Nuzul-i İsa (as), Kelam Alimleri, Hadisler-4

Ebubekir Sifil[dosya], 2007, Gazete Yazıları, Haziran 2007, Nüzûl-i İsâ

Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin tutumuna gelince;

İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhu’l-Ekber’de şöyle der: “Mi’raç haberi haktır. Onu reddeden, sapkın ve bid’atçidir. Deccal’ın hurucu, Ye’cüc-Me’cüc, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa ‘(a.s)’ın gökten inmesi ve kıyamet gününün sair alametleri, sahih haberlerde varit olduğu üzere haktır, gerçekleşecektir.”[1]el-Fıkhu’l-Ekber, 64; Ali el-Karî şerhiyle birlikte, 322 vd.

İmam et-Tahâvî, Hanefî mezhebinin üç imamının itikadî çizgisini zikrettiği el-Akîdetu’t-Tahâviyye’de şöyle der: “Kıyamet alametlerine inanırız. Deccal’ın hurucu, Hz. İsa (a.s)’ın gökten inmesi… bu alametlerdendir.”[2]el-Akîdetu’t-Tahâviyye, Abdülganî el-Meydânî şerhiyle birlikte, 140.

Daha önceki bir, daha sonraki Kelam alimlerinin konuyla ilgili görüşlerine kısmen değinmiş ve el-Pezdevî ile et-Teftâzânî’nin ifadelerini aktarmıştım.[3]10 Nisan 2006; http://www.ebubekirsifil.com/index.php?sayfa=detay&tur=gazete&no=472 Orada da açıkça görüleceği gibi et-Teftâzânî’nin bahse konu ifadeleri en-Nesefî’nin, “Hz. Peygamber (s.a.v)’in kıyamet alametlerinden olarak haber verdiği Deccal, Dabbetü’l-arz ve Ye’cüc-Me’cüc’ün çıkışı, İsa (a.s)’ın gökten inişi, güneşin batıdan doğması haktır” şeklindeki ifadeleri üzerine söylendiği için, en-Nesefî’nin de bu meselede farklı düşünmediğinin açık olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur.

Yine et-Teftâzânî’nin, Şerhu’l-Makâsıd’daki ifadeleri, gerek nüzul-i İsa (a.s), gerekse zuhur-i Mehdi (a.s) meselesinde gayet sarihtir.[4]Şerhu’l-Makâsıd, V, 312 vd. Şöyle der: “İmamet meselesine eklenecek hususlar arasında Mehdi’nin hurucu ve İsa (a.s)’ın nüzulü de vardır ki, bu ikisi kıyamet alametlerindendir. Bu babda ahad da olsa sahih haberler varit olmuştur. Deccal’ın çıkışı ile ilgili hadislerin durumu manen mütevatire benzemektedir…”

Bu ifadelerin ardından, zikrettiği hususlarla ilgili rivayetlere yer veren et-Teftâzânî’nin, Hz. İsa ve Mehdi (ikisine de selam olsun) hadislerini “ahad” olarak nitelendirmekle birlikte Deccal rivayetlerinin manevi tevatür seviyesinde bulunduğunu vurgulaması anlamlıdır. Zira Gerek Hz. İsa’nın nüzulünden, gerekse Mehdi’nin zuhurundan bahseden rivayetlerin büyük çoğunluğunda Deccal bahsi de yer almaktadır. (Konuyla ilgili rivayetlerin ahad olup olmadığını bir sonraki yazıda ele alacağım.)

Öte yandan onun mezkûr rivayetleri “ahad” olarak nitelendirmesi –Allahu a’lem– ilgili rivayetlerin tamamına vakıf olamamasının sonucudur. Zira İmam Ebû Hanîfe’den itibaren hemen bütün Akaid kitaplarına girmiş ve Ehl-i Sünnet ulema tarafından ittifakla nakledilegelmiş olan bu inancın mutlak olarak ahad haberler üzerine ibtina ettiğini düşünmek isabetli değildir.

İbnu’l-Hümâm’ın konuyla ilgili ifadesi de şöyle:; “Deccal’ın hurucu, İsa b. Meryem (a.s)’ın gökten inmesi, Ye’cüc-Me’cüc’ün ve Dabbe’nin hurucu… gibi kıyamet alametleri haktır; bu hususlarda sarih ve sahih nasslar varittir.”[5]el-Müsâyere, 351.

ed-Devvânî, el-Akâidu’l-Adudiyye şerhinde Efendimiz (s.a.v)’den sonra peygamber (Nebi) gelmeyeceği konusunu işlerken şöyle der: “İsa (a.s)’ın nüzulü ve Efendimiz (s.a.v)’in şeraitine tabi olmasına gelince, bu da Efendimiz (s.a.v)’in “Hâtemu’n-Nebiyyîn” olduğunu tekit eden hususlardandır.”[6]el-Gelenbevî haşiyesiyle birlikte, II, 279.

Devam edecek.

Milli Gazete – 10 Haziran 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Fıkhu’l-Ekber, 64; Ali el-Karî şerhiyle birlikte, 322 vd.
2 el-Akîdetu’t-Tahâviyye, Abdülganî el-Meydânî şerhiyle birlikte, 140.
3 10 Nisan 2006; http://www.ebubekirsifil.com/index.php?sayfa=detay&tur=gazete&no=472
4 Şerhu’l-Makâsıd, V, 312 vd.
5 el-Müsâyere, 351.
6 el-Gelenbevî haşiyesiyle birlikte, II, 279.