Karaman Hocanın “Var”ları Ve “Yok”ları-8

Ebubekir Sifil2010, Ekim 2010, Gazete Yazıları, Hayrettin Karaman, Şahıslar

Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocanın kız çocuklarının sünnet ettirilmesi konusunda söylediklerinde medar-ı itiraz bir nokta bulunmadığı için bu meseleyi geçiyorum.

Bundan sonra hoca “recm” konusuna giriyor ve bu ceza hakkındaki mütalaalarını iki yazıda okuyucusuyla paylaşıyor. Söylediklerini kısım kısım alarak değerlendirmeye çalışacağım:

Konuya şöyle giriyor hoca:

“Evlendikten sonra zina suçu işleyen kadınlara ve erkeklere, dört erkeğin fiil halinde açıkça görerek şahitlik etmeleri veya suçluların itirafları üzerine uygulanan recim (taşlayarak öldürme) cezası şeriatı uygulama adına mutlaka yerine getirilmesi gereken bir ceza değildir.

“Önce “Kur’an Yolu” isimli tefsirimizde ne dedik ona bakalım:

“…Bize göre bu hadislerin uydurma olduğunu söylemek -usule göre- mümkün olmamakla beraber getirdikleri recim cezasıyla ilgili bazı sorular ve problemler de yok değildir:…”

Esasa geçmeden önce hocaya ve bu meselede onun gibi düşünenlere (ya da recmi tamamen inkâr edenlere) bir soru sormak istiyorum:

Recm cezası hakkındaki bu değerlendirmeler, yorumlar, bin dereden bu getirmeler gerçekten “delilden hareket edilerek” varılmış ilmî bir neticeyi mi yansıtıyor, yoksa önceden verilmiş bir hükmün arkasından delil devşirme faaliyeti midir söz konusu olan?

Recm meselesine itiraz edenlerin hemen tamamının gerekçelerine bakınız: Bu cezanın insan onuruna yakışmadığından, şiddet içerdiğinden, hatta “insanlık dışı” bir cezalandırma şeklin olduğundan falan bahsederler. Oysa bir Müslüman herhangi bir dinî meseleye böyle mi yaklaşır? Dinî bir mesele, dünden bugüne değişen ve bugünden yarına değişecek olan “suç-ceza” anlayışları doğrultusunda mı ele alınır? Dinî meseleleri ele almanın “kendine mahsus” yol ve yöntemleri olmalı değil midir?

Gelelim hocanın değerlendirmelerine. Hocaya göre recmle ilgili soru ve problemler bulunduğu için bu cezalandırma şeklinin “mutlaka yerine getirilmesi gereken” cezalandırma şekillerinden olduğunu söylemek doğru değildir. Peki nedir o “soru ve problemler”? diye sorulacak olursa hocanın cevabı maddeler halinde şöyle:

“a) Recim cezası İslâm’dan önce vardır ve uygulanmıştır, İslâm’ın getirdiği, başlattığı bir ceza değildir.”

Bir uygulama veya hükmün İslam’dan önce gönderilmiş şeriatlarda mevcut bulunması İslam’da da mevcut olmasına niçin engel teşkil etsin? Bunun Usul zemininde makul ve makbul izahı ne olabilir? “Bizden öncekilere farz kılınmıştır, dolayısıyla bize farz kılınmış olamaz” diyerek kısas[1]2/el-Bakara, 178, 5/el-Mâide, 45., oruç[2]2/el-Bakara, 183. gibi hükümlere de itiraz edebilir miyiz mesela?

“b) Zina cezalarının daha hafif olanları Kur’ân-ı Kerîm’de yer aldığı halde recim cezasına Kur’an’da yer verilmemiştir. 25. âyette gelecek olan mümin câriyelerle ilgili “Evlendikten sonra fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının yarısı gerekir” meâlindeki ifade, hür ve evli kadınların zina cezalarının da yüz sopa olduğuna işaret etmektedir. Çünkü yüz sopanın yarısı uygulanabilir, fakat recim (ölüm) cezasının yarısından söz edilemez.”

Prof. Dr. Hayreddin Karaman, bir Fıkıh hocasıdır. Usulüyle füruuyla Fıkıh sahasında birçok eser kaleme almış, bu iki alanda yıllar yılı ders vermiş, talebe yetiştirmiştir. Acaba hangi ayet veya hadiste, yahut hangi Usul kitabında şöyle bir prensip mevcuttur: “Ağır” hükümler Kur’an’da, “hafif” hükümler Sünnet’te yer alır?!

Kur’an içkiyi yasakladığı halde içki içene herhangi bir ceza getirmemiştir. İçki içene vurulacak hadd Sünnet tarafından belirlenmiştir ve hoca bunu “cezasını dinin tayin ve tesbit ettiği” bir suç olarak ifade etmektedir.[3]http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/gelismeler/0024.htm

Devam edecek.

Milli Gazete – 2 Ekim 2010

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 2/el-Bakara, 178, 5/el-Mâide, 45.
2 2/el-Bakara, 183.
3 http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/gelismeler/0024.htm