnet, herhangi bir şeyin “alternatifi/karşıtı” olarak değil, dünyanın müşahede ettiği en muhteşem medeniyetin ve ondan tevarüs ettiğimiz muazzam birikimin yegâne zemini, en temel muharrik gücüdür. İlimde, sanatta, kültürde, estetikte, mimaride… hasılı hayatın her alanında bizi sadece genetik olarak değil, aynı zamanda cebrî bir ihtiyarla kendine çeken, “köksüz” yaşanamayacağını ve kökün dışarıdan ithal edilemeyeceğini her vehlede ruhumuzu sarsarak hatırlatan “benlik şuuru”dur o. Onun bihakkın keşif, idrak ve ihyası adına ortaya konmuş ve konacak emeklerin istisnasız tamamı mübarektir; öpülüp alınlara konulasıdır.
Bu itibarla Rıhle bu hassasiyeti taşıyan her ehil isme, her ciddi çalışmaya kapılarını açık tutacak. Doğrusunu söylemek gerekirse, ülkemizde bu hassasiyeti olabildiğince geniş çerçevede kucaklayan bir yayın politikası izleyen dergilerin sayısı hayli az olmuştur. Prof. Dr. Esat Coşan hocaefendi merhum önderliğinde vaktiyle çıkan İlim ve Sanat dergisi bu bağlamda ilk akla gelen örnek…
Sadece ilmî makalelerden müteşekkil bir dergiden söz etmiyoruz. Sayfaları arasında gezinirken tarihte yolculuklara çıkıp geçmişten bugüne ayna tutacak, hatıratların cezbedici rüzgârıyla zamanın bir bucağından diğerine seyahat edecek, izlenim ve söyleşilerle İslam Dünyası’nı daha bir yakından izleme imkânı bulacaksınız. En az bunlar kadar önemlisi, Rıhle, her sayısında ülkemiz dışından sahasında uzman ünlü isimlerin makalelerine yer vermek suretiyle Malezya’dan Mısır’a, Fas’tan Suriye ve Ürdün’e, bütün bir İslam Dünyası’yla köprüler kuracak. Hatta zaman zaman Batlı ülkelerde bulunan Müslüman ilim adamı ve araştırmacıların birikimlerini ülkemize taşıyacak…
Kendimi bildim bileli yayın hayatının içindeyim. İlk başlarda okuyucu olarak, sonra da yazar sıfatıyla. Bir derginin yaşaması iki şeyle mümkün: Heyecan ve okuyucusuyla kurduğu gönül bağı. Arkasında büyük maddî destekler olsa da, bu iki unsurdan birinin eksikliği halinde bir derginin yaşama şansı hemen hemen yoktur…
Daru’l-Hikme’nin bu heyecanını yürekten paylaşacak, yükünü bir nebze olsun hafifletecek gönül dostlarının sayısının az olmadığını biliyorum. Bu heyecan paylaştıkça artacak, arttıkça daha güzele doğru mesafe alacağız.
Niyet hayr, akıbet hayr…
Milli Gazete – 29 Aralık 2007