“Mr. Hamidullah, “Uzaktaki mescidin (Mescid-i Aksa, E.S.) Kudüs’te olduğu düsünülemez. Zira Kur’an-ı Kerim’in inzal edildiği devirde Kudüs’te mescid yoktu” diye zırvalıyor. Buna Buharî’deki bir hadis-i şerifle cevap veriliyor. Mescid-i Aksa’nın Mescid-i Haram’dan 40 yıl sonra yapıldığı belgeleniyor.
“Hamidullah, çelişkili konuşuyor: “Peygamberimiz Mirac’tan inerken yerdeki Mescid-i Aksa’ya uğramıştır ve soranlara da burayı tarif etmiştir” diyor. Sonra “Peygamberimiz, orada şöyle bir mescid var idi ve şöyle bir binadır demedi” diyor. Bir hadis-i şerifle Mösyöye cevap veriliyor: (Mescidi Aksa’ya gittiğimi söylediğimde, Kureyş beni yalanlayınca Allah, Beyt-i Makdis ile gözümün arasındaki mesafeyi kaldırdı da (denemek için ne sordularsa) Mescid-i Aksa’ya bakarak onun nişanelerinden Kureyş’e haber vermeye başladım.) [Buhari]
“Hz. Ebubekr’in daha önce Mescid-i Aksa’ya gidip gördüğünü, Peygamber aleyhisselam orayı anlatırken “Doğru söylüyorsun ya Resulallah” diye tasdik ettiği, hadis-i şerifte ispatlanıyor. (Müslim)”
Hamidullah’ın Miraç hakkındaki görüşü (ki katılmadığımı peşinen söylemeliyim) özetle şudur: “Mi’racı maddeten ve fiilen bir yerden diğer bir yere gidiş, bir yolculuk olarak düşünmede ısrar eden evvelki ilim adamlarına hürmetimiz baki olmakla birlikte, böylesine bir maddi yolculuk olayı, her yerde hazır ve nazır olma şeklindeki Allah’ın yüce sıfatlarına acaba aykırı düşmez mi şeklinde bir suali ben şahsen kendi kendime sorarım.” (İslam Peygamberi, I, 143) “Mi’rac’la ilgili anlatımlarda, Resulullah’ın Mekke’den Kudüs’e ve buradan olmak üzere mi semavata uruc ettiği, yoksa semavattan dönüşte mi Kudüs’e uğradığı konusunda bir farklılık göze çarpar. Kudüs’e uğrayışın dönüş yolu üzerinde cereyan ettiği anlatımını tercih eden İbn Kesîr ve diğer yazarlar, bu görüşlerini birçok delillere dayandırmaktadırlar…” (A.g.e., I, 140)
Görüldüğü gibi Hamidullah Mirac’ı inkâr etmemekte, ancak onun ruhi-manevi bir yolculuk olduğunu söylemekte (Mirac’ın ruhen gerçekleştiği görüşü sadece ona ait değildir. Tefsir, tarih ve hadis kitaplarında bu görüşü benimseyenler zikredilmektedir. Ayrıca bu olayın ruhen gerçekleştiğini söyleyenleri tekfir eden herhangi bir alim bilmiyorum.) ve Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Mescid-i Aksa’ya da Miraç’tan dönüşte uğradığı görüşünü benimsemektedir. Bu son görüşüne dayanak olarak da –sözünü ettiği– alimleri göstermektedir. Ancak İbn Kesîr, tefsirinde (III, 22) Hz. Peygamber (s.a.v)’in, “urûc”dan hem önce hem de sonra Beyt-i Makdis’e gittiğini açıkça söylemektedir. Dolayısıyla Hamidullah’ın, Beyt-i Makdis’e “urûc” dönüşü uğrandığı görüşünü İbn Kesîr’e dayandırması isabetli değildir. Onu bu görüşe sevkeden, muhtemelen İbn Kesîr’in, Hz. Peygamber (s.a.v)’in Beyt-i Makdis’te diğer peygamberlere imamlık yapmasının Miraç’tan önce mi, sonra mı olduğu konusundaki ihtilafa değinmesi ve bunun Miraç’tan sonra olduğu görüşünü benimsediğini söylemiş olmasıdır. (el-Bidâye, III, 109) Ancak orada da İbn Kesîr “urûc”dan hem önce hem de sonra Beyt-i Makdis’e gidildiğini açıkça söylemektedir.
Hamidullah’ın sözünü ettiği “diğer alimler”in kim olduğunu ise tesbit edemedim. Onun, “Miraç’la ilgili anlatımlar” dediği rivayetlerden kiminde “urûc”un doğrudan Mekke’den, kiminde ise Beyt-i Makdis’e gidildikten sonra vuku bulduğu anlatılmaktadır. Ancak ilk gruptaki rivayetler ikincilere hamledilerek Mekke’den Kudüs’e gidildiği ve “urûc”un oradan vuku bulduğu söylenmiştir ki, doğrusu da budur. Çoğunluğu teşkil eden alimlerin görüşü de bu doğrultudadır. Bu rivayetler karşısında Hamidullah hocanın –yukarıda belirttiğim yerde– kendi görüşünü desteklemek amacıyla zikrettiği argümanlar zayıf kalmaktadır.
(Devam edecek)
Milli Gazete – 31 Aralık 2002