Marife‘nin 3. yılının ilk sayısında Fıkıh Usulü‘ndeki “istihsan” teriminin menşe ve mahiyeti üzerine Doç. Dr. Şükrü Özen‘in kaleme aldığı oldukça doyurucu bir makale yer alıyor. İmam Ebû Hanîfe‘den öncesinde, İmam Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf, eş-Şeybânî, Mâlik ve eş-Şâfi’î‘de bu terimin kullanılış biçimlerinin ayrı başlıklar halinde sunulduğu araştırmada müellifin, “istihsan” teriminin “kamu yararı, maslahat…” gibi hususların gözetilmesi anlamına ağırlık verdiği dikkat çekiyor.
Bu bağlamda “istihsan” teriminin Sahabe döneminde de mevcut olduğu tesbitinde bulunan yazar, örnek olarak bilhassa Hz. Ömer (r.a) döneminin gündemden düşmeyen o meşhur uygulamalarını gösteriyor. Ardından da eş-Şâtıbî‘ye göre bu tür Sahabe uygulamalarının “mürsel maslahat” ve “istihsan” terimlerinin muhtevasına girdiğini söylediğini aktarıyor.
Ümmü’l-veled (sahibinden çocuk doğurmuş cariye)’lerin satılmasının, mut’a nikâhının ve Ehl-i Kitap kadınlarla evlenmenin yasaklanması, bir defada verilen üç talakın (nihai boşama olarak) geçerli sayılması, kıtlık durumlarında hırsızlık cezasının uygulanmaması ve evli zanilerin cezasında sertlik gösterilmesi gibi hususlar, yazarın zikrettiği örnekler arasında yer alıyor.
Oysa bu uygulamaların “kamu yararı ve maslahat“a riayet anlamındaki “istihsan“la açıklanması bana göre tartışmalıdır. Fazlur Rahman‘ın “Yaşayan Sünnet” kavramını temellendirmek maksadıyla zikrettiği bu uygulamalar, onun müddeasına delil teşkil etmediği gibi, yukarıda belirtilen anlamda “istihsan“a kaynak olarak öne sürülmelerinin de doğru olmadığını düşünüyorum. Her biri üzerinde müstakil olarak durmak gerektiği ve burada bunu yapamayacağım için meseleyi Modern İslam Düşüncesinin Tenkidi adlı seri çalışmamın II. cildine (7 numaralı yazı) havale etmekle yetineceğim.
Makalesinin, İmam Muhammed‘in istihsan görüşüne ayırdığı kısmında yazarın, başka araştırmalardan nakiller yapmaktansa, meseleyi doğrudan İmam Muhammed‘in el-Mebsût‘undan refere itme imkânını kullanmamış olması –her ne kadar kullandığı kaynaklar isabetli tesbitlerde bulunmuş ise de– dikkat çekiyor.
Yine “istihsan” teriminin İmam Mâlik‘teki kullanımını işlediği yerde, el-Müdevvene‘de bu kavramı İmam Mâlik‘in mi, yoksa İbnu’l-Kasım‘ın mı onun adına açıklama yaparken kullandığı hususunun açık olmadığı belirtiliyor. Kanaatime göre “Diyât” bahsinde (IV, 639) geçen bir ifadenin, bu kavramı İmam Mâlik‘in kullandığını gösterir tarzda anlaşılması daha doğrudur. Ayrıca “istihsan” teriminin el-Muvatta‘da bir kez olsun geçmediği söylenirken sadece Yahya el-Leysî versiyonuyla mı yetinildiği, yoksa en azından günümüzde neşredilmiş birçok el-Muvatta versiyonu taranarak mı bu sonuca varıldığı merak konusu…
Nihayet İmam eş-Şâfi’î‘nin “istihsan“a karşı çıkarken, başka kavramlar kullanarak dahi olsa bizzat istihsan yaptığının örnekleriyle sergilenmesi ve bu suretle “istihsan“ın “keyfe göre hüküm verme” tarzında anlaşılamayacağının ortaya konması hem makalenin ana fikrini, hem de varılan sonucu gösteriyor. Konunun ilgilileri için bigâne kalınamayacak bu makale de Marife‘nin ihtiva ettiği, zevk ve ilgiyle okunacak yazılardan birisi.
Milli Gazete – 17 Ocak 2004