Okuyuyucu mesajı, Üstad Necip Fazıl’ın Hamidullah hakkında söyledikleriyle devam ediyor: “Dalalet kumkuması Hamidullah – Baidullah, 1- Her şeyden evvel eserine İslam Peygamberi adını koymakla kâinatin efendisine, âdeta mahdut bir saha çizip müsteşrik Dr. Duzi ağziyla konusan…”
Hamidullah’ın eserine İslam Peygamberi adını vermiş olması, gerçekten de Hz. Peygamber (s.a.v)’in risaletinin mahdut olduğunu ihsas etmek için midir? Bu eserde bunu –açıkça söylenmesi bir yana– ima eden bir ifade dahi yoktur. “İlahi tebliğe başlamasının ilk gününden itibaren Muhammed A.S.S., bütün dünyaya hitap ediyordu; kendisini hiçbir şekilde sadece bir milletle yahut herhangi bir belli asırla sınırlandırmıyordu…” (İslam Peygamberi, I, 5)
Yine iddialar arasında Hamidullah’ın, Hz. Peygamber (s.a.v)’in çocukluğunda putlara koyun kurban ettiğini söylediği yer alıyor Hamidullah’ın söylediği ise şudur: “İbnu’l-Kelbî’nin bize naklettiğine göre İslam öncesinde bizzat Muhammed A.S.S. az kalsın burada bir put (sanem) önünde kahverengi tüyleri olan bir koyunu kurban olarak kesecekti. (…) Hiç şüphesiz kesilecek kurban, batıl itikatlara sahip halaları tarafından sağlanmıştı…” İslam Peygamberi, I, 49) Bu alıntının öncesinde ve sonrasında söyledikleri dikkate alındığında –ki yer kaplamaması için buraya almadım– Hamidullah’ın, “puta kurban kesme” hadisesinin gerçekleşmediği kanaatinde olduğu açıkça görülmektedir. İbnu’l-Kelbî’nin (Hişam b. Muhammed) tıpkı babası (Muhammed b. es-Sâib) gibi Hadis tenkitçileri tarafından en ağır ifadelerle eleştirilmiş güvenilmez bir kimse olduğunu biliyoruz. Acaba Hamidullah bu şahsın naklettiği olayı eserine alma ihtiyacını neden duymuştur? Kaynaklar, Hz. Peygamber (s.a.v) küçük yaştayken müşriklerin –bayram, düğün gibi– kimi eğlencelerine katılmak istediğini, ancak kendisine garip gelen bazı kimseler (melekler) tarafından bunun engellendiğini nakleder. Muhtemelen Hamidullah, kurban olayının da bunlar gibi O’nun çocukluğunda –ve kuvvetle muhtemel müşrik aile büyüklerinin teşvikiyle– gerçekleşmek üzereyken melekler tarafından engellendiğini vurgulamak istemekte ve böylece Efendimiz’in çocukluğunun dahi bu türlü şaibelerden uzak bir şekilde geçtiğini vurgulama amacı taşımaktadır.
Okuyucumun Hamidullah’a “yüklendiği bir diğer mesele de şu: Hamidullah, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, çocukluğunda süt kardeşinin omzunu, hayat boyu iz bırakacak şekilde ısırmıştır.” Evet Hamidullah böyle bir olay nakleder. (İslam Peygamberi, I, 41) İbn Hişam ve el-Belâzûrî’yi kaynak gösterdiği bu olayı, Sahabe biyografisine tahsis ettikleri eserlerinde İbn Abdilberr, İbnu’l-Esîr ve İbn Hacer de nakletmişlerdir.
Okuyucumun bir diğer iddiası da Hamidullah’ın, “Hz. Peygamber (s.a.v)’in tedavi için sadece tükrüğü vardı” sözünü söylemiş olması. Oysa Hamidullah bu sözü, pek çok modernistin inkâr ettiği bir mucizeyi anlatırken söylemiş ve şöyle demiştir: “(Hicret esnasında) mağaraya varılır varılmaz Sadık Dost Ebu Bekr ilk olarak girdi, içerisini süpürdü ve yılan çıyan gibi zararlı hayvanların girmesine mani olmak için üzerindeki örtüyü yırttı, delik deşikleri bununla tıkadı. (…) Yırtarak delikleri kapamada kullandığı bez kâfi gelmemişti ve son bir deliği de bu sebeple bizzat kendi topuğu ile kapamıştı. Gerçekten de bu delikten gelen bir yılan onu fena halde ısırmıştır. (…) Ne olduğunu öğrenince de Muhammed A.S.S., o sırada elinde olan yegâne çareye başvurdu: Kendi tükrüğünü ilaç olarak ısırılan yere sürdü. Gerçekten de bu ilaç, yarayı iyileştirmede gayet tesirli olmuştur. (İslam Peygamberi, I, 163)
(Devam edecek)
Milli Gazete – 7 Ocak 2003