Hocanın, recmle ilgili yazılarını nihayetlendirirken kullandığı ifade hayli dikkat çekici:
“İslam alimleri arasında recim cezasının değişmez bir ceza olmadığını veya Yahudi şeriatına ait olan bu cezayı İslam’ın kaldırdığını ve şeriat adına uygulamanın mümkün ve caiz olmadığını savunan önemli isimler vardır. Bu sebeple günümüzde İslam aleyhine kullanılan ve insanları İslam’dan korkutmaya yarayan bir cezayı sahiplenmek ve savunmak uygun değildir.”
Tarihin herhangi bir döneminde İslam’ın herhangi bir hükmünü tartışmaya açan birisinin varlığının bizi “bu hüküm tartışmalıdır” noktasına götürmesi normal değil. Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocada sıklıkla görmeye başladığımız bu tavrın –hoca Fıkıhçı olduğuna göre– usulî/metodolojik ve fıkhî bir izahı da olsa gerek.
Bizim bildiğimiz şudur: Eğer herhangi bir konuda icma, özellikle de “kat’î icma” varsa, daha sonraki bir ihtilafın o icma’ın ifade ettiği bilgi ve bağlayıcılığa tesiri olmaz, icma ile ortaya konulmuş bulunan hakikat hakikat olmaktan çıkmaz. O muhalif görüş icmaı tartışmalı kılmaz, tam tersine, icmaa aykırılığı sebebiyle o görüşün kendisi gayri muteber addedilir.
Nitekim hoca da birçok yazısında bu noktanın altını çizmiştir:
“Değişmez sahih geleneğin en önemli dayanaklarından biri de icmâdır. Genel olarak alındığında icmâ delilinin kesin ve bağlayıcı olduğunda ittifak vardır…”[1]http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0477.htm
“Bir konuda bütün müctehidler aynı şeyi söylemiş olurlarsa icma oluşur ve buna muhalefet edilemez…”[2]http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0559.htm
““Mü’minlerin yanlışta, yanılgıda birleşmeyecekleri”ni bildiren hadis, eğer onlar bir hükümde ittifak etmiş iseler (icma meydana gelmiş ise) bunun yanlış ve batıl olamıyacağını gösterir…”[3]http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/laikduzen/2/0104.htm
“Dinin ictihada dayalı olmayan, naslarla ve bunlar üzerinde oluşmuş icma ile sabitleşmiş kısmında ictihad da yapılamaz, değiştirme, düzeltme ve ıslahata da gidilemez…”[4]http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/turkiyeveislam/0110.htm
Daha pek çok örnek verilebilirse de, bu alıntıların, icma konusunda Karaman hocanın tabir yerindeyse “teoriyi ortaya koyma babında” söylediklerini net olarak yansıtmaktadır.
Ne var ki iş, tek tek konuların tartışılmasına gelince hoca sanki bu söylediklerini unutuyor ve Sahabe döneminde vuku bulmuş, dolayısıyla “kat’î” olduğu tartışma götürmeyen icmalara muhalif görüş serd etmekte bir beis görmüyor.
Bir an için Fıkıh tarihini gözünüzün önüne getirin, Sahabe’nin ictihad ve fetvaları bize kadar ulaşmış bireylerinden mezhep kurucu müctehidlere ve diğer fukahaya kadar Fıkıh konusunda söz söylemiş, eser yazmış, talebe yetiştirmiş bütün isimleri hızlıca hafızanızdan geçirin; “İslam alimleri arasında recim cezasının değişmez bir ceza olmadığını veya Yahudi şeriatına ait olan bu cezayı İslam’ın kaldırdığını ve şeriat adına uygulamanın mümkün ve caiz olmadığını savunan önemli isimler vardır” cümlesini onaylatabileceğiniz bir kişi bulabilecek misiniz?
Ya da şöyle soralım: Modern zamanlara gelene kadar içtihad ehli, dolayısıyla icmada görüşü itibara alınacak bir tek Allah kulu recm cezasının değişebilir bir ceza olduğunu, Yahudi şeriatına ait olan bu cezayı İslam’ın kaldırdığını ve onu şeriat adına uygulamanın mümkün ve caiz olmadığını söylemiş midir?
Meselenin bir diğer vahim boyutu, hocanın yukarıda alıntıladığım son cümlesinde yatıyor: “Bu sebeple günümüzde İslam aleyhine kullanılan ve insanları İslam’dan korkutmaya yarayan bir cezayı sahiplenmek ve savunmak uygun değildir.”
Bütün fikir dünyalarını, modern algılara ve değer yargılarına ters düştüğünü düşündükleri İslamî değer ve hükümlerde “tadilata” gidilmesi gerektiği söylemi üzerine oturtan modernistlerden duymaya/okumaya alışık olduğumuz böyle bir cümlenin hocanın kaleminden dökülmesi konusunda ne düşünmeliyiz? Birtakım İslamî değer ve hükümlerin “şiddet içerdiği”, “insan haklarına aykırı olduğu”… gibi gerekçelerle İslam’dan tecrit edilmesi gerektiğini savunan tipik modernist söylemle hocanın bu tavrı arasında ne farkı var?
Devam edecek.
Milli Gazete – 30 Ekim 2010