Bir önceki yazıda yer alan okuyucu sorusunda, Y.N. Öztürk‘ün, Cuma hutbesinin namazdan öne alınmasının Emeviler‘in uygulaması olduğu iddiasının cevabı isteniyor, eğer böyle değilse, Cuma suresinin sonundaki ayetin ne anlattığı soruluyordu.
Öncelikle Öztürk‘ün iddiası üzerinde duralım: Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi Öztürk, bu meseleyi daha önce “İslam Nasıl Yozlaştırıldı” isimli kitabında (155-6) gündeme getirmiştir. Orada müddeasını İmam es-Serahsî‘nin “el-Mebsût“una dayandıran Öztürk, sıklıkla yaptığı gibi açık bir “tahrif/saptırma” yoluna gitmiştir. Önce onun söylediklerini görelim:
“Sünnete uygun olan, Cuma hutbesinin tıpkı bayram hutbeleri gibi, namazdan sonra okunmasıdır. Hutbenin namazdan önce okunması bir Emeve bid’atıdır. (…) Ünlü Hanefî fakıhı Serahsî’nin eseri el-Mebsût’tan izleyelim: “Resul ve dört halife döneminde hutbe namazdan sonra okunurdu. Emevîler bunu namazdan önceye aldılar. Çünkü onlar hutbelerinde helal olmayan şeyler söylerlerdi. Halk bunları dinlememek için namazdan sonra camiyi terk ederdi.Hutbeyi, farz olan namazdan önceye aldılar ki halk onları mecburen dinlesin…”
İmam es-Serahsî‘nin adı geçen eserine baktığımızda ilk dikkat çeken husus, bu meselenin “Bâbu Salâti’l-Iydeyn” (İki Bayram [Ramazan ve Kurban Bayramları] Namazı babı) başlığı altında ele alınmış olması. İmam es-Serahsî‘nin anlattığı meselenin Cuma namazıyla değil, Bayram namazlarıyla ilgili olduğunu, bu başlık altında söyledikleri, hiçbir tevile mecal bırakmayacak sarahatte gösteriyorken, Öztürk‘ün, öküzün altından buzağı çıkarmaktaki mahareti (aslında bu, “ilmî emanete hıyanet”ten başka bir şey değil) daha nice kişilere söylemedikleri şeyleri söyletmiştir!!
İşte İmam es-Serahsî‘nin sözleri:
“… Hasılı, Cuma namazı için şart koşulan hususlar, Bayram namazı için de şart koşulur. Sadece Hutbe bunun istisnasıdır. Zira Hutbe Cuma namazının şartlarından iken, Bayram namazının şartlarından değildir. Bu sebeple Cuma’da hutbe namazdan önce iken, Bayram’da namazdan sonradır. Çünkü Bayram hutbesi, o vakitte ihtiyaç duyulan hususlar hakkında bir “tezkir ve ta’lim” hutbesidir. Bu itibarla bu hutbe, Arafat hutbesi gibi namazın (Bayram namazının) şartlarından değildir. Cuma günü hutbesi, daha önce zikrettiğimiz delil gereğince namazın yarısı menzilesindedir. Şu kadar ki, Bayram’da, hutbe namazdan sonradır. Rivayet edildiğine göre Mervan, Bayram günü namazdan önce hutbe okuyunca cemaatten biri kalkıp, “Ey Mervan! Sen (hutbe okumak için) minbere çıktın, Hz. Peygamber (s.a.v) ise minbere çıkmamıştı. Sen namazdan önce hutbe okudun. Hz. Peygamber (s.a.v) ise namazdan önce değil, sonra hutbe okurdu” dedi. Mervan, “bu söylediğin, terk edilmiş bir şeydir” karşılığını verdi. (…)
“Hutbe, Hz. Peygamber (s.a.v) ve Raşid Halifeler döneminde namazdan sonra idi. Daha sonra Benû Ümeyye hutbenin namazdan önce okunması uygulamasını ihdas etti. Zira onlar hutbelerinde helal olmayan sözler söylüyorlardı; insanlar da onları dinlemek için oturmuyor (mescidi terk ediyor)du. Onlar da cemaat hutbeyi dinlesinler diye hutbeyi namazdan önce okuma uygulamasını ihdas etti. Bayranm namazlarındaki hutbe, tıpkı Cuma namazındaki hutbe gibi…”
Bu satırlar, İmam es-Serahsî‘nin, Bayram hutbesini söz konusu ettiğini, hatta Cuma hutbesiyle karşılaştırmalar yaptığını ve ikisi arasındaki farklara değindiğini açık bir şekilde gösteriyorken, Cuma hutbesinin namazdan önce okunması uygulamasının Emeviler‘in bid’ati olduğu görüşünü İmam es-Serahsî‘ye dayandırmak, ne ilmî ciddiyetle, ne de Allah korkusuyla bağdaşır!..
62/el-Cumu’a suresinin, okuyucu sorusunda sözü edilen son ayetine gelince, (ayetten iktibas edilen kısım “İnfeddû ileyhâ ve terakûke kaaimen” (Ona yönelip dağıldılar; seni ayakta bıraktılar) şeklinde verilmelidir), el-Buhârî, Müslim ve daha başkalarının, mezkûr ayetin nüzul sebebi olarak zikrettikleri rivayetlerde bir Cuma günü Hz. Peygamber (s.a.v) hutbedeyken Medine‘ye gelen bir ticaret kervanının haberini duyan cemaatin (10 küsür kişi dışında) mescidi terk ederek dışarı çıkmaları anlatılmaktadır.
Bu rivayeti, Tabiun‘dan Mukatil b. Hayyân şöyle nakletmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.v), Cuma hutbesini namazdan sonra okurdu. Bir gün Cuma namazını kıldıktan sonra hutbe irad ederken bir adam mescide girdi ve “Dıhye b. Halîfe ticaret kervanıyla geldi” dedi. –Dıhye ticaret kervanıyla Medine’ye geldiği zaman yakınları onu deflerle karşılardı.– Bunun üzerine cemaat dışarı çıktı [Bazı rivayetlerde cemaatten 10 küsür kişi mescitte kalmıştır.] Hutbeyi terk etmenin herhangi bir sakıncası olmadığını düşünüyorlardı. Bunun üzerine Allah Teala, “Bir ticaret yahut eğlence gördüklerinde ona yönelip dağıldılar…” ayetini indirdi. Hz. Peygamber (s.a.v) de Cuma günü hutbeyi namazdan öne aldı…” (Ebû Dâvûd, “el-Merâsîl“, 105; mürsel-sahih bir rivayettir.)
el-Buhârî, Müslim ve diğerlerinin naklinde ise Hz. Peygamber (s.a.v)’in önceleri hutbeyi namazdan sonra okuduğu, bu olay üzerine hutbeyi namazın önüne aldığı detayı yoktur.
Milli Gazete – 29 Nisan 2004