Kıyamet alametleriyle, bu arada Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü ve Mehdi’nin zuhuru ile ilgili rivayetler güvenilir midir? Kur’an’da yer almadığı söylenen Mesih ve Mehdi inancının yabancı din ve kültürlerden İslam’a geçtiği iddia ediliyor, doğru mudur? Falan kişinin Mehdi olduğu söyleniyor, ne dersiniz?..
Bu ve emsali sorularla şu aralar daha bir sıklıkla muhatap olmaya başladık. Konunun Hz. İsa (a.s)’ın ref’ ve nüzulü (göğe kaldırılması ve kıyamete yakın yeryüzüne inmesi) ile ilgili boyutunu daha önce birçok yazıda farklı açılardan ele almıştım. Bugünün ve yarının yazılarını ise Mehdi ile ilgi rivayetlerin durumuna tahsis edeceğim.
Öncelikle bir noktayı netleştirelim: Sünnet Kur’an’ın mücmel ayetlerini tafsil ve mübhem ayetlerini beyan ettiğine göre, kıyamet alametleriyle ilgili kimi ayetlerin beyan ve tafsilinin de Sünnet tarafından yapılmış olmasında garipsenecek bir durum yoktur. Zira Efendimiz (s.a.v)’in en temel görevlerinden birisi Kur’an’ın “tebliği” ise, bir diğeri de “beyanı”dır. (Bkz. 16/en-Nahl, 44, 64.)
Bu cümleden olarak kıyamet alametleriyle ilgili, mesela “Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz” mealindeki 6/el-En’âm, 158 ayetindeki “bazı alametler” nelerdir? Bu sorunun Efendimiz (s.a.v) tarafından cevaplandırılmış olması son derece tabiidir. Önemi dolayısıyla kıyametten ve onun alametlerinden, her biri farklı ifade ve muhtevalarla bahseden birçok hadisin bulunması da öyle..
Nitekim bir keresinde Sahabe’den bazılarının bulunduğu bir meclise gelen Efendimiz (s.a.v), ne yaptıklarını sorduğunda, “Kıyametten bahsediyoruz” cevabını alınca şöyle buyurdu: “Siz onun öncesinde 10 alamet görmedikçe kıyamet kopmayacaktır…” Burada Efendimiz (s.a.v), duman, Deccal, Dabbetu’l-Arz, güneşin batıdan doğması, Hz. İsa (a.s)’ın nüzulü, Ye’cüc-Me’cüc, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında bir yer batması ve Yemen’den, insanları önüne katarak sürükleyen bir ateşin çıkmasını zikretmiştir. (Müslim, “Fiten”, 39-40) İşte bu, yukarıda mezkûr ayetin tefsiri sadedinde irat buyurulmuş hadislerden sadece birisidir. Hadis kitaplarının “Eşrâtu’s-Sâ’a”, “Fiten”, “Melâhim”… gibi bölümlerinde yer alan ve kıyamet kopmadan önce meydana gelecek hadiseleri anlatan rivayetlerin tamamını bu bağlamda düşünmek gerekir.
Burada muhtemel bir itirazla karşılaşabiliriz: Kur’an’da Efendimiz (s.a.v)’e hitaben, “De ki: “Size, “Allah’ın hazineleri elimdedir” demiyorum. Gaybı da bilmem. Size, “Ben meleğim” de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım…” (6/el-En’âm, 50); “Gaybın anahtarları O’nun katındadır. Onları ancak O bilir” (6/el-En’âm, 59) ayetlerinde ve daha birçok benzerlerinde gaybı sadece Allah Teala’nın bildiği, Hz. Peygamber (s.a.v)’e gayb bilgisinin verilmediği ifade buyurulmaktadır. Şu halde Efendimiz (s.a.v)’in kıyametten önce olacakları bilmesi ve nakletmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu türlü (gelecekten haber veren) rivayetleri ihtiyatla karşılamak, hatta reddetmek gerekir.
Modern zamanlarda ortaya atılan “Kur’an’a dönüş”, “Kur’an Müslümanlığı”… patentli yaklaşımın en temel argümanlarından birisi budur ve detaylı olarak ele alınmas ı gerekir. Ancak bu yazının konusu farklı olduğundan, bu noktada şimdilik şu kadarını söylemiş olalım: Kur’an’da Allah Teala’nın, bazı gaybî bilgileri bazı kullarına bildirdiğini açıkça gösteren ayetler vardır. Mesela Hızır bunlardandır. Ululazm bir peygamber olan Hz. Musa (a.s)’ın dahi muttali kılınmadığı birtakım gaybî bilgileri onun bildiğini 18/el-Kehf, 65 vd. ayetlerinden öğreniyoruz.
Bu cümleden olarak Efendimiz (s.a.v)’e de Kur’an dışında vahiy geldiğini gösteren ayetler (bu konuda detaylı bilgi için bkz. Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi, I, 49 vd.), birtakım gaybî haberlerin Efendimiz (s.a.v)’e Kur’an dışı vahiy kanalıyla iletildiği gerçeğini inkârı imkânsız kılmaktadır.
Devam edecek.
Milli Gazete – 12 Kasım 2006