Bir önceki yazıda Marife dergisindeki iki yazı üzerinde kısaca durmuştum; yer darlığı sebebiyle bahse konu etmeyi uygun bulduğum diğer birkaç yazı üzerinde de bugün –yine kısaca– duracağım.
Yrd. Doç. Dr. Yavuz Köktaş’ın “Hadis Tariklerini Bir Arada Değerlendirmenin Faydaları Üzerine” başlıklı yazısı ana hatları itibariyle “malumu ilam” görüntüsü vermekle birlikte, bir yönüyle ulemanın Hadis metinlerini değerlendirmede kullandığı yöntemlerin hala aşılamamış olmasına işaret etmekle önemli bir işlevi yerine getiriyor.
Köktaş, “Yeni Yaklaşımlar” arabaşlığı altında İftikhar Zaman’ın, aynı bağlamdaki farklı metinlerden hareketle ravilerin durumunu ortaya çıkarmayı hedefleyen çalışması ile M. Emin Özafşar’ın aynı konudaki rivayetlerin tümkünün bir arada değerlendirilmesi suretiyle ortak bir “metin inşası” teklifini ele alıyor. İftikhar Zaman’ın yaklaşımının somut olarak ne gibi sonuçlar hasıl ettiği/edebileceği üzerinde çok fazla durmayan yazar, Özafşar’ın yaklaşımını kısa bir değerlendirmeye tabi tutuyor ve şöyle diyor:
“Ancak Özafşar’ın teklif ettiği “metin inşası” teklifi (yeri gelmişken burada Marife’nin mutfağının, makaleleri daha sıkı bir redaksiyondan geçirmesi gerektiğini söylemeliyim. Sebebi sadece bu cümle değil. Daha önceki sayılarda baştan sona “göze batan” makaleler okumak zorunda kaldık. E.S.) fazla açık değildir. Şayet klasik usulden farklı şeyler söyleniyorsa metin inşası nasıl olacaktır? Tüm tarikler bir tarike mi indirilecektir? Yoksa sahih bir tarik esas alınıp diğer tarik farklılıkları metin içinde veya dipnotta mı gösterilecektir? …”
Oysa Özafşar’ın teklif ettiği şey eğer başlıbaşına ve “farklı” bir yöntem olarak ele alınacaksa burada daha önemli sorular bulunduğu açık. Bir kere bu yaklaşımda ravi kritikleri için hangi ölçütler kullanılacaktır? Birden fazla farklı tarikten gelen ve hepsi de sahih olan ihtilaflı metinlerin arası nasıl bulunacaktır? Nesh meselesi bu yaklaşımın neresinde durmaktadır? Bu yöntemi bütün hadisler için işletmek mümkün olacak mıdır? vs.
Dr. Mahmut Erdem ve Yrd. Doç. Dr. Tahsin Deliçay’ın “Mantık, Belagat ve Usul-ü Fıkıh İlimleri Arasında Ortak Bir Kavram Olarak Delalet” başlıklı ortak makalesini okurken “acaba metodolojik bir katkı mı?” diyorsunuz, ama emek mahsulü olduğu anlaşılan bu makaleden “imal-i fikir” beklentisi boşa çıkıyor.
Dr. Kâmil Güneş’in Claude Salame’den çevirdiği “Kelam İlminin Temellerinde Rasyonalist (Akılcı) ve Literalist (Nakilci, Lafızcı) Akımlar ve Büyük kelam Okulları” başlıklı makale önemli tesbitler içeriyor. Benzerlerinden farklı olarak Mâturîdîliği müstakil bir Kelam ekolü olarak zikretmesiyle dikkat çeken makalesinde yazar, “gelecek makalemizde bu farklılıkları (Eş’arîlik ile Mâturîdilîlik arasındaki farklar. E.S) ve her ekolün diğerine nazaran kendi konumunu detaylı bir şekilde inceleyeceğiz” diyor. Dolayısıyla Kâmil Güneş’e de bu mev’ud makaleyi de tercüme etmek düşüyor!
Doç. Dr. Tacettin Uzun’un “İmam Şafiî’nin Edebî Kişiliği Üzerine” başlıklı makalesi, adı geçen imamın edebî yönünü ve dildeki yetkinliğini yansıtması bakımından keyifle okunacak bir çalışma.
Kitap tanıtım yazıları dışında zikredilmesi gereken bir diğer yazı da Doç. Dr. Bünyamin Erul’un, Marife’nin 1. cildinin 3. sayısında doktora tezine yönelik bir eleştiriye yazdığı cevap. Cevabı gelirse zevkli bir polemiğe hazır olun.
1 Ağustos 2002 – Milli Gazete