Hz. Peygamber (s.a.v)’in dünyayı teşrif edişi miladi takvime göre 20 Nisan 571 tarihine denk geldiği kabulünden hareketle ülkemizde geleneksel hale gelen “Kutlu Doğum Haftası” kutlamalarından birini daha idrak ediyoruz. Bu vesileyle bazı hususları hatırlatmak istiyorum.
Öncelikle İslam kültüründe “kandil” adı altında ihya edilen zaman dilimlerinden her birinin bir İslamî motifle ilişkili olması dolayısıyla kandil kutlamalarının önemli olduğunu söylememiz gerekiyor. Bu kutlamalar hakkında “bid’at” nitelemesi yapılmasının, bu zaman dilimlerinin sokaktaki insanın hayatında İslam şuurunun canlı tutulmasına vesile olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesiyle ilişkisi açıktır…
Hz. Peygamber (s.a.v)’in Rebiulevvel ayında dünyaya geldiği ve bu konuda zikredilen farklı ay isimlerinin ravi hatası olduğu ehl-i tahkikin kabul ettiği bir husustur.
Ancak “kutlu doğum“un, bu ayın hangi gününde vuku bulduğu konusunda ihtilaf vardır. Kimi rivayetlerde bu hususta Rebiülevvel ayının 8’i zikredilirken, kiminde 10’u ve 12’si zikredilmiştir. Bu tarihlerden daha öncesini ve daha sonrasını tayin eden rivayetler, bünyelerinde taşıdıkları çeşitli kusurlar sebebiyle nazar-ı itibara alınmamıştır.
“Kutlu doğum“un, Rebiülevvel ayının 8. gününün bitiminde vuku bulduğunu söyleyen Hadis hafızı İbn Dıhye, bunun dışındaki görüşlerin sahih olmadığını, İslam tarihçilerinin bu noktada ittifak ettiğini belirtir.
Mısırlı Astronomi alimi Mahmud Paşa da (Ahmed Zeki Paşa tarafından Netâicu’l-Efhâm adıyla Arapça‘ya çevirdiği Fransızca eserinde), hicretin 10. yılında (Hz. Peygamber (s.a.v) 63 yaşındayken) Şevval ayının sonunda meydana gelen güneş tutulması hadisesinden geriye doğru hareket ederek aynı sonuca ulaşmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v)’in, “Fil yılı“nda (Yemen kralı Ebrehe‘nin, Kâbe‘yi yıkmak VE insanları, kendi ülkesinde inşa ettiği Kâbe benzeri bir yapıya yönlendirmek amacıyla fillerden müteşekkil bir orduyu Mekke‘ye sürdüğü yıl) bir Pazartesi günü doğduğunu göz önünde bulundurmuş ve doğum hadisesinin, Rebiülevvel ayının 9. günü vuku bulduğunu tesbit etmiştir.
“Kutlu doğum“un, Rebiülevvel ayının 10. günü vuku bulduğu görüşü Muhammed el-Bâkır‘a nisbet edilmiş ise de, onu nakleden senette kusurlu bulunmuş raviler vardır.
Rebiülevvel ayının 12. gününü kabul eden görüş ise İbn İshâk‘a aittir; ancak senetsiz olarak nakledilmiştir. Dolayısıyla doğru mu, yanlış mı olduğunu (senede bakarak) tayin etmek mümkün değildir.
Bununla birlikte, İslam ülkelerinin büyük çoğunluğunda “mevlid kandili“nin 12 Rebiülevvel’de kutlanagelmesi, “kutlu doğum“un gerçekleştiği tarihler arasında en müteahhar tarih olması dolayısıyla anlamlıdır. Zira Alemlerin Efendisi‘nin bu tarihten sonra dünyaya geldiğini bildiren rivayetler kale alınmaya değer bulunmadığından, bundan öncesini bildiren rivayetlerin tümüyle bu suretle amel edilmiş olmaktadır.
el-Kevserî merhumun Makâlât‘ından özetle aktardığım bu malumattan sonra bir noktaya daha değinmek istiyorum: 12 Rebiülevvel tarihinin miladi 20 Nisan’a tekabül etmesi dolayısıyla ülkemizde “Kutlu Doğum Haftası” adı altında yapılan kutlamalarda bir “tarih kayması” olduğu açıktır. Zira “mevlid kandili“nin manevi bir anlam ve önemi varsa, vuku bulduğu zaman dilimine mahsustur. Miladi yıl ile Hicri yıl arasındaki fark dolayısıyla aslında –tıpkı Ramazan, bayram ve diğer kandillerde olduğu gibi– “mevlid kandili” de her yıl ortalama on gün kadar kayma göstermektedir. Yani olayın vuku bulduğu zaman dilimine mahsus manevi bereket ve feyiz, başka bir zaman dilimine izafe edilmektedir.
İkinci bir husus da şudur: Yukarıda arz ettiğim gibi, “kutlu doğum” hakkında zikredilen tarihler arasında itibara alınmaya değer olanları, 12 Rebiülevvel tarihinden geriye doğru giden 10 ve 8 Rebiülevvel tarihleridir. Dolayısıyla –madem ki ülkemizdeki kutlamalarda miladi tarihin esas alınmasında ısrar ediliyor–, “Kutlu Doğum Haftası” 20 Nisan’dan değil, 16 Nisan’dan başlanmalıdır. Böylece kutlama faaliyetleri, diğer tarihleri de kapsayan bir hafta içinde yapılmış olacaktır.
Milli Gazete – 24 Nisan 2004